Doksanlı yılların başı idi. Türkiye’de basında Kıbrıs davasına aykırı bir takım fikirler ileri sürülmeye ve Kıbrıs davasına zarar verilmeye başlanmıştı. Merhum Denktaş bundan büyük üzüntü duyuyordu. Anavatan’da Kıbrıs davasına ilişkin düzenlenen toplantılara katılmaya başladı.
O zamanlar Konya Aydınlar Ocağı olarak Kıbrıs Meclis Başkanı Hakkı Atun’u bir konferans için Konya’ya davet ettik. Zafer Oteli’nde tertip ettiğimiz yemekli toplantıda yaptığı konuşmada, Kıbrıs davasını anlattı, yanlış ve zararlı düşüncelere dikkat çekti. Toplantıya Konya Valisi, Konya Büyükşehir Belediye Başkanı, bazı Konya milletvekilleri, zamanın İl Emniyet Müdürü ve üyelerimiz katılmıştı. Kıbrıs Meclis Başkanı Konya’dan çok memnun ayrıldı. Kıbrıs’a dönüşünden sonra Konya Ayınlar Ocağı’na teşekkür eden bir mektup göndermişti.
Daha sonra Konya’da bir konferans da merhum Denktaş vermişti. Cumhurbaşkanı bu arada Konya Aydınlar Ocağı yönetim kurlunu Kıbrıs’a davet etti. Beş-altı gün Kıbrıs’ta kaldık. Heyete, Cumhurbaşkanlığı köşkünde bir yemek verdi. Yemekten önce yaptığım konuşmaya mukabelede bulundu, Kıbrıs davasına Konya Aydınlar Ocağının verdiği destekten dolayı memnun kaldığını belirterek teşekkür etti. Zaman zaman da Sayın Denktaş’la fikir alışverişinde bulunduk, sohbet etme, bu değerli devlet adamını yakinen tanıma fırsatı bulduk. Unutulmaz hatıralarımız oldu.
Bir mihmandarımız vardı. Bize bütün Kıbrıs’ı adım adım gezdirdi. Bu zatın Kıbrıs istihbaratına dahil, milli şuuru güçlü bir insan olduğu kanaatine varmıştım. Bir gün, bir tepeden Rum mevzilerini seyrediyorduk. Konuşma sırasında, “Keşke müdahale sırasında daha çok yer alsaydık. Şimdi bunun bir bölümünü verir, böylece Kıbrıs Meselesi halledilmiş olurdu” deyince, “Hayır, alınan yer geri verilmez” demişti.
Bir gün de iskâna açılmayan bölgeyi gezmiş, buranın güzelliğine ve zenginline hayran kalmıştık. Ben sohbet sırasında, Sayın Denktaş’a buranın neden iskâna açılmadığını sorunca, acı acı tebessüm etti ve şu samimi itirafta bulunmuştu, “O da bizim hatamızdı. Orada yanlış yaptık. Güya dünyaya iyi niyetimizi göstermek istemiştik. Bunu yapmamalı ve orayı da iskâna açmalı imişiz” demişti. Gerçekten o bölge iskâna açılmış olsa idi bugün Kıbrıs, ekonomik bakımdan çok daha göçlü olabilirdi.
Daha sonra münasebetimiz devam etti. Kamil Uğurlu Bey’le orada içki ve uyuşturucu ile ilgili bir seri konferans verecektik. Hatta konferansların tarihlerini belirlememizi istediler. Fakat yoğun işlerimiz sebebiyle bu konferanslar gerçekleşemedi.
Sayın Denktaş inançlı bir insandı. Gençliğin durumundan üzüntü duyuyordu. Dindiğim intiba buydu.
Merhum Denktaş davasının çilesini çeken bir kahramandı. Hapislerde yattı, işkencelere maruz kaldı. Sıkıntılı günler geçirdi. Asla yılgınlık göstermedi. Tavizsiz bir müzakereci olduğunu ispat etti. Adı âdeta Kıbrıs’la özdeşleşti. Sonra muhaliflerinin acımasız mücadeleleri ile karşı karşıya kaldı ve kaybetti. Adı son zamanlarda bazı karışık işlere karıştırıldı. Torununun Kıbrıs pasaportu alması tenkit edildi.
İnsanların, hayatlarının bir dönemleri ile değil, bütün bir ömür yaptıkları ile değerlendirilmesi gerektiğini, düşünürüm.
Ondan geriye hatıra olarak birkaç imzalı kitabı, imzalı bir albümü ve birlikte olduğumuz imzalı bir resim kaldı.
Allah taksiratını affetsin. Sayın Cumhurbaşkanını rahmetle anıyor, Kıbrıslı kardeşlerimizin ve ülkemizin başı sağ olsun diyorum.
O zamanlar Konya Aydınlar Ocağı olarak Kıbrıs Meclis Başkanı Hakkı Atun’u bir konferans için Konya’ya davet ettik. Zafer Oteli’nde tertip ettiğimiz yemekli toplantıda yaptığı konuşmada, Kıbrıs davasını anlattı, yanlış ve zararlı düşüncelere dikkat çekti. Toplantıya Konya Valisi, Konya Büyükşehir Belediye Başkanı, bazı Konya milletvekilleri, zamanın İl Emniyet Müdürü ve üyelerimiz katılmıştı. Kıbrıs Meclis Başkanı Konya’dan çok memnun ayrıldı. Kıbrıs’a dönüşünden sonra Konya Ayınlar Ocağı’na teşekkür eden bir mektup göndermişti.
Daha sonra Konya’da bir konferans da merhum Denktaş vermişti. Cumhurbaşkanı bu arada Konya Aydınlar Ocağı yönetim kurlunu Kıbrıs’a davet etti. Beş-altı gün Kıbrıs’ta kaldık. Heyete, Cumhurbaşkanlığı köşkünde bir yemek verdi. Yemekten önce yaptığım konuşmaya mukabelede bulundu, Kıbrıs davasına Konya Aydınlar Ocağının verdiği destekten dolayı memnun kaldığını belirterek teşekkür etti. Zaman zaman da Sayın Denktaş’la fikir alışverişinde bulunduk, sohbet etme, bu değerli devlet adamını yakinen tanıma fırsatı bulduk. Unutulmaz hatıralarımız oldu.
Bir mihmandarımız vardı. Bize bütün Kıbrıs’ı adım adım gezdirdi. Bu zatın Kıbrıs istihbaratına dahil, milli şuuru güçlü bir insan olduğu kanaatine varmıştım. Bir gün, bir tepeden Rum mevzilerini seyrediyorduk. Konuşma sırasında, “Keşke müdahale sırasında daha çok yer alsaydık. Şimdi bunun bir bölümünü verir, böylece Kıbrıs Meselesi halledilmiş olurdu” deyince, “Hayır, alınan yer geri verilmez” demişti.
Bir gün de iskâna açılmayan bölgeyi gezmiş, buranın güzelliğine ve zenginline hayran kalmıştık. Ben sohbet sırasında, Sayın Denktaş’a buranın neden iskâna açılmadığını sorunca, acı acı tebessüm etti ve şu samimi itirafta bulunmuştu, “O da bizim hatamızdı. Orada yanlış yaptık. Güya dünyaya iyi niyetimizi göstermek istemiştik. Bunu yapmamalı ve orayı da iskâna açmalı imişiz” demişti. Gerçekten o bölge iskâna açılmış olsa idi bugün Kıbrıs, ekonomik bakımdan çok daha göçlü olabilirdi.
Daha sonra münasebetimiz devam etti. Kamil Uğurlu Bey’le orada içki ve uyuşturucu ile ilgili bir seri konferans verecektik. Hatta konferansların tarihlerini belirlememizi istediler. Fakat yoğun işlerimiz sebebiyle bu konferanslar gerçekleşemedi.
Sayın Denktaş inançlı bir insandı. Gençliğin durumundan üzüntü duyuyordu. Dindiğim intiba buydu.
Merhum Denktaş davasının çilesini çeken bir kahramandı. Hapislerde yattı, işkencelere maruz kaldı. Sıkıntılı günler geçirdi. Asla yılgınlık göstermedi. Tavizsiz bir müzakereci olduğunu ispat etti. Adı âdeta Kıbrıs’la özdeşleşti. Sonra muhaliflerinin acımasız mücadeleleri ile karşı karşıya kaldı ve kaybetti. Adı son zamanlarda bazı karışık işlere karıştırıldı. Torununun Kıbrıs pasaportu alması tenkit edildi.
İnsanların, hayatlarının bir dönemleri ile değil, bütün bir ömür yaptıkları ile değerlendirilmesi gerektiğini, düşünürüm.
Ondan geriye hatıra olarak birkaç imzalı kitabı, imzalı bir albümü ve birlikte olduğumuz imzalı bir resim kaldı.
Allah taksiratını affetsin. Sayın Cumhurbaşkanını rahmetle anıyor, Kıbrıslı kardeşlerimizin ve ülkemizin başı sağ olsun diyorum.