Sokrates (MÖ 468-400) (Gnoti Seavton-Kendini Tanı) demiş ve bu söz Apollon Tapınağının cephesine kazınmış. Gerçekten eskiliği kadar da etkili bir cümle.
Peygamber efendimiz daha net konuşmuş ve buyurmuş ki: “Kendini tanıyan, Rabbini de tanır” Gerçekten insan: Kâinatın en mükemmel, en çetrefilli, en esrarlı mahlûkudur. Onun incelik ve niceliğine vakıf olan kişinin inanmaması, Allah’ı bulmaması, yaratıcısını tanımaması mümkün değil.
Pakistan’ın yüce şairi Dr. Muhammed İkbal; “Akıl maddeyi, kalp ise manayı fethetmek içindir.” diyor. Gerçekten aklı, kalbi ve bedeni olan birinin inkârcılık girdabında kıvranması aklen muhaldir ama maalesef ateist olduğunu söyleyen veya zanneden insanlar da eksik değildir. Bu hususta Kaygusuz Abdal’ın şu ibretli sözleri akl-ı selîm insanlar için yeterli delildir:
Bu Âdem dedikleri-El ayakla baş değil
Âdem, mânâya derler-Sûret ile kaş değil
Âdemdedir külli hâl-İlm ü hikmet, güft ü kaal
Âdem katında âlem,-Dâne-i haşhaş değil.
Gerçi etle deridir-Cümlenin serveridir.
Hakk’ın kudret sırrıdır-Gayre bakmak hoş değil
Bu kaygusuz Abdal’a-Âşık demen dünyada
Nakş u sûret gözetir-Maksadı Nakkaş değil.
Hz. Mevlânâ tecrübeyle sabit olan gerçeklere dikkat çekiyor ve şöyle diyor: “Allah varsa nerede diyenler bile, bir azaba mesela tedavi edilmeyen bir hastalığa uğrayınca Aman Ya Rabbi diye feryat ederek onun varlığını ikrar ederler”
Dünyanın en popüler ilim adamı olan Albert Einstein bile, Allah’ın kuvvet, kudret ve azameti karşısında aczini itiraf ediyor ve şöyle diyor: “Bir kum tanesinin sırrını çözebilmiş olsaydık, bütün dünyanın esrarını öğrenirdik.”
Derman aradım derdime, derdim bana derman imiş
Burhan aradım aslıma, aslım bana burhan imiş
Diyen Nef’î’yi, başka bir şâir şu esrarlı beyitleri ile teyid ediyor ve şöyle diyor:
Ey gönül bir derde düş kim anda derman gizlidür
Gel eriş bir katreye kim anda ummân gizlidür
Terkedüp mâm ü nişânı giy melâmet hırkasın
Bu melâmet hırkasında nice sultan gizlidür
Değme bir hor ü haakîre hor deyu kılma nazar
Kalbinin bir kûşesinde arş-ı Rahmân gizlidür
Bir damla kanda, beslenen, büyüyen, çoğalan, emir alan, aldığı emri uygulayan, düşmanını tanıyan ve savaş yapabilme kabiliyeti olan… 7-8 milyon canlı yaşar. Vücut her saniye bunlardan 50 bin adet üretir. Bugünkü teknolojiyle bir insan gözünün görevini hakkıyla icra edecek bir makine yapılabilecek olsa, büyüklüğünün stadyum kadar olması gerektiği söyleniyor.
Kan vücutta 50 çeşit görev yapar. Kalp günde 10 ton kanı deveran ettirir ve vücudun en ücra köşelerine kadar ulaştırır. Vücuttaki bütün kan her beş dakikaya bir böbreklerden geçirilip süzülür, yani böbreklerden her gün 10 ton (bir tanker) kan geçer.
Bir insan vücudundaki damarlar uç uca eklense 160 bin km. ye ulaşıyor. Yani dünyayı dört defa dolaşıyor. Aynı damarlarla, aynı kanla beslenmesine rağmen saçlar büyüyor, bıyık ve sakallarda büyüyor, fakat ikisinin arasındaki kaşlar büyümüyor.
Karaciğerin 400 çeşit görev yaptığı ilim adamları tarafından tespit edilmiş durumdadır. Gözle görülemeyen, hatta normal mikroskopla da görülemeyen, ancak bir cismi 500 bin defa büyüten Elektron mikroskoplarla ancak görülebilen bir hücrede, Yüce Rabbimiz tarafından kodlanan bilgiler kitap haline getirilebilse 46 ciltlik bir eser ortaya çıkacağını yine ilim adamları söylüyor. Bu ve buna benzer bilgilere muttali olan, onları tefekkür eden insanın, şairin şu tasdikinden başka söyleyecek ne sözü olabilir:
Özde, sözde, dilde seste Allah bir
Yer ettikçe can kafeste Allah bir
Böyle geldik, böyle gitmek isteriz
İlk nefeste, son nefeste Allah bir