Birbirimizden sorumluyuz. O, her koyunun kendi bacağından asılması, adı üzerinde, koyunlara has bir şeydir, o kadar. Bizler koyun muyuz?
Bir kelebek etkisi hassasiyetiyle ve etkileşimiyle, dünya üzerindeki herhangi bir kişinin, çok uzaktaki ve tanımadığı birisini etkileyebileceğine inanırım. Ne bileyim, bir söz, tohum olur da, çok çok uzaklardaki bir başkasının saksısında sürgün verir örneğin. Ya da, çok uzaktaki herhangi bir eylem, tribündeki seyircinin meksika dalgası gibi, bir şekilde ve kılıkta gelir, benim dudak kıvrımımı aşağıya ya da yukarıya doğru hareketlendirebilir.
Birbirimize bu denli bağlı ve birbirimizden sorumluyken, yakınımızdakilerden; hayatlarına bir şekilde dokunduklarımızdan, çok daha fazla sorumluyuz. Yazının en başında bahsedilen koyun, bacak ve asılma işine, bambaşka bir yaklaşımda bulunabiliriz bu durumda. Her insanın el ele tutuşuyor oluşunu konu edinerek bir cümle türetin şimdi mesela.
Ne diyorduk? Hayatlarına bir şekilde dokunduklarımız… Kişi, asosyal olup sınırlı bir çevreye sahip olsa bile, yolunun önünden geçenin ayağını kaydırıp kafasını yarmasına sebep olan muz kabuğundan bile sorumlu olabilir. Yani iş, ne kadar sosyal olunduğuna bakmıyor. Aynı gök kubbenin altında yaşıyor olmak yeterli. İşte o yoldaki muz kabuğu şöyle dursun, hayatlarına bizatihi dokunduklarımız var. Felekleri yakıp yandıran ahlara mı, yoksa, kalpleri gülümseten mutluluk sebeplerine mi vesile olduk? Kaçımız, kendini gerçekten yargılayıp öz muhasebe yapıyor ki?
Sözüm ona, sorumluluğunun son derece bilincinde olup, kendini bir iyilik meleği gibi tanıtanlar var, çevresine karşı. Sonra bir bakıyorsunuz, hakkındaki intizarlar ve veryansınlar, gökyüzüne ateşten harflerle yazdırmış, o kişinin ismini. Hal böyleyken, koyun olmaya mı öykünmeli diye soruyor insan kendine. Öyle ya, koyun olunsaydı, en azından kimseye zarar vermeyen bir vurdum duymazlıktan söz edilebilirdi. Hülasa, koyun postuna bürünen azılı ve dişli bir kurt olmaktan çok daha masumane bir şey olurdu bu.
Bu bağlamda, kurtluktan kurtulanamayıp koyun bile olunamıyorken, yer yüzündeki bütün insanların aslında birbirleriyle el ele tutuşuyor oluşlarıyla ilgili bir cümle bulabildiyseniz eğer, bu, bir hayat bayram olsa romantizminden öteye geçemeyecektir, korkarım ki.
Kanat takmış şeytanların ve kuzu postundaki kurtların kol gezdiği bu yerde, en azından, vurdum duymaz ama zararsız bir koyun olunabilip masum kalınabilmesi; sadece kendi bacağımızla meşgul olup başka bacakları kırmaya çalışılmaması ümidiyle… Bari herkes kendi bacağından asılsın yani, evet!