Kentlerin geçmişten günümüze kültürel belleklerinin en önemli temsilcisi dokumadır. Türk topluluklarının bulunduğu tüm coğrafyalarda gördüğümüz dokuma; yapılacak dokumanın sistematiğine göre iki grup ipliğin birbirlerine dik açıyla bağlanması ve yatay işleyiş ile gerçekleşen nesneler üretimidir. Dokumacılık özellikle de halı sanatı daima Türklere bağlı olarak gelişmiş ve yaygınlaşmıştır. Düğüm tekniği açısından takip ettiğimiz dokumalar, Abbasiler devrinde Orta Asya’dan batıya taşınmış ve bundan sonra Selçuklu Türkleri’nin hakimiyetiyle İslam coğrafyasına ve tüm bölgelere yayılmıştır.
Dokuma sanatının en yaygın temsilcisi halı, kilim ve seccadelerdir. Orta Asya coğrafyasından Anadolu’ya ticaretin ve hediyeleşmenin önde gelen tercihi olan dokuma kimi zaman Padişahların hediye aracı olarak karşımıza çıkarken bazen bir yörük çadırın da bazen de taşınabilir mescit figürü olarak görülür.
İnsanlar sanat yolu ile yetiştikleri toplumun renk, doku ve biçimini taşınabilir kültürel miras ile gelecek kuşaklara aktarırlar. Bu aktarım yönetici veya soylu sınıfından halkın tüm basamaklarına yayılarak toplumsal bir zevk oluşturur.
Dokuma sanatının en önemli örneklerini İç Anadolu’nun kalbi Konya da görmekteyiz. Dokumacılık sanatı açısından en erken örneklere Konya ev sahipliği yapmaktadır. MÖ.5000/6000 yılların da Anadolu’da dokumanın yapıldığına dair delillere Çatalhöyük kazıların’da şahit olmaktayız. Bu kazılarda mezar buluntularının içinde karbonlaşmış halde bez parçalarına rastlanmış ve incelemeler sonucun da yün dokuma parçaları olduğu tespit edilmiştir. Çağlar öncesine ait olan ve hala sürdürülen sanatsal bir gelenekle karşı karşıya kalmamız dünyanın herhangi bir yerinde nadir olarak karşılaşılacak durumdur.
Konya ilinin dokuma açısından bir diğer önemi Selçuklu ve Beylikler döneminin en güzel örneklerine ev sahipliği yapmasıdır. Konya Alaaddin Cami’sinde 1905 tarihinde bulunan 13. yy. halı ve halı parçaları sanat tarihi açısından büyük bir öneme sahiptir.1221 yılından sonra Sultan Alaedddin Keykubad tarafından yaptırılıp buraya vakfedilmiş olduğu düşünülen halılar Selçuklu halı sanatının en önemli örnekleri arasındadır. Bu keşiften sonra 1930 tarihin de Beyşehir Eşrefoğlu Cami’nde bulunan 14. ve 15. yy’la ait 5 halı örneğinin keşfi ile sanat tarihi çevresinde Konya ilinin dokumacılık alanında araştırmaları hızlanmıştır. Konya halılarını meydana getiren motifler, renk ve zemin kompozisyonları çok özeldir ancak özellikle Konya Selçuklu halılarını diğer halılardan ayıran en önemli fark geniş bordürlerindeki iri kufi yazı dekorudur.
Konya’nın dokumacılık alanında bir diğer önemi ise ilçelerinin dokuma endüstrisinde yadsınamaz bir fark oluşturmasıdır. Bunların her biri dokunduğu yörenin ismi ile anılır. Örneğin Sille halısı, Ladik seccadeleri, Karapınar halısı, Derbent , Karaman, Ereğli halısı, Obruk kilimleri en popüler olanlarıdır. Her bir halı, kilim ve seccadenin kendi içinde ve etkilediği bölge açısından önemi büyüktür. Kısıtlı bir değerlendirme yapacak olursak, Ladik seccadelerinin Osmanlı saray seccadelerini etkilediğini, Karaman halılarının geometrik kompozisyonunun 15.yy. Avrupa resimlerine konu olduğunu ve Konya halılarının bazı motiflerinin (kancalı sekizgen motif) Türkmen ve Afgan halılarında hala kullanıldığını söyleyebiliriz.
Türklerin geleneksel yaşamı dokunmayla sarılıdır. Bu sadece yaşarken değil öldükten sonra da böyledir. Dünyanın en eski halısının Orta Asya mezarlarında bulunması, Sultanların türbelerinde işlemeli sandık örtülerinin, değerli halıların, duvarlarda asılı örtülerin varlığı dokumaya verilen kıymeti gösterir. Ayrıca, binbir gece masallarında sözü edilen uçan halı gibi sihirli vasıflar verilerek masallara konu edilen dokuma, efsanelere-sembollere ve göçer toplumlara kendilerinden yüzyıllar sonra fark edilebilirliklerini sağlama yollarından birini açmıştır.