Kaybettiğimiz Değerler

Mustafa Balkan

Değerlerimiz dışarıdan değil, içeriden büyük saldırı altında. Kullanılan kitle iletişim araçları; medya, sosyal medya, sanat, kültür, sinema, dizi, tiyatro… vb. Buna “Beşinci Kol Faaliyeti” de deniliyor. 12 Eylül 1980 öncesinde yoğun bir şekilde tatbik edilmişti. Günümüzde bütün kitle iletişim araçları “beşinci kol” için kullanılmakta. Medyada sunulan haberlerden tutun sokak röportajlarına varıncaya kadar içerdeki sinci düşman ve işbirlikçi medya tarafından her türlü vasıta mübah görülüyor.

Batılılaşma, modernleşme, küreselleşme, internet, yapay zekâ ve dijitalizm; diliyle, kapitalist ekonomisiyle, evrensel hukuk, sözde demokrasi ve insan haklarıyla “ulus devletleri” hedef alarak ve “böl, parçala, yönet” taktiği ile tarih sahnesinden silmek demektir. Küresel dil ise, Türkçe’nin eğitim, öğretim ve kültür hayatından çıkarılarak yerine İngilizcenin konulmasıdır. Beyşehir’de “Amerikan Koleji” açılmış ve Konya merkezde (Karatay, Selçuklu, Meram) “Amerikan Kültür Anaokulu”nda 3-6 yaşarası çocuklara yabancı dil “İngilizce” eğitim veriliyorsa, gerisini siz düşünün. Türkiye’de, Amerikan emperyalizminin beşinci kol faaliyetleri anaokulları seviyesine kadar indiği gerçeği ile karşı karşıyayız.

***

Size, 27 Ağustos 2024 tarihinde İzmir’de “Arda” ve “Nilay” adlı gençlerle yapılan bir sokak röportajından misaller vereceğim.

Mülâkat “Haber Burada@hb_video” tarafından “Video adına herşey” mettosuyla yapılıyor.

İki genç insana “İzmir’de bir çifte yapılan güven testinin sonu hüsranla bitti.” alt başlığı altında “Güven Testi” yapılıyor. Mikrofonu elinde tutan muhabir, kız ile oğlana ayrı ayrı “birbirinize güveniyor musunuz?” diye soruyor. Onlar da “evet” diyorlar. Rızaları alınarak yapılan güven testinde kız ve oğlan, cep telefonlarını birbirlerine veriyor ve kendilerinden sosyal medya platformlardaki konuşma ile fotoğraflarına bakmaları isteniyor. Kızın gözü oğlanın telefonundaki sosyal medya yazışmalarında yer alan bir kızın fotoğrafına takılıyor. Kız, “Bu kızı yeni görüyorum. Bu kim” diye soruyor. Oğlan da kuzenimdir, diyor. Kız emin olmak için erkek arkadaşının telefonundan kızı arıyor. Oğlan konuşurken ”Nazlı nasılsın? Şimdi biz sokak röportajına katıldık. Güven testi yapıyoruz. Sen benim kuzenimsin değil mi?” diyor. Telefonun öbür ucundaki kız, “Ne kuzeni ya, sen ne diyorsun. Sen bir haftadır bana yürüyorsun, kuzenim mi diyorsun!?” diye oğlanı yalanlıyor. Bu arada konuşmanın arasına Arda’nın kız arkadaşı Nilay giriyor: “Biz bir senedir sevgiliyiz. Ne diyorsun sen” diyor. Nazlı, “O zaman sevgiline sahip çık. Çünkü bir haftadır bana yürüyor o” diyor. Kendisinin aldatıldığını hisseden kız (Nilay), “Allah belanı versin senin! Allah seni kahretsin!” diyerek oğlanın yüzüne, sokak ortasında bir şamar patlatarak oradan çekip gidiyor. Elinde mikrofon sokak muhabiri, gence dönerek “Bak kız çekip gitti. Sen bir şey demeyecek misin?” diyor.

Arda, kameraya dönerek mesajını veriyor: “Okyanusta balık çok!”

***

Bu sokak röportajı aslında bir mizansen olarak kurgulanmış. Gençler “figüran” olarak rol almışlar. Aslında teste tabi tutulan toplum ve cemiyet. Burada yalana dayalı gri bir propaganda da yapılıyor. Türklere has şu değerlerimiz hedef tahtasına konuluyor: Aile, ahlâk, dil, din, töre, güven, namus, şeref, nesil, yalan, arkadaşlık, huzur, birlik ve beraberlik, mertlik, doğruluk, dürüstlük ve sevgi. Kadın, “okyanusta avlanacak balık” olarak görülüp aşağılanıyor. Erkeğin, sokak ortasında uğradığı kadın şiddetiyle birlikte onuru zedeleniyor.

***

Konya’da adı okullardan silinen Prof. Dr. Erol Güngör, “Değerler Psikolojisi” adlı teziyle profesör olmuştu. Değerler eğitiminde Erol Güngör hocanın bu kitabı okutuluyor mu, bilmiyorum. Eserinde “din” ve “ahlâk” gibi iki önemli değeri ele alan Erol hoca, toplumda dini değerlerdeki düşüşün “modernleşme” ile paralel yürüdüğünü ifade ederek günümüz Türk toplumuna ışık tutacak mahiyette şu tesbitte bulunuyor: “Cumhuriyetten öncekiler ve cumhuriyetin ilk nesilleri, dini değere ortanın üstünde bir yer veriyorlardı. Bugünkü toplumumuzda özellikle yüksek tahsil görmüş kimseler arasında eskiden dinin aldığı yer başka değerlere bırakılmıştır; önümüzdeki uzun yıllar içinde bu temayülde önemli bir değişme olacağını belirten herhangi bir işarete de rastlamıyoruz. Ahlakı ön planda fakat dini geri planda tutan kimselerin ahlakı dinden ayrı düşündükleri anlaşılıyor.”

Bilindiği üzere değerler; felsefe, sosyoloji, sosyal psikoloji, ekonomi ve sosyal antropoloji gibi bilimler ile ahlak ve dinin konusudur. Türk toplumu hızla değişiyor. Tarihe baktığımızda diğer milletlerin kültürleri karşısında en çabuk asilime olan millet, herhalde Türk milletidir. Türklerde tarih boyunca yabancı hayranlığının neredeyse tedavisi mümkün olmayan bir sosyal patoloji hâlini aldığı günümüzde de görülmekte. Bugün Avrupa Birliği (AB) bize, “kendi dilini (dinini) ve kültürünü inkâr edersen ve kendi kimliğinden utanırsan, ancak o zaman sizi birliğe kabul edebiliriz” demek istemektedir.

Günümüz Türkiye’sinde ise değerler sistemi altüst olmuştur. Kendi milli değer sistemini reddeden deist, ateist bir genç nesil doğmuştur. Kaybettiğimiz milli değerlere genç kuşaklar da dahil olmaktadır. Asıl bizi endişelendiren, üzen, acıtan, yüreğimizi yakan ve düşündüren de budur.

Tehlike çanları, kendi değerlerine yeterince sahip çıkıp koruyamayan, kimliğini ancak Anadolu’da muhafaza eden Türkler ve Türk milleti için çalmaktadır.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.