Konya, binlerce yıllık tarihî geçmişe sahip ve Selçuklu’ya payitahtlık yapmış kadîm bir şehir. Selçuklu devleti nasıl yıkıldı, Osmanlı devleti nasıl parçalandı, Osmanlı’nın devamı olan Türkiye Cumhuriyeti devletimizin, içten ve dıştan bünyesini kemiren, onu çökertmeye çalışan unsurların başta gelenlerden biri, hiç şüphesiz Hıristiyan misyonerleridir.
Geçtiğimiz hafta gazeteniz Merhaba’da ‘Konya’da Misyoner Faaliyetleri’ni ele almıştım. Gerek gazetemiz Merhaba ve gerekse sosyal medyadaki sayfamda yazımla ilgili kıymetli okurlar ile takipçilerden müspet veya menfi eleştiri ile bu konuyu devam ettirebilmek açısından bilgi ve belgeler de aldım. Aynı duyguları paylaştığım ve bu konuları kendisine dert edinen Şerife Eker hanıma teşekkür ediyorum.
Müslüman Türkleri hıristiyanlaştırmak, dolayısıyla Türk milletini yok etmek, eritmek gayesini güden misyonerler, din hürriyeti sahasındaki aşırı hoşgörümüzden faydalanarak yurdumuzun çeşitli bölgelerine hastaneler açarak sızmışlar ve milenyumdan bu tarafa da Anadolu şehirlerinde kilise evleri ve dernek adı altında topluluklar açarak faaliyetlerini genişletmişlerdi. Konya merkezde -özellikle Selçuklu ve Meram’da- “Kilise Evleri” açmışlar ve “Konya Protestan Topluluğu” gibi cemiyetler kurmuşlardı. Meselâ, Kurtuluş Kiliseleri Derneği Konya Temsilciliği “Meram-Sahibata Mh.- Fevziçakmak Sk. 1” numaralı adrestedir. Cihanbeylili Dilan’ın ilgilendiği bu Konya Kurtuluş Kilisesi’ne oradaki esnaflardan (çoğu esnafın o apartmanda bir kilise evinin dahi olduğundan haberi bile yok) edinilen bilgiye göre, daha çok Ruslar ve Fransızlar girip çıktığı öğrenildi. Bir akademisyenimiz ise, 2012 yılında HİSDER’de bir konuşma yaparak Türkiye’de ve Konya’daki misyoner faaliyetleri hakkında geniş malumatlar vermişti. Meselâ o yıllarda Bosna Hersek Mahallesinde 12 kilise evi olduğunu ifade etmişti. Hatta, şaşırtıcı bir şekilde dinleyenlere şu bilgileri paylaşmıştı: “2000’den sonra Türkiye Cumhuriyeti’nde 30 bin kişi din değiştirerek Hıristiyanlığı seçti. Ve misyonerler artık her yerde! Konya’da da Hıristiyan Türkler var. Bosna Hersek’te 12 kilise evi bulunuyor.”
Bu kilise evleri Konya’nın her mahallesinde gizli veya açık faaliyet göstermekte. Bosna Hersek mahallesindeki kilise evlerinin sayısı artmış ve bu kilise evlere giden üniversite öğrencilerine 100 dolar para bile verdikleri haberleri Konya basınında yer almıştı. Hatta bu kilise evleri, çokluğu sebebiyle o yıllarda ülkücü gençliğin hışmına bile uğramışlardı. O sosyolog akademisyen, Türkiye’de yaşayan Müslümanların İslâm’ı anlamada ve anlatmada bilinçaltlarında zayıflık bulunduğuna işaret ederek Müslüman çocuk ve gençlerin daha çok “korku” teması kullanılmak suretiyle eğitilip büyütüldüklerine, Hıristiyan çocuk ve gençlerin ise; “sevgi” ve dini eğitimde daha çok ruhanî boyut üzerinde durularak yetiştirildiklerine dikkati çekmişti. “Osmanlı’dan ve geçmişinden kopartılan Anadolu’da yeni bir devlet oluşturmak için aynı zamanda insanlar dininden, inancından, geçmişinden ve ecdadından da koparıldı” diyen o sosyolog, Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan insanlar üzerinde yıllarca hissiyattan yoksunlaştırma projesi uygulandığını ve bu hissiyatsızlaştırmada İslâm’ın yerine yeni bir şey koyulamayınca; şimdiki genç kuşakların büyük bir bocalama (bunalım) içine girdiğini ve yaşadığımız Türkiye Cumhuriyeti İslâm’ında da tam aradığını bulamadığını belirterek şu ilginç ifadeleri kullanmıştı: “Şu an yaşadığımız İslâm, T.C. İslâm’ı. Yâni Diyanet İslâm’ını yaşıyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB)’nın standartlaştırdığı, Din İşleri Yüksek Konseyi’nin 12 ilahiyat profesörünün verdiği fıkıhla kısıtlı kalan bir İslâm’ı yaşıyoruz.” Din değiştiren 30 Türk ile mülâkat da yapan bu sosyoloğumuzun şu ifadelerini dikkatlerinize sunuyorum: “İslâm’da biz neyi yanlış yapıyoruz ya da neyi eksik yapıyoruz da bunlar bizden kaçıyor?” sorusunun cevabını da aramaya çalıştım. Günümüzde cihad biliyorsunuz kılıçla yapılmıyor. Artık cihadı ilimle, kalemle mürekkeple yapıyoruz. Dolayısıyla biz de nasıl İslâm’ı yaymak için Asya’da, Afrika’da ve her yerde okullar açıyorsak, Hıristiyan misyonerler de gelip pekâlâ kendi dinlerini burada anlatabiliyorlar. Protestan Türkler, Ankara’da Cebeci Mezarlığı’nda kendilerine yeni bir yer aldılar. Ankara’da Hıristiyan mezarlığı kuruldu. AB raporlarına da girdiler. Artık din değiştiren, Hıristiyanlaşan Türkler yeni bir azınlık olarak tanınıyorlar. Böylece Ermeni ve Rum sorunu gibi onlar da bir mesele olacak. Çok yakın bir gelecekte önümüze gelecek; vakıflarımız, derneklerimiz, mallarımız, haklarımız şeklinde.”