Kimileri böyle hayırlı teşebbüslere büyük destek verir, (İleride örnekleri ile üzerinde uzunca duracağım) kimileri de böyle yapıcı tenkitle hiç ilgisi olamayan, peşin fikirler içerisinde, sadece girişimi akamete uğratmaya yönelik çomaklar sokar. Mesele tamamen karakter ve hizmet anlayışı ile ilgili. Herkes şanına düşeni yapıyor. Tarih boyu bu hep böyle olmuş, kervanlar onca engele rağmen yürüyüşlerinden hiç vazgeçmemişlerdir.
Bu yazının neşrinden sonra, Üniversiteden birkaç profesör arkadaşla konuştum, “Değmez cevap verme” dediler. Yazılanların gerçekle hiçbir ilgisi olmaması, hayırlı bir teşebbüsün toplum nezdinde sabote edilmeye çalışılması bizi cevap vermeye mecbur bıraktı.
Türkiye’de ilk mahallî Ansiklopedi, Reşat Ekrem Koçu tarafından “İstanbul Ansiklopedisi” adı altında fasikül fasikül neşredilmeye başlandı. Bu ansiklopedi çıkarken, Konya’da merhum Selçuk Es tarafından da “Büyük Konya Ansiklopedisi”nin neşrine başlandı. Bu çalışma on beş yıla yakın Konya gazetelerinde neşredildi. Fakat bu ansiklopedi merhum Es’in sağlığında da, vefatından sonra da bastırılamadı. On cildi bulan bu ansiklopedi notları hâlen, Koyunuğlu Müzesi’nde muhafaza edilmektedir.
Altmışlı yıllarda başlayan bu Konya Ansiklopedisi hazırlama sevda ve arzusu, Konyalı aydınların ve kültür adamlarının aklından hiç çıkmadı. Bu arada sekiz ciltlik bir İstanbul Ansiklopedisi, dört ciltlik bir Bursa Ansiklopedisi ve bir ciltlik de bir Kayseri Ansiklopedisi çıktı. Kayseri’de bu konuda başlayan çalışmalar devam ediyor.
Hazırlanmasına başlanan bu Konya Ansiklopedisi Konya sevdalılarının yarım asırlık ideali idi. Birileri bilmem nereden kalkıp geliyor ve aralarındaki şahsi kavgalarından kaynaklanan bir kin ve hınçla Konya çocuklarının bu idealini yok etmeye kalkışıyor. Bu hayırlı işin akamete uğramasında İpçioğlu’nun hiçbir kaybı yok. Kayba uğrayacak olan Konya ve Konyalı. Onun umurunda mı? İş yerine lâf üreten bu insanların tahriklerine sakın kapılmayın ve onlara sakın bağcı dövme fırsatı vermeyin.
Hucurât Suresi’nin altıncı Âyet-i Kerimesi’nde Cenab-ı Hak şöyle buyurur: “Ey iman edenler! Şayet birisi size bir haber getirirse doğruluğunu araştırın. (Yoksa) bilmeyerek bir kavme kötülük eder de, kesinlikle pişman olursunuz.”(1)
Mealin altına şu not düşülmüş, “Basın ve yayın araçlarının verdiği haberler de böyledir. Buradan hareketle yazılan ve söylenenleri yukarıdaki ayetin ışığı altında okumak, araştırmak ve dinlemek gerekir.”
Bu ilahi îhtâr İpçioğlu’nun mesnetsiz yazısının peşine düşenleri de kapsar. Bir takım gerçek dışı ve bilgiden mahrum yazılarla bizi meşgul eden insanlara da hakkımızı helal etmeyeceğiz.
Biz her gün Türkiye’de çıkan bütün mahallî ansiklopedileri inceliyor, aralarında mukayeseler yapıyoruz. Biz çocuklarımıza ve gelecek nesle mahallî ansiklopedilerin en mükemmelini hazırlama gayreti içerisindeyiz.
Konya Ansiklopedisi Çalışmaları Nasıl Başladı?
Geçen yıl Ramazan ayı arifesinde bir akademisyen dostumuzun evinde birkaç yazar ve akademisyen arkadaşla oturmamız vardı. Bu toplantılar birkaç yıldır devam ediyordu. Yemekten sonra sohbet ederken ben, “Yıllardan beri bir Konya ansiklopedisi çıkarılmasından bahsedilip duruluyor. Bu işi bir türlü kimse başlatmıyor. Gelin bu işi biz başlatalım, nasıl olsa birileri bu ansiklopediyi bastırmaya sahip çıkar” teklifinde bulundum. Konu tartışıldı ve o gün arkadaşlarla Konya ansiklopedisinin önemli maddelerini yazmaya karar verdik.
Bu arada ramazandan sonra bir gelişme oldu ve Büyükşehir Belediyesi tarafından Konya Ansiklopedisinin hazırlanması için bir girişimde bulunuldu. Biz üniversite içinden ve dışından birçok arkadaşla görüştük. İstişarelerde bulunduk. Önce bir çekirdek Yayın Kurulu ile bir de İlim Danışma Kurulu oluşturuldu. Kurulların oluşturulması hiç de kolay olmadı.
Ben o günlerde bir toplantıya katılmak için İstanbul’a gidecektim. Orada İslâm Ansiklopedisi yetkilileri ile de görüşürüm diye düşünüyordum. Konuyu Prof. Dr. Yusuf Küçükdağ Bey’e açınca o da birlikte gidelim teklifinde bulundu. Yusuf Hoca, masrafları cebinden karşıladı. O hafta başında İstanbul’da İslâm Ansiklopedisi’nde buluştuk. O gün Ansiklopedi Başkanı Prof. Dr. Âkif Aydın Bey’le uzun ve çok faydalı bir görüşme yaptık. Yusuf Hoca o akşam Konya’ya döndü. Ben bir hafta daha İstanbul’da kaldım. Âkif Bey ertesi hafta içerisinde beni ansiklopedide başka arkadaşlarla da görüştürdü. Hafta boyu ansiklopediye gidip geldim. Bazı arkadaşlarla istişarelerde bulundum. Ve İstanbul’dan birçok örnek belge ve bilgilerle Konya’ya döndüm. Ansiklopedi çalışması böyle başladı. Bunları yazmamın sebebini ileride açıklayacağım.
Biz gelelim İpçioğlu’nun Konya’da başlatılan ansiklopedi çalışmalarına çomak sokuşuna ve cevaplarımıza...
İpçioğlu “Ancak danışma kurulunu görür görmez bu çalışmanın ölü doğduğunu anlıyor ve üzülüyorum. (Konya tabiriyle ne alleklik? Hemen anlayıvermiş) Neden mi?
Çok değerli bilim adamlarımız ve sahasında yetkin kişiler olmasına rağmen ansiklopedi olgusundan bihaber insanlar maalesef. Bu bir nakise (Kelimenin doğrusu, ‘nakise’ değil, ‘nakisa’dır. Maalesef Devellioğlu da doçentimiz gibi yazmış. Doğrusu için bk. Türk Dil Kurumu İmlâ Kılavuzu. Kelimede sondan ikinci harf ‘sin’ değil, ‘sad’dır. Sayın İpçioğlu, kendisini dünyada siyakat yazısını bilen beş kişiden birisi olduğunu ilan etti. Bu hata sebebiyle ben onun siyakat hattında değil genel Osmanlıcasından da şüpheye düştüm) olmamakla beraber, ansiklopedi kültüründen ve geleneğinden haberi yok.” buyuruyor.
Kimler var bu kurulda? Prof. Dr. Saim Sakaoğlu, Prof. Dr. Yusuf Küçükdağ, Prof. Dr Mustafa Uzunpostalcı, Prof. Dr. Dilaver Gürer ve diğerleri. Prof. Dr. Ali Osman Koçkuzu, Dr. Hasan Özönder ve daha Konya içinden ve dışından yüzlerce madde yazarı. Sonradan bu kadro genişletildi. Danışma kuruluna muhtelif ilim dallarından pek çok profesör daha alındı. Garibimin (Tabir onun, yazısında bunu ikide bir kullanıyor) bunlardan haberi yok. Araştırmaya gerek de duymuyor. Maksadı üzüm yemek değil, bağcı dövmek. Kötü niyeti açıkça sırıtıyor. “Ansiklopedi kültür ve olgusundan” yoksun dediği insanlar akademik ve ilmî kariyerlerinin zirvesinde, hepsi de, aşağıda methettiği İslâm Ansiklopedisine onlarca madde yazan insan. İçlerinde ansiklopedide fiilen çalışan, yabancı dilde yayımlanan ansiklopedilere madde yazanlar da var. Yani bu bilgi ve tecrübeleriyle onca profesör ve akademisyen “ansiklopedi kültüründen ve geleneğinden yoksun” da bizim yeni doçentimiz İpçioğlu bu geleneğin ve kültürün yegane temsilcisi sanki. Edep yahu! İnsan hocalarına biraz saygılı olur ve adının başındaki unvan kadar konuşur.
Adamın birisi bir resim sergisinde ayağında çizme bulunan bir portreyi dikkatli dikkatli inceliyormuş. Ressam yanına yaklaşmış sohbete başlamışlar. Adam çizmenin ökçesinden başlayıp bazı yerlerini tenkit edince ressam adama mesleğini sormuş. Adam, “çizmeciyim” demiş, ama çizmenin üzerinden yukarılara doğru tenkitlerine devam etmiş. Ressam dayanamayıp, adamı “Yoo çizmeden yukarı çıkma” diye uyarmış. İpçioğlu’nun da doçentliğinden yukarı çıkıp, hocalarını hafife alıp, tenkide yeltenmemesi gerekmez mi?
Yarın da yazımıza, yıllardır beklenen bu hayırlı teşebbüse İpçioğlu’nun çomak sokmasının gerçek sebeplerini açıklayarak devam edeceğiz.
______________________
1. Hasan Tahsin Feyizli, Feyzü’l Furkan Kur’ân-ı Kerîm ve Açıklamalı Meâli, Server İletişim, İstanbul 2005, s. 515.