Mevlâna Hazretleri, mürşitler için; “Yerde yaşayan ve çevresine göğe ait bir yıldız gibi ışık saçan adamdır” der Mesnevisinde, yine ‘Halkı irşad ederek onlara cennetin kapılarını açan Peygamberlere benzetir mürşitleri, devamla kâmil mürşitler, toplum için peygamber gibidir’ buyururlar.(Mesnevi, 1772-1774,3) Zâten yüce Peygamber aleyhissalâtü vesselam’da ‘Âlimler peygamber vârisleridir’ buyuruyorlar. Evet, ‘beden için baş ne ise, toplum için de mürşit odur’. (Sema ve Nur, Mehmet Akar, 2007, İst, s.151)
‘Mürşidin nûru sohbetle yayılır. İlim meclisleri mânevi bir sığınaktır. O meclise giren şeytana ve dünyevî heveslere karşı güvenli bir alana girmiş demektir.’(M. Akar, a.g.e, s.152) ‘Bir yol göstericiyle berâber olmak saadet vesilesidir. Hak dostlarıyla sohbet altın gibi kıymetlidir. Hak dostları öğütlerini verirken Kur’an’dan ve Peygamber ahlâkından numûneler anlatır ve yansıtırlar. Onların nasihatleri Hakk’ın neşridir. Bu sebeple, sen Hak’la ol, onun ahlâkıyla ahlaklan ki, emânet zâyi olmasın. Nasihat bir sadakadır. Muhtaca bir şey bahşetmektir ki, bâzen bir nasihat paha biçilmez cevherden daha kıymetlidir.’(M.Akar, s.185-187)
Mürşit ve nasihatin ne denli ehemmiyetli olduğunu anlatan bu girişten sonra efendim, Pazar günü Konya’mıza teşrif eden bir Hak dostunun altın değerinde sohbetinde bulunmak nasip oldu. Öyle kıymetli cevher sözler sarf etti ve öyle ehemmiyetli hususlar üzerinde durdu ki sizler de istifâde etmenizi arzu ettiğimizden bugünkü yazımızda değerli büyümüzün nasihatleri üzerinde duracağız. Her biri ayrı bir rahmete vesile olan bu ışık sözler kalplerimizin en uzak köşelerine nüfus ederek hepimize hayırlar lütfetsin inşaallah diyerek başlamak istiyoruz.
“İnsanlar dünyâda yaşarken âdeta bir kaset doldururlar. Bu kaset ahrette açılacak ve bedeli orada ödenecektir. Cenâb-ı Hak 124 bin peygamberinin içerisinde en değerlisini bize verdi. Gönderdiği kitaplar içinde de en kıymetlisini yine bize indirdi. Mevla Teâla verdiği nimetlerden kullarını mutlaka sorgulayacak ve her yapılanın mutlaka bedeli olacaktır.
Rabbi Teâla ümmeti Muhammedi ‘vasat ümmet’ kıldı ve onları yeryüzüne şahitler yaptı. İnsan iç dünyâsını zenginleştirmeli. Kalp, Cenâb-ı Hakk’ın sıfatlarının tecelligâhıdır. Cemâlî sıfatlar kalpte tecelli etmeli. Hevâ ve heveslerden kalp temizlenmeli. Kalpte bizi Allâhü Teâlâ’ya yaklaştırıcı ve uzaklaştırıcı şeylerin cihâdı vardır. İnsan iç âlemini temizleyip kalbini ihlâslı ve selim bir hâle getirmesi lâzımdır. Kalbin seviye kazanması Cenâbı Hakk’ın lütuflarının bedelini ödemekle olur. Bu da ancak kalbin Cenâbı Hak ile meşgul etmekle sağlanır. Değişen şartlar kalp huzurunu etkilememelidir. Bir kişi mutluyken de mutsuzken de veya sağlıklıyken de sağlıksızken de kalbinde kayma ve şaşma olmamalıdır. Kalpteki rûhânilik bir enerji deposudur.
Kalbin mârifetullaha erişebilmesi Allah Azze ve celle’yi tanıyarak olur. Hayâtın hiçbir safhası Hak’tan ayrı geçmemelidir. Dâimi zikir, Cenâbı Hakk’ın biz kullarına mükafatlarının karşılığı olmalıdır. Rabbimiz sanki bize ayna tutuyor ve yaratılanlara bir bak beni tespih et diyor âdeta. Hak Teâla bu kalbî vasıfta mümin istiyor.Asıl hayat ahret hayâtıdır. Varlıkta ve yoklukta hep âhireti düşünmek… Hayâtın her safhasında fâniliği yakalamak lâzımdır. Mümin Allah(c.c) ismi anılınca kalbi titremeli ve ilâhi azâmeti düşünmelidir. Kâinatta hikmet ve ibret idrâki içinde olmalıyız.
Müminler, ancak mümin vasıflarına sâhip olarak felah bulurlar. Cenâbı Hak Ku’rânı Kerim’de Müminun sûresi, Furkan sûresi ve çeşitli âyetlerinde emrettiği gibi müminde şahsiyet ve karakter istiyor. Gıybetten, zandan, yalandan, dolandan insanın kendisini korumasını istiyor. İffet insâni bir vasıftır ve insan iffetini korumalıdır. İnsana her şey emânettir. İffet emânettir, beden emânettir, sağlık emânettir, kalp emânettir, dil emânettir. Emânete nasıl bakıldığı sorulur.
Cenâbı Hak bütün menfiliklerin eridiği bir kalbi kıvam istiyor. Hayır ve şer kalpte mutlaka netleşmeli. Değişen şartlarda dahi razı bir kalp gerek mümine. Hastayken Rab’den razı, fakirlikteyken razı olmak kâmil insan modelidir. Cennet, ahret, kabir dünyâdayken pazarlanıyor. O, Kâdiri mutlak’a dünyâda ne kadar yakınsak ahrette de o kadar yakın olacağız. Kalp, Cenâbı Hak ile berâber olarak O’na dostluk kazanır. Allâhü Teâla’da cemâli sıfatlarını kalpte tecelli ettirenle dost olur. İlmin zihin ve kafayla berâber kalpte depolanması gerekir. Böylece kalp derinlik kazanır.”
Diğer yazımızda devam etmek ümidiyle şimdilik hayırla kalın efendim.
‘Mürşidin nûru sohbetle yayılır. İlim meclisleri mânevi bir sığınaktır. O meclise giren şeytana ve dünyevî heveslere karşı güvenli bir alana girmiş demektir.’(M. Akar, a.g.e, s.152) ‘Bir yol göstericiyle berâber olmak saadet vesilesidir. Hak dostlarıyla sohbet altın gibi kıymetlidir. Hak dostları öğütlerini verirken Kur’an’dan ve Peygamber ahlâkından numûneler anlatır ve yansıtırlar. Onların nasihatleri Hakk’ın neşridir. Bu sebeple, sen Hak’la ol, onun ahlâkıyla ahlaklan ki, emânet zâyi olmasın. Nasihat bir sadakadır. Muhtaca bir şey bahşetmektir ki, bâzen bir nasihat paha biçilmez cevherden daha kıymetlidir.’(M.Akar, s.185-187)
Mürşit ve nasihatin ne denli ehemmiyetli olduğunu anlatan bu girişten sonra efendim, Pazar günü Konya’mıza teşrif eden bir Hak dostunun altın değerinde sohbetinde bulunmak nasip oldu. Öyle kıymetli cevher sözler sarf etti ve öyle ehemmiyetli hususlar üzerinde durdu ki sizler de istifâde etmenizi arzu ettiğimizden bugünkü yazımızda değerli büyümüzün nasihatleri üzerinde duracağız. Her biri ayrı bir rahmete vesile olan bu ışık sözler kalplerimizin en uzak köşelerine nüfus ederek hepimize hayırlar lütfetsin inşaallah diyerek başlamak istiyoruz.
“İnsanlar dünyâda yaşarken âdeta bir kaset doldururlar. Bu kaset ahrette açılacak ve bedeli orada ödenecektir. Cenâb-ı Hak 124 bin peygamberinin içerisinde en değerlisini bize verdi. Gönderdiği kitaplar içinde de en kıymetlisini yine bize indirdi. Mevla Teâla verdiği nimetlerden kullarını mutlaka sorgulayacak ve her yapılanın mutlaka bedeli olacaktır.
Rabbi Teâla ümmeti Muhammedi ‘vasat ümmet’ kıldı ve onları yeryüzüne şahitler yaptı. İnsan iç dünyâsını zenginleştirmeli. Kalp, Cenâb-ı Hakk’ın sıfatlarının tecelligâhıdır. Cemâlî sıfatlar kalpte tecelli etmeli. Hevâ ve heveslerden kalp temizlenmeli. Kalpte bizi Allâhü Teâlâ’ya yaklaştırıcı ve uzaklaştırıcı şeylerin cihâdı vardır. İnsan iç âlemini temizleyip kalbini ihlâslı ve selim bir hâle getirmesi lâzımdır. Kalbin seviye kazanması Cenâbı Hakk’ın lütuflarının bedelini ödemekle olur. Bu da ancak kalbin Cenâbı Hak ile meşgul etmekle sağlanır. Değişen şartlar kalp huzurunu etkilememelidir. Bir kişi mutluyken de mutsuzken de veya sağlıklıyken de sağlıksızken de kalbinde kayma ve şaşma olmamalıdır. Kalpteki rûhânilik bir enerji deposudur.
Kalbin mârifetullaha erişebilmesi Allah Azze ve celle’yi tanıyarak olur. Hayâtın hiçbir safhası Hak’tan ayrı geçmemelidir. Dâimi zikir, Cenâbı Hakk’ın biz kullarına mükafatlarının karşılığı olmalıdır. Rabbimiz sanki bize ayna tutuyor ve yaratılanlara bir bak beni tespih et diyor âdeta. Hak Teâla bu kalbî vasıfta mümin istiyor.Asıl hayat ahret hayâtıdır. Varlıkta ve yoklukta hep âhireti düşünmek… Hayâtın her safhasında fâniliği yakalamak lâzımdır. Mümin Allah(c.c) ismi anılınca kalbi titremeli ve ilâhi azâmeti düşünmelidir. Kâinatta hikmet ve ibret idrâki içinde olmalıyız.
Müminler, ancak mümin vasıflarına sâhip olarak felah bulurlar. Cenâbı Hak Ku’rânı Kerim’de Müminun sûresi, Furkan sûresi ve çeşitli âyetlerinde emrettiği gibi müminde şahsiyet ve karakter istiyor. Gıybetten, zandan, yalandan, dolandan insanın kendisini korumasını istiyor. İffet insâni bir vasıftır ve insan iffetini korumalıdır. İnsana her şey emânettir. İffet emânettir, beden emânettir, sağlık emânettir, kalp emânettir, dil emânettir. Emânete nasıl bakıldığı sorulur.
Cenâbı Hak bütün menfiliklerin eridiği bir kalbi kıvam istiyor. Hayır ve şer kalpte mutlaka netleşmeli. Değişen şartlarda dahi razı bir kalp gerek mümine. Hastayken Rab’den razı, fakirlikteyken razı olmak kâmil insan modelidir. Cennet, ahret, kabir dünyâdayken pazarlanıyor. O, Kâdiri mutlak’a dünyâda ne kadar yakınsak ahrette de o kadar yakın olacağız. Kalp, Cenâbı Hak ile berâber olarak O’na dostluk kazanır. Allâhü Teâla’da cemâli sıfatlarını kalpte tecelli ettirenle dost olur. İlmin zihin ve kafayla berâber kalpte depolanması gerekir. Böylece kalp derinlik kazanır.”
Diğer yazımızda devam etmek ümidiyle şimdilik hayırla kalın efendim.