İnsanın “Adanaspor’u yenemeyecektiniz de, Boluspor’u ne diye yendiniz” diyesi geliyor…. Boluspor’u evinde sükseli bir oyundan sonra yenen Konyaspor’un, dünkü Adanaspor önünde böyle karaktersiz bir maç oynayacağı, kimin aklına gelirdi…
Hele de hafta içindeki demeçlere bakarak…
Niyesi sadece oyuncuların bireysel performansları ile açıklanabilecek bir durum değil… Niyesi birbirlerini tamamlayan oyunculardan kurulu bir takımın sahaya sürülememesinde…
Yoksa…
Kaybetmiş olsa da Ziya Doğan, iyi niyetli çabasını görmezden gelebilir misiniz? Ama hepsi bu… İyiniyetli olma da bir yere kadar…
Ziya Hoca her ne kadar iyi niyetli olsa da, doğru takımı göremedik dünkü Adanaspor maçında… Ufukhan’ı Haluk’un önünde sarkık libero gibi oynatan, Görkem ve Volkan’ın bu oyuncunun önüne kesici olarak düşünen Ziya Doğan, orta sahayı ise Zafer Demir ve Mehmet Ayazla kontrol etmeyi planlamıştı… Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı işte bu anlamda… Çünkü, konuk takımın hücum organizasyonlarına imza atan İlyas Kahraman, Ziya Doğan’ın bütün hesaplarını altüst etti…
Ziya Doğan, en doğru işi yaparak İlyas’ın başına Ufukhan’ı dikti… Kısmen de olsa başarılı oldu ve Adanaspor’un hücum oyuncularının, özellikle de Emre Aktaş’ın topla buluşması bir bakıma önlenmiş oldu…
Ama, hepsi bu…
Savunmanın merkezinde Volkan ve Görkem, hemen önlerinde ise Zafer Demir ve Mehmet Ayaz, dahası sırtı kaleye dönük bir santraforunuz yoksa, adam gibi bir takım seyretmeniz mümkün olur mu? Bunlara bir de boş koşularla kendini yıpratan Erdal’ı, ayağına aldığı topu silindir gibi ezen Eser’i ve klasik Ferdi’yi eklersek…
Mümkün mü?
3 benzer…
Erdal, Ferdi, Eser ve oyuna sonradan giren Mehmet Şen ile ne kadar mümkün olabilirse, o kadar… Sorun kötü ya da iyi oyuncu olmalarından değil, futbol karakterlerinin benzerlik göstermesinde…
Abdulvahit gibi yaratıcı bir oyuncunuz da yoksa sahada, takdir edersiniz ki, pas özürlü sıradan bir takım çıkar ortaya… Aynen dünkü Konyaspor gibi…
Böyle maçları iyi futboldan çok, iyi mücadele ederek kazanabilirsiniz… Doğal olan da bu… Diğerin adı ya maceradır ya da yürü ya kulum misalidir… Veya o gün sahneye çıkacak bir kahramanla günü kurtarmaktır…
Ama, Mehmet Şen ile değil…
Teknik direktörlükte keramet, birbirlerini tamamlayan oyunculardan kurulu bir takımı ortaya çıkarmak, sahaya sürmektir… Yani, birbirlerini anlayan oyuncularla yola devam etmektir… Hem futbola hem de birbirlerine uzak oyuncularla değil…
Aslında ziya Doğan’a da çok yüklenmemek lazım… Eldeki mevcutla adına ister “macera” ister “arayış” deyin, ne derseniz deyin, ama tutmuyor maya… Maya tutmayınca da bir günde dört mevsimi yaşamaya mahkum oluyorsunuz…
Sonuca gelersek…
Konyaspor belki önemli bir avantajı kaçırdı… Play-Off’u değil… Adanaspor yenilmeyecek bir takım değil, ama yenmek için de doğru bir takım olmak gerekiyor… Her yeri eğri olan bir takımdan da doğru bir sonuç beklemek, ne kadar doğru, orası da tartışılır…
Hele de hafta içindeki demeçlere bakarak…
Niyesi sadece oyuncuların bireysel performansları ile açıklanabilecek bir durum değil… Niyesi birbirlerini tamamlayan oyunculardan kurulu bir takımın sahaya sürülememesinde…
Yoksa…
Kaybetmiş olsa da Ziya Doğan, iyi niyetli çabasını görmezden gelebilir misiniz? Ama hepsi bu… İyiniyetli olma da bir yere kadar…
Ziya Hoca her ne kadar iyi niyetli olsa da, doğru takımı göremedik dünkü Adanaspor maçında… Ufukhan’ı Haluk’un önünde sarkık libero gibi oynatan, Görkem ve Volkan’ın bu oyuncunun önüne kesici olarak düşünen Ziya Doğan, orta sahayı ise Zafer Demir ve Mehmet Ayazla kontrol etmeyi planlamıştı… Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı işte bu anlamda… Çünkü, konuk takımın hücum organizasyonlarına imza atan İlyas Kahraman, Ziya Doğan’ın bütün hesaplarını altüst etti…
Ziya Doğan, en doğru işi yaparak İlyas’ın başına Ufukhan’ı dikti… Kısmen de olsa başarılı oldu ve Adanaspor’un hücum oyuncularının, özellikle de Emre Aktaş’ın topla buluşması bir bakıma önlenmiş oldu…
Ama, hepsi bu…
Savunmanın merkezinde Volkan ve Görkem, hemen önlerinde ise Zafer Demir ve Mehmet Ayaz, dahası sırtı kaleye dönük bir santraforunuz yoksa, adam gibi bir takım seyretmeniz mümkün olur mu? Bunlara bir de boş koşularla kendini yıpratan Erdal’ı, ayağına aldığı topu silindir gibi ezen Eser’i ve klasik Ferdi’yi eklersek…
Mümkün mü?
3 benzer…
Erdal, Ferdi, Eser ve oyuna sonradan giren Mehmet Şen ile ne kadar mümkün olabilirse, o kadar… Sorun kötü ya da iyi oyuncu olmalarından değil, futbol karakterlerinin benzerlik göstermesinde…
Abdulvahit gibi yaratıcı bir oyuncunuz da yoksa sahada, takdir edersiniz ki, pas özürlü sıradan bir takım çıkar ortaya… Aynen dünkü Konyaspor gibi…
Böyle maçları iyi futboldan çok, iyi mücadele ederek kazanabilirsiniz… Doğal olan da bu… Diğerin adı ya maceradır ya da yürü ya kulum misalidir… Veya o gün sahneye çıkacak bir kahramanla günü kurtarmaktır…
Ama, Mehmet Şen ile değil…
Teknik direktörlükte keramet, birbirlerini tamamlayan oyunculardan kurulu bir takımı ortaya çıkarmak, sahaya sürmektir… Yani, birbirlerini anlayan oyuncularla yola devam etmektir… Hem futbola hem de birbirlerine uzak oyuncularla değil…
Aslında ziya Doğan’a da çok yüklenmemek lazım… Eldeki mevcutla adına ister “macera” ister “arayış” deyin, ne derseniz deyin, ama tutmuyor maya… Maya tutmayınca da bir günde dört mevsimi yaşamaya mahkum oluyorsunuz…
Sonuca gelersek…
Konyaspor belki önemli bir avantajı kaçırdı… Play-Off’u değil… Adanaspor yenilmeyecek bir takım değil, ama yenmek için de doğru bir takım olmak gerekiyor… Her yeri eğri olan bir takımdan da doğru bir sonuç beklemek, ne kadar doğru, orası da tartışılır…