Bugün sizlere bir kişiyi tanıtacağım; bu kişinin alametifarikası nedir diye sorarsanız, ne yaparsa yapsın, ne derse desin ona kimsenin kızmamasını kızamamasını başarmasıdır diye cevaplarım en baştan.
Adı Ferit soyadı Hepokur. Hepokumuş mudur? Hayır okuyamamıştır. Belki okusaydı, insanların gazete ya da kitap okuması için bu kadar faydası olmazdı.
Pek çoğumuzun; geçmişte yaptığımız işten, davranıştan daha doğrusu “olumsuz” anlamda hayatımızda yaşadığımız bazı şeylerden rahatsız olduğumuz zamanlar olmuştur. “Olumsuz” derken bu durum kişiden kişiye göre değişeceğinden, “bana göre sana göre” polemikleri oluşmaması için bu kelimeyi de bu yazıyı ben yazdığıma göre “bana göre” diyelim ve böyle devam edelim.
1963 yılında Konya’da doğan Ferit Hepokur’un köyü kenti yoktur. Eskilerin deyimiyle “Türbe önünde evi, Meram da bağı olmak” sözündeki asaletin ve zenginliğinin yaşanmadığı Türbe önünün zengin olmayan çocuklarındandır ve asaleti de Meram bağlarından değil gönül bahçesinin zenginliğinden gelir.
Gençliği ise Şahin ve Yeni sinemaları ile Teksas pavyonunun bulunduğu civarda geçer. Bölgesinde; zamanın hızlı, sıkıntılı ve buhranlı günlerin “Bermuda şeytan üçgeni”nde yanlış yola girmemek ya da yoldan çıkmamak oldukça zordur. Ama o bunu başarmıştır. Kâğıt toplamıştır, şişe toplamıştır ama kolay yoldan para kazanma ya da avantadan geçinme yoluna gitmemiştir.
Mahallesinde, Alaaddin Tepesinin karşısında Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında yapılan tarihi Gazi Mustafa Kemal İlkokulunun bahçesinde, yaşıtları ile birlikte sabahtan akşama kadar top oynayarak mahalle maçları yapan Ferit, yüreğine spor sevgisini ta o zamanlar sökülmemecesine kazımıştır.
Evet Ferit okuyamamıştır. Çocukluğundan itibaren yaptığı hiçbir şeyden gocunmamıştır. Yeri gelmiş kâğıt toplamış, yeri gelmiş çiçekçilik yapmış, yeri gelmiş amatör spor kulüplerinde malzemecilik ve uzun yıllar da gazetecilik dahil birçok işi ekmek parası kazanmak için yapmıştır.
Kimilerine göre gazeteci değil, gazete çalışanıdır o. Derler ya “Gazeteci olunmaz gazeteci doğulur!” “Futbolcu olmaz futbolcu doğulur!” Evet insanlara bazı yetenekleri doğuştan gelebilir, ama sonradan da yöneldiği işe göre çok çalışıp, azim göstererek başarılı olabilir mi? Kesinlikle evet.
Ferit Hepokur doğuştan gazeteci değildir, sonradan okuyup yazıp gazeteci de olmamıştır. Ama tesadüfte olsa 1985 yılında şehrimizin duayen gazetecilerinden Uğur Özteke sayesinde başladığı gazeteciliği bunca zamandır yapmayı başarmış ve halende devam ederek neredeyse 40 senedir ekmeğini kâğıt ve mürekkepten çıkarmayı başarmıştır.
Hani dedik ya! Kimse kızmaz kızamaz ona diye. Bu konuyu biraz açalım… Gerek uzun yıllar yaptığı amatör spor muhabirliği sırasında olsun gerek son yıllarda yaptığı açılış, toplantı vb. ya da magazin gazeteciliği dönemlerinde bulunduğu her ortamın yıldızı Ferit Hepokur’dur. Diğer gazetecilerin her zaman bir adım ötesindedir. O bulunduğu her yerde ve her ortamda; müdür, patron, başkan, milletvekili, vali, bakan fark etmez rahatlıkla konuşur, soru sorar, bazen dalga geçer gibi alaya alır, yeri gelir kızar, fotoğraf çekimlerinde meslektaşlarına ayar verir. Bu durum; Dobralığından mı? Sevecenliğinden mi? Garibanlığından mı? Ya da Gazeteci bu bulaşmayalım, korkusundan mı? Bilinmez ama bu gerçek olan durumu da kimse inkâr edemez.
Ferit Hepokur, spor muhabirliği de dahil yaptığı tüm bu işleri ekmek parası kazanmak için yapmıştır ama hayalleri de vardır. Göreve gönderdikleri yerlere giderken, hayallerini sokaklarda yürürken kurar, belediye otobüslerinde yeşertir ve gittiği yere varınca öldürür. Gazetecilik görevini yaptıktan sonra geri dönüşte aynı döngü ile mutlu olur ve gazeteye dönüşünde gözlerinin içi güler. Herkes onu gittiği yerde yemek bakımından dolayı mutlu olduğunu sanır ama yanılırlar çünkü onun mutluluğunu hayal yolculuğunda yaşadığı maceradan kaynaklandığını bilemezler.
Spor muhabirliğini bir başka kendine has özellik içinde yerine getirmekte, sevgi ile yoğrulmuş lezizlikte içinden geldiği gibi doğal, duru ve yalın yapmaktadır. Ve asıl alametifarikası da bence budur.
Allah sağlık versin, kendine özgü gerçekleştirdiği gazetecilikte onu daha uzun yıllar görmek istiyoruz, çünkü Konya onu o Konya’yı seviyor.