Bu yorumlardan birisinde okuyucumuz, “Neden bir tenkit yası yazılmadan açıklama yapmadanız?” sorusunu yöneltiliyor. İnsaf edin, başımızdan aşkın bu kadar işin içinde bir de durmadan açıklama mı yapacağız? Daha işin başındayız. Yeri geldikçe o da yapılacaktı. Başlanan hangi işte adım başı açıklama yapılır Allah aşkına! Biraz sabırlı olmak gerekmez mi?
Eğer suçlamalar ansiklopedi çalışmalarının durdurulmasına matuf olmamış olsa idi. O zaman hiç cevap vermeden çalışmalarımıza devam eder giderdik. İş, aslı esası olmayan yakıştırmalarla ve boş sözlerle hayırlı bir işi sabote etme girişimi olunca mesele, sadece beni değil, bütün Konyalıları ve kültür adamlarının hepsini ilgilendirir. Bundan niye gocunuluyor?
İpçioğlu, Konya Ansiklopedisi’nin bazı İlim Danışma Kurulu Üyelerine olan kin ve nefret duyguları (Kin ve düşmanlığı İlim Danışma Kurulu Üyelerinin tamamına teşmil ederek) üzerine inşa ettiği yazısını,“Sağlam bilim adamlarıyla yola çıkarsanız dünyanın takdir ettiği ve gelecek nesillerin sizlere medyun-u şükran olacağı bir eser bırakırsınız arkanızda. Aceleyle basılan eserin dönüşü de olmaz.” sözleriyle sürdürüyor.
Dünkü yazımızda da ifade ettiğimiz gibi hem İlim Danışma Kurulumuz, hem de madde siparişinde bulunduğumuz insanlar, S.Ü. ile Konya dışında muhtelif üniversitelerin dallarında isim yapmış, en seçkin Profesör ve diğer akademisyenlerinden oluşmaktadır. İpçioğlu’na göre bütün bu değerli insanlar, sağlam bilim adamları değil, çürük bilim adamlarıdır. Sormak lâzım, Selçuk Üniversitesi’nde acaba tek sağlam ilim adamı kendileri mi?
Ansiklopedi ile ilgili olarak yapılan ilk basın toplantısında sorulan bir soru, Ansiklopedinin ne kadar sürede tamamlanabileceği şeklinde idi. Cevabımız en az 4-5 yıl olmuştu. Ansiklopedinin aceleyle basılacağı nereden çıkarılıyor? Bu, sayın doçentin sırf kendi fikri. Gerçekler ancak bu kadar ters yüz edilebilir.
Sayın doçentin bundan sonraki yazıları tamamen kendisini öne çıkaran, kendisine övgüler düzen ve ansiklopedi ile ilgisi olmayan boş sözlerden ibaret. İnsan kendisini bu kadar över mi? Bu ne enaniyet…
Yine bu bölümde yazar, karanlığa kurşun sıkarak birilerine ağır tenkitler yöneltiyor. Adam mertçe çıkar, kimi hedef alıyorsa ve yanlışlar kime aitse açıkça adını verir. Böyle kaçak güreş, ilmine güvenen insana yakışır mı? Sonra o yanlışların Konya Ansiklopedisi ile ne ilgisi var?
Bu bölümde o kadar cevap verilecek husus var ki, insan bunların hangi birine cevap vereceğine karar veremiyor. İpçioğlu, yine bu bölümde bir ilim adamının hacılığıyla alay ediyor ve onu hafife alıyor. Böyle işlerde kimlerin hacılığının ve inancının devreye sokulduğunu Konyalı çok iyi bilir. İpçioğlu bu sataşmasıyla o ilim adamının hacılığıyla değil, kendi inancıyla alay ettiğinin farkında mı acaba? İhtiras ve düşmanlıklar gözleri nasıl kör ediyor, görüyorsunuz.
“Rahmetli İ. Hakkı Konyalı’dan tırtıklanan bilgi kırıntılarıyla alim olunmuyor.” Sözüne İpçioğlu eskilerin tabiriyle bir mim koysun ve üzerinde iyi düşünsün.
Yazı, “Ben söyledim ruhumu kurtardım” sözleriyle bitiyor. Böyle hayırlı teşebbüslere çomak sokmak ne zamandan beri ruh kurtarıyor? Bu yapılanlar ruh kurtarmaz bilâkis insan ruhunu çirkefe batırır. İnsanda azıcık hizmet aşkı varsa, lâf üretmez, işin bir ucundan tutar.
Bu konuyu daha da uzatmak istemiyorum. “Cevap vermeye değmezdi” diyen dostlardan da özür diliyorum. Kimsenin kalbini de kırmak istemezdim, ama mecbur bırakıldık.
Lütfen ansiklopedi için çalışanları rahat bırakın. Gölge etmeyin, başka ihsan istemiyoruz.