Gerek kapitalistçe düşüncelerle gerekse de hümanistçe düşüncelerle senenin bazı günleri işgal edilip hedefler doğrultusunda etiketlendi. Etiketlenen kimi günlerde keseleri doldurmak amaçlanırken kimi günlerde de vahşilikleri gizlemek amacıyla sahte güzellikler oluşturuldu. Sahte güzellikler oluşturmak için etiketlenen günlerden birisi de aralık ayının üçüncü günü olan: “Dünya Engelliler Günü” dür.
“Çiçekler çok güzel de; özü hiç yok” dedi, yapay çiçekler ormanında bal üretmeye çalışan tombiş arı.
Bedensel veya akli yönden genel kaidelere uygun yapısı olmayan insanları engelli olarak belirtirken konuya genel yaklaşımlarla bakıyoruz. Bu sebeple; genel kaidelere, genel düşüncelere, genel zanlara muhalif sözler zikredenleri de deli, dengesiz, meczup olarak yaftalıyoruz; saygısızca, acımasızca, edepsizce, hakaret edercesine…
Kimin engelli olduğuna genel kaideleri ölçü alarak ve bu kaideleri barındırmayan insanları engelli kategorisine koyuveriyoruz. Ayağı bizim gibi olmadığından koşamayanı, mihmandarı olmadan yolun karşısına geçemeyeni, kulakları duymadığı için konuşamayanı ve en önemlisi aklını moda düşüncelerle doldurmadığı için farklı düşünenleri engelli kategorisine alıveriyoruz. Onlara ya sakat diyoruz ya özürlü ya da deli…
“Engelli koşuda olmasa” dedi, şampiyon atlet: “Engelsizliğin nelere engel olduğunu anlayamayacağız”.
Genel kıstaslara göre uzuvsal ve zihinsel olarak farklı şekilde dünyaya gelmesek de; kaza, hastalık gibi musibetler ile bu kategoriye dahil olmamamızın bir garantisi yoktur. Böyle bir garantimiz olsa bile kullanıcı hatası sebebiyle garantimizin geçersiz kalabileceğini de hesaba katmak gerekir. Bu sebeple garantisi olmayan işleri kategorilendirmek yerine o insanların hayatını kolaylaştıracak belediyecilik ve mevzuat işlerini en sıhhatli şekle getirmek gerekir. Özellikle de belediyelerimiz; akülü arabaların çoğalması ile şehrin belli noktalarına şarj üniteleri koyup insanlarımızın işini kolaylaştırmalı. Zira yolda kalan ve esnaflardan yardım isteyen vatandaşların düştüğü zor duruma zaman zaman şahit oluyoruz.
Engellilik ile ilgili farklı düşünmekle birlikte bazı alet edevatlara ihtiyaç duyan insanların teknik yönden desteklenmesi gerektiğini belirtip, dikkat edilmesi gereken asıl noktaya geçelim.
Toplumumuzun gerçek özürlüleri; fanatiklikten dolayı, ideolojiperestlikten dolayı, ezberci kültürden dolayı, taassup ahlakından dolayı düşünme yeteneğini kaybeden insanlardır. Çünkü bu durum tamamen kendi elimizde olan bir şey ve gerçek bir özürlülük halidir. Bu özür halimizden dolayı ise ülkemizde hem okuma oranı düşük hem kendimizi okuma oranı düşük hem de düşünme oranı düşük. “Ey asil doğmuş kişi; zihninin saptırılmasına izin verme” dedi, Lama Kazi Dawe Samdup.
Bir de şöyle düşünün; “deli olmanın gerçekten ne anlama geldiğini akıllılar nasıl bilebilir?” Belki de bu kadar delinin içine niye düştüm deyip sükût halinde ve sabırla ölümü bekliyorlardır.
“Bu kafayla olmaz” dedi meczup ve şöyle devam etti: “Kafa naklimi olsak”…
“İnsan, eli kolu bağlıyken elinden geleni yapabilir. Elleri olmayan insanların dünyaya nasıl tutunduklarına bir bakın” dedi, İbrahim TENEKECİ abimiz.