Her geçen gün manevi değerlerimiz irtifa kaybederken, maddeci ve materyalist bir toplum haline geldik. Oysaki geçmişte bizim insanlarımız daha idealist, vatansever, hatır-gönül ilişkilerine son derece dikkat eden, dünyaya çokta ehemmiyet vermeyen değerlere sahipti.
Hele vatan denilince akan sular durur. Gerisi teferruat derdi. Peki, şimdi nasıl dersiniz?
Son değer güncellemeleri şu şekilde;
Askerliği para ile yapacak.
Vatanı paralı asker koruyacak.
Hazineye paramı lazım?
Küçük tasarruf sahipleri, koşarak elindeki 100 dolarını bozduracak.
Ülkede darbe teşebbüsü mü var?
Anadolu insanı göğsünü siper edecek, gerekirse canını feda edecek.
Kemer mi sıkılacak?
Zamlar yapılacak, dar gelirli insanlarımız bunlara tahammül gösterecek.
Peki zengin ne yapacak? Derseniz.
Fabrikasında üretimi azaltacak.
İşçilerin bir kısmını çıkartacak.
Bankada ve kasasındaki nakitleri dövize çevirecek.
Borçlarını ödemeyip, konkordato çekecek.
Yine lüks arabalara binecek, ama borcunu ödemeyecek.
İsraf mı dediniz? Onun zaten böyle bir derdi yok ki, parayı ben kazanıyorum diyecek.
Sonuç itibariyle gelinen nokta ise, günümüzün en büyük musibetlerinden biri, israf ve marka hastalığıdır. Şöhret budalalığı halinde eşya ile gururlanma iptilasıdır. Aynı eşyanın sırf marka yüzünden çok pahalı şekilde satın alınması ve bununla güç gösterisi yapılması, israf çılgınlığıdır. Üstelik o markanın; ekseriyetle İslâm düşmanı birtakım Siyonist global sermayeden olması cihetiyle, gafil Müslümanların parasıyla, zalimler desteklenmiş olmaktadır.
Ölüm, kişinin şahsi kıyametidir. Kıyameti yaşamadan Yaradan’ın emirlerini dikkate alıp, hayatımızı ona göre dizayn etme mecburiyetimiz vardır.
Cumanız mübarek olsun. Allah’a emanet olunuz.