Konya’daki bu müzede yetişkin ve bebek iskeleti ile kafatası hem korkuttu hem düşündürdü

Sahibiata Caddesi üzerinde 62 yıl önce kurulan Arkeoloji Müzesi binasında tarihi eserler ve bulgular sergilenirken, Konyalılar bu müzeyi yeterince tanımıyor.

Roma devrine ait parçalar ve Çatalhöyük'te bulunan yetişkin, bebek iskeleti ve kafatası ilgi çeken eserlerin başını çekiyor. 1962 yılında Sahibiata Caddesi üzerinde kurulan, Konya ve çevresinde bulunan çok eski çağlara dönemlere ait eserlerin sergilendiği Arkeoloji Müzesi, Türkiye'nin ve dünyanın dört bir yanından özellikle belli dönemlerde yoğun ziyaretçi alıyor. Nadide eserlerin sergilendiği bu müze, Konyalılar tarafından ise beklenen ilgiyi görmüyor. Birçok Konyalı, müzenin varlığından bile haberdar değil. Oysa Çatalhöyük'te bulunan yetişkin iskeleti, bebek mezarı, sıvalı kafatası dünya genelinde ses getirmiş, dünya günlerce Çatalhöyük'ü yani Konya'yı konuşmuştu. Bulunan o yetişkin iskeleti, bebek mezarı ve sıvalı kafatası Arkeloji Müzesi'nde sergileniyor.

2004 YILINDA BULUNAN VE DÜNYAYI SARSAN KAFATASI BU MÜZEDE!

Arkeoloji Müzesi'nde en arka kısımdaki bölmede bulunan sıvalı kafatası, ilk bulunduğunda büyük heyecan uyandırmıştı. Bu kafatası, Arkeoloji Müzesi'nde sergileniyor. Kafatasının bir erişkin kadına ait olduğu düşünülüyor. Çatalhöyük'te yapılan kazılarda bulunan bu kafatası, ilk ve tek sıvalı kafatası olma özelliğini taşıyor. Kafatası, tam 20 yıl önce yani 2004'te höyüğün güneyinde yer alan ve yaklaşık olarak seviye 5 ve 6300 MÖ. arasına tarihlenen bina 42 içerisindeki mezarda bulundu. Kafatası ve alt çene, yumuşak beyaz bir sıva ile kaplanmış, daha sonra kırmızı aşı boyası ile boyandı. Sıva, kafatasının alın kısmından alt çeneye kadar uzanıyor. Kırmızı aşı boyası ise daha geniş bir alanı kaplıyor. Göz çukurları beyaz sıva ile doldurulmuş fakat üst çene dişleri açıkta bırakılmıştır. Ancak dişlerde de kırmızı aşı boyası görülmüştür. Burun sıva ile şekillendirildi. Kafatası sağ tarafı alta gelecek şekilde yerleştirildi. Sağ göz çukuru üzerinde yer alan sıva ve boya katmanları, işlemin birden fazla kez yapıldığına işaret. Sıva ve boya işleminin uygulanması, kafatasının mezara konulmadan önce başka bir yerde sergilendiğinin de göstergesi olabilir. Kafatası, erişkin bir kadın mezarında bulundu. Kadın iskeleti, Çatalhöyük'te sık rastlanan hoker biçiminde (bacaklar dizlerden bükülmüş ve karına çekilmiş, kollar kıvrık) sol yanına yatırılmış vaziyette. Sıvalı kafatası, iskeletin kolları arasında ve başlar birbirine değecek şekilde yerleştirilmiş. Daha önce benzer örneklerine rastlanılmadığı için kadın ve erkek arasındaki bağ belirlenememiş. Gömü, bina 42'nin inşasından hemen önce gerçekleşmiş. Bu yüzden bu iki bireyin, evi inşa eden aile ya da grup için önemli olabileceği öne sürülmüş. Kafatası önemli bir aile büyüğüne ait olabilir ve bireyin vücut kemikleri bina 42'nin altında yer alan diğer ev içerisine gömülmüş olabilir. Gelecek yıllarda kafatasının bulunduğu bölgede yapılacak kazılarda soruların bir kısmının yanıtlanması umut edildi. Bu buluntu ile Çatalhöyük, Anadolu’da sıvalı kafatası örneği veren ikinci Neoloitik yerleşim merkezini oluşturuyor. Sıvalı kafatası, 2004 sezonunun en çarpıcı buluntularından bir tanesi.

1 YAŞINDAKİ BEBEĞİN İSKELETİ 25 YIL ÖNCE BULUNMUŞTU!

Sıvalı kafatasının hemen yanında çok daha eski bir iskelet bulunuyor. Bu iskeletin çocuk iskeleti olduğu biliniyor. Çatalhöyük'te bulunan bebek mezarı da 1999 yılında yani bundan 25 yıl gündeme bomba gibi düşmüştü. Yine yerli ve yabancı birçok basın kuruluşunun gündemi bulunan bebek iskeleti olmuştu. Çatalhöyük'te yaşayan insanlar, ölülerini evlerinin tabanına gömüyordu. Genel olarak ölüler, dizler karnına çekik biçimde gömüldü. Konya Arkeoloji Müzesi'nde bulunan bu bebek iskeletinin 1 yaşında olan bir bebeğe ait olduğu tespit edildi. Bu bebeğin, el ve ayak bileklerinde birer dizi boncukla gömüldüğü tespit edildi. Bileziklerin taş ve kemik boncukların sıralamasından oluştuğu belirlendi. Halhalların ise sadece kemik boncuklardan yapıldığı tespit edildi. İskeletin sol tarafında yer alan kahverengi bölge, bebeğin üzerine yatırıldığı sepetin kalıntısı. Ayrıca kırmızı aşı boyası gömünün üzerine serpildi. Bu iskelet, bina 6, yer 163, kat 8'de bulundu. Bu binada 9 iskelet tespit edildi. 3 erişkin ve 6 çocuk iskeleti bulundu. İlginç gömü hediyeleri ve iskeletin çok iyi korunmuş olması, bu iskeleti özel bir konuma getirdi.

VÜCUT BÜTÜNLÜĞÜNÜ KORUYAN İSKELET GÖRENLERİ KORKUTUYOR

Arkeoloji Müzesi'nde bulunan bir yetişkin iskeleti de görenleri şaşırtıyor. Kazı bölgesindeki toprakla birlikte özel korumalı cam fanus içerisinde sergilenen iskelet, hem hayrete düşürüyor hem de görenlerin bazılarını korkutuyor. Bu iskeletin bulunmasında Stanford Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Ian Hodder'ın ve ekibinin çok ciddi katkılarının olduğu biliniyor. Vücut bütünlüğünü koruyan yetişkin bir insana ait iskelet, 2017 yılının Ağustos ayında sergilenmeye başlandı.

MÜZEDEKİ LAHİTLER ÇOK DİKKAT ÇEKİCİ

Konya Arkeoloji Müzesi'ndeki lahitler de çok dikkat çekiyor. Binlerce yıllık bir geçmişe sahip lahit mezar geleneği Erken Roma Dönemi ile birlikte Ege ve Akdeniz coğrafyasında neredeyse tüm toplumlar tarafından benimsenen önemli bir mezar grubu oldu. Lahit mezarların üretiminde genelde yerel taş ana malzeme olarak kullanıldı. Bunların dışında mermer gibi kaliteli malzemenin tercih edildiği lahitler de yoğunlukta. Lahitlerdeki defin işlemi daha çok normal gömü gömüsü şeklinde uygulanıyor. Sidamara tipi lahitler çok dikkat çekiyor.

KONYA ARKEOLOJİ MÜZESİ'NİN TARİHİ

Konya'da müzecilik faaliyetleri, 19. yüzyılın sonlarına doğru başladı. Alaeddin Tepesi ile Konya Bedesteni'nde toplanan eserler, 1901 yılında Karma ortaokulunun güney batı köşesinde açılan 'Müze-i Hümayun Konya Şubesi'ne taşıttırıldı. Müze-i Hümayun Konya Şubesi ise Anadolu’da açılan ilk müze olma vasfını taşıyor. Mevlana Dergahının 1926 yılında Konya Asar-ı Atika Müzesi olarak düzenlemesi üzerine Müze-i Hümayun Şubesi kapatıldı. Müzede bulunan eserler de yeni açılan Konya Asar-ı Atika Müzesinde sergilenmeye başlandı. Konya Asar-ı Atika Müzesi’nin 1953 yılında Mevlana Müzesi olarak düzenlenmesinden hemen sonra arkeolojik eserler İplikçi Camii'ne taşındı. 1962 yılında İplikçi Camiinde bulunan eserler, yeni yaptırılan bugünkü Arkeoloji Müzesi binasına getirildi. Arkeoloji Müzesi'nde Neolitik çağdan başlamak üzere, Eski Tunç, Orta Tunç, Demir, Klasik, Hellenistik, Roma, Geç Roma devirlerine ait Konya ve çevresinde bulunan eserler sergileniyor. Müzede Çatalhöyük ve Karahöyük eserleri ile Roma dönemine tarihlendirilen lahitler çok dikkat çekiyor.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri