Kitap ve kütüphâneler konusu benim için çok önemli olduğundan, daha diyeceklerimi de tam olarak bitirmediğimden müsâdenizle ayni konuya yine devam etmek istiyorum efendim.
Kütüphâneler bugün mâlesef en az uğranılan mekanlar konumunda. Buna karşın nefse hitap eden cafeler, mağazalar, alış veriş merkezleri kalabalıktan geçilmiyor. Bu manzara bizim nasıl bir toplum olduğumuzu anlatmaya yetiyor. Şimdilerde kütüphânelere araştırma yapma veya kitap okuma niyetiyle değil de, ders çalışmak için müsâit ortam bulamayan öğrenciler geliyor. Çoğunlukla kışın soğuk olan evlerde çalışma imkânı zor olduğundan bir ihtiyâca cevap olma niyetiyle öğrenciler, ders çalışma amaçlı geliyorlar kütüphânelere. Çünkü oralarda sıcak, sessiz ve nezih bir ortam mevcut.
Ancak tabi gönül istiyor ki aynen Amerika’daki ve diğer Batı ülkelerinde olduğu gibi öğrenciler ve insanlar sırf araştırma yapmak ya da sâdece okumak niyetiyle kütüphânelere gitsinler. Ne yapıp ne edip bu işi gençlere sevdirmeli ve özendirmeliyiz. Yanı sıra yine gençlere kitap okuma ve kitap edinme hatta kendine has bir kütüphâne oluşturma fikrini benimsetmeli ve geliştirmeliyiz. Çünkü;
Kitap ve kütüphâneler umuttur, ümittir.
Kitap ve kütüphâneler bilgidir, hazinedir.
Kitap ve kütüphâneler ışıktır, meş’aledir, ülkenin ve neslin aydınlık geleceğidir.
Bu millet ve memleket, kitap ve kütüphâne tutkunu yeni nesillerin omuzlarında yükselecektir. O zaman ey genç ve ey bu memleketin aziz evlâdı boş işlerle oyalanma; ‘atı alan Üsküdar’ı geçti.’ Kalk artık uyan, koş yeni atılımlara ve yeni bilgilenmeler için kütüphânelere.
Hakikaten kütüphâneler son derece nezih, ferah, mis gibi kitap kokan pırıl pırıl ilim-irfan kokan mekanlar. Bilindiği üzere ilk kütüphâne Asurlular zamânında kurulmuş. Osmanlı Efendilerimiz de kitaba, okumaya ve kütüphânelere büyük önem vermişlerdir. Şu yaşadığımız bilgi çağında bu işin ehemmiyeti mutlaka gençlere kazandırmalı. Bunun için ne gerekiyorsa yapılmalı, klasik izlenen yöntemler terk edilmeli. Yeni nesli bilgi aşığı, kitap sevdâlısı yapmalı.
Dinimizce okumanın önemi mâlum. Fakat bugün kişilerin ehem-mühim sıralamasındaki ibre şaştığı için doğrular zor yakalanıyor. Hatta bâzen gözümüzün önündeki doğruları bırakıp hiç olmayacak yerlerden derdimize derman arıyoruz. Dertli olan derdini doğruca tespit ederek çâreyi kendi bahçesinde aramalı. Bir ayrıcalık burada şu olmalı o da; el âleme bakacaksak onların kitaba ve kütüphânelere verdiği ehemmiyete bakalım, onlar kaç saatlerini böylesi nezih mekanlara harcıyorlar. Bizdekiler vakitlerinin çoğunu teknolojik aletlere harcıyorlar ama keyfi amaçlı, bilgi amaçlı değil.
İnsan olarak kütüphânelerden ve içini dolduran birbirinden faydalı kitaplardan okumak ve araştırmak amaçlı yararlanmalı. Bizzat giderek kütüphânelerdeki eserleri gözden geçirmeli, o nezih havayı teneffüs etmeli. Kütüphâneler insanlığa en faydalı hizmeti sunmak için hâzır ve nâzırdırlar. Aslında ülkemizde her kurum bünyesinde bir kütüphâne bulunmalı. Burada hem kurumun kendisini anlatan kitaplara ilâveten temel eserler, dîni eserler, genel kültürü ihtiva eden eserler, klasikler ve güncel doğru bilgileri anlatan bilgilendirici eserler, hikâyeler ve romanlar bulunmalı hatta çocuklara has özel bölüm de olmalı diyoruz. Haksız mıyız?