Kelimenin gücü

Ayşe Aslı Duruk

Başı boş ve çevreye zarar veren sokak köpekleri, ‘uyutulur’. Teröristler ise ‘etkisiz hale getirilir’.

Oysa, tırnak içleri bazen kirlidir. Siyah renkli, uğursuz, yarım bir çember, tırnağın parmaktan ayrılıp uzadığı kısmı çevreler ve sarar bazen. Bilirsiniz. Her nasılsa, cümleleri de yumuşatıp, algılarla oynayabilme özelliği vardır bu pis tırnak içlerinin, işte.

Kelimelerle oynayıp, kitabına uydurunca, hafifleyip azalan vicdan azapları kadar, ki konum tam olarak bu değil, daha ne çok şeyi uygun sözcüklerle tanımlayıp benimsediğimizde, sanki o cümleleri rehber edinip izleyen duygularımız var. İşte kelimelerdeki sihir de, belki buradadır. Zaten bundan bahsedeceğim esas: kelimelerin gücünden…

Eskilerin dediği kadar, söz, gerçekten de tohumdur ve bir defa ekilince muhakkak kök salıp serpilir. İki düşünüp bir konuşacak kadar, boğazda yedi düğümün olması gerektiği kadar, yani hayatı bu kadar ciddiye alacak kadar, tartarak konuşmalı. Lafın ağırlığı vardır ya, akıldan çıkarmamalı. En azından, bir insana 40 defa aynı şeyi söyleyince, mesela deli ya da akıllı olduğunu söyleyince, o kişinin gerçekten de öyle olacağını, duymuşsunuzdur hayatınızda. Kelimelerin müteessirliği (etkileme gücü) ve tohumluğu, unutulmamalı vesselam.

Küçükken, kendimce bir buluşum, yöntemim vardı benim. Hoşuma gitmeyen bir söz duyduğum zaman, yeni öğrendiğim İngilizcemle, kafamın içinden sessizce bu kelimeyi hemen o dile çevirir ve artık onu hissetmez olup, bu hoşnutsuzluktan kurtarırdım kendimi. Aynı şeyi, yaşadığım nahoş bir durum ya da olay için de yapabilirdim. Bunu, tek bir cümleyle özetleyip, yabancılar ve ötekilerdim yaşanan şeyi, kendimden. Tabi yine yabancı lisanla yapardım bunu. Anadilin önemi diye de bakılabilir bu duruma ilk başta. Hani başka dildeki o uzaklığın ve yabancılığın, duyguları da biraz örseleyip törpülemesi gibilerinden. Bu da doğru, elbette. Ama benim ilgimi daha çok çeken şey, sözcüklerin her birinin, yalnızca kendine özel bir yeri aktive edebilme özelliği, beynin içinde. Onların tıpkı bir kod, bir şifre gibi davranabilmesi, bir kez dillendirilip duyulduktan itibaren.

Olur da birisi, hayata bakış açısını; o pencerenin çerçevelerini ve yaşayış tarzını, onu algılayıp kavrama şeklini, belki de kalbi ve düşünceyi kısaca, yani aslında tüm bir kişiliği ve mizacı etkileyip şekillendirmek ve değiştirmek isterse, ilkin, kullandığı lügati gözden geçirmeli, bu yüzden. Sözlüğünün içindeki nifak tohumlarını elemeli ve cennet meyvelerinin tohumlarını; o hoş ve olumlu sözcükleri eklemeli, boş kalan yerlere. Baksanıza en baştaki örneklere, ‘öldürüldü’ ya da ’katledildi’ kelimelerinin barındırdığı canilik ve vahşet, çok rahatsız etmiş olacak ki, ılımlı ve kabul edilebilir bir hale sokulmuş güya, sokak hayvanlarını ‘uyutmak’lar, falan. Ne de sevecen ve nazik bir iştir uyutmak, tatlı uykulara yatırmak falan çünkü, öyle değil mi?

Bu ufak kıssalardan alınacak ibretle, hayat lügatimizi, sözlüğümüzü ve terminolojimizi, kısaca, kullandığımız dili ve üslubu, iyice gözden geçirmeli ve arıtmalıyız, diyorum. Çünkü dil, duygulara bile önderlik edecek ve ilişkileri yapılandıracak bir kuvvete sahiptir. Kuran-ı Kerim’de, tatlı ve yumuşak söz söyleyip konuşma yönünde ayetler ve emirler vardır, zaten. Kelimelerin kendine has büyük gücü ise, bir hadis aracılığıyla bizlere söylenmiştir. Şimdi aradım ama bulamadım bahsettiğim Hadis-i Şerif’i. Lakin ayetlere ulaşmak her zaman çok daha kolaydır, lütfen internetteki arama motorlarını kullanın.

Benim sütunum, burada doluyor ve kelime seçimlerinizin kendinizi, hayatınızı ve ilişkilerinizi doğrudan etkileyip değiştireceğini; yapılandırıp şekillendireceğini söylüyorum, son olarak.

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.