Konyada yaşayan tarih Somatçı Fihi Ma Fih

Tarih, kültür, sanat ve medeniyeti ile önemli bir yere sahip olan Konyada mutfak kültürünün sadece etli ekmek ve fırın kebabından ibaret olmadığı Somatçı Fihi Ma Fih ile kanıtladı

Tarih, kültür, sanat ve medeniyeti ile önemli bir yere sahip olan Konya’da mutfak kültürünün sadece etli ekmek ve fırın kebabından ibaret olmadığı Somatçı Fihi Ma Fih ile kanıtladı.

Somatçı fihi ma fih alışılagelmiş yemek kültürünün ötesinde Selçuklu ve Mevlevi mutfağını araştırarak icraata yansıtıyor. Somatçı’nın fihi ma fih öncelikle mekan olarak Mevlana türbesine yakınlığı ve manevi havayı yansıtması büyük bir nitelik oluşturuyor. Bunun yanı sıra iç dekorasyonun Selçuklu ve Mevlevi kültürüne uygun olarak dizayn edilmesi müşterilerin yemeklerini yerken farklı atmosferde olmasını sağlıyor. Tarihi zenginliği keşfeden genç ve başarılı usta Ulaş Tekerkaya, keşiflerini yatırıma dönüştürerek Somatçı fihi ma fih’i Konya’ya kazandırdı. Özel üretim peynirleri ve reçellerinden oluşan 11 çeşit menü ile hafta sonları kişiye özel kahvaltı büfesi hazırlayan Somatçı, konuklarına özel olduklarını hissettiriyor.

“Konya gibi büyük bir kültür merkezinde, yüce Mevlana’dan aldığımız ilhamla “sofra” anlamını taşıyan “Somatçı” ve “ne varsa içindedir” anlamını taşıyan Fihi Ma Fih sözcüklerini birleştirerek Somatçı Fihi Ma Fih adını verdiğimiz lokantamızı Konya’nın hizmetine sunduk” diyen başarılı usta Ulaş Tekerkaya, çorba ve tatlılarla birlikte toplamda 30 civarında yemek çeşitlerinin olduğunu söyledi.

SELÇUKLU VE MEVLEVİ KÜLTÜRÜ YAŞAYACAK

1989 yılından itibaren sektöre giren ve 11 yıl hava kuvvetlerinde protokol garsonluğu ve aşçılığı yapan Ulaş usta, Somatçı hayalini gerçekleştirmek için istifa ederek bu özel mekanı açtı. Mevlevi ve Selçuklu mutfağını yıllarca araştırıp 130 kişiyi gurme olarak kullanan bunun yanı sıra 5 bin kilometre yol kateden Ulaş usta, Selçuklu ve Mevlevi kültürünü yaşatmak ve tanıtmak için mücadele ediyor. Ulaş usta, tarihleri ve farklılıkları ilgili de şunları söyledi: “İsmimizin ötesinde özelliklerimizden birisi yemeklerimizin içinde domates, salatalık, biber, patates, salça ve sıvı yağ kullanmıyoruz. Çünkü 1300’lü yıllarda bunlar kullanılmamış. Bizde yemeklerimizi bu şekilde yaparak müşterilerimize sunuyoruz. Ayrıca yemeklerimizin bazı kısımları önce pişirilip 6 saat dinlendirilir. Daha sonra tam pişirme ile leziz hale gelir."

Kurumsal renklerinin Selçuklu rengi olan turkuaz ve beyaz olduğunu ifade eden Ulaş usta, “11 kişilikten 16 kişiliğe kadar özel odalarımızın yanı sıra 60 kişi kapasiteli bahçemizde toplu yemekler için uygundur. Yemek listemizi Çatalhöyük’ten, Orta Asya’dan, Selçuklular’dan, Mevlevi Mutfağı’ndan, Osmanlı Mutfağı’ndan ve Konya Mutfağı’ndan tanıdığınız lezzetlere olduğu kadar, kendi aşçılık eğitimimizden edindiğimiz yeni tatlara da ulaşabileceğiniz şekilde oluşturduk. Sunumumuzu da farklı şekilde yapıyoruz” diyerek farklılıklarının yaşanması gerektiğini söyledi. 13. yüzyıldan günümüze ulaşan bir Selçuklu tadı olan ve Hz. Mevlânâ'nın eserlerinde adı geçen tutmaç çorbası da lokantanın baş yemekleri arasında. İncirli et ve özel içecek olan Sirkencübin şerbetinin yanı sıra badem helvasını ana tatlı olarak sunan Ulaş usta, helva ile düzenlediği dünya motifi üzerine, gökyüzüne ulaşan bir semazen silueti çizerek gerek lezzet gerek görünüm olarak gerçekten farklı bir yorumla konuklarına merhaba diyor.

MUHAMMET GÜMÜŞ

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Kültür Sanat Haberleri