Kaybedenler Kulübü

Esat Ergener

İyi günler güzel ülkemin kıymetli insanları.
“KAYBEDENLER KULÜBÜ” burası…
Sahibi olduğu bütün güzel hasletleri hemen olmasa da Arif Nihat Asya’nın
Bize bir nazar oldu,
Cumamız pazar oldu
Ne olduysa hep bize azar azar oldu.
dizelerinde anlattığı gibi yavaş yavaş kaybeden gönlü güzel insanlar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum demeyi çok isterdim ama ne bende aynada yüzüme bakacak o saygı kaldı ne de kaybedenler kulübünün siz kıymetli üyelerine moral, motivasyon verecek güç.
İnsan hayatında rezil olmayı illaki istemez. Ama öyle anlar olur ki, bir bakar rezil olmuş.
Mesela bir bardak suyu dahi veremez Gazze’de bulunan Müslüman kardeşlerine. Açlıktan ve susuzluktan onlarca bebek, çocuk, yaralı şehit olur. Ve sadece izler insan. Sinemada film izleme etkinliğinden tek farkı elinde mısır olmamasıdır. Halbuki dünyadaki en kaliteli ses sistemlerinden daha çok geliyordur o mazlumların sesi. Ama yapamaz, yetişemez, gücü yetmez bir bardak dahi su vermeye.
Ve kaybedenler kulübünün üyesi olan o insanlardan umudunu kesen oradaki insanlar, Allah’tan umudunu kesmez. Her ne olursa olsun “Allah bize yeter!” diye İbrahim peygamberin duasına sarılır. Öyle samimiyetle eder ki bu duayı, batıdaki kalbi güzel gayrimüslimleri fevc fevc İslam’a sürükler.
Modern dönem mucizesi mi arıyorsunuz?
Gazze’ye bakmanız yeterli…
Ve iki milyarlık İslam aleminden umudunu kesip Allah’tan umudunu kesmeyen ve sonsuz bir imanla O’na teslim olan insanlara O ikramını tabiki esirgemez. Günlerdir susuzluktan kırılan o halka rahmetini indirir. Rahmetiyle muamele eder. Bize de aslında utanmamız gerektiğini bir kere daha hatırlatır.
Zaten son yıllarda alınmış olan o sinir uçlarımızı yeniden hareket geçirmek için de bir fırsattır aslında bu rahmet. Gece yastığa başını koyamayan insanların sayısının artmasını da başarmıştır o yiğitler. Gözlerde yaş kalmamıştır bu kulüpte. En nihayetinde kaybedenler kulübü.
Kaybedenler kulübünün üyesi olduğumuz aşikar.
Ve bizler de sadece izliyoruz.
Hiçbir şey yapmadan, yapamadan.
“Olur mu öyle şey, onlarca gösteri yapıyor, yürüyüşler tetip ediyoruz. Elimizden gelen bu, daha ne yapabiliriz?” dediğinizi duyar gibiyim.
“Herkesin tek derdi var, Gazze ve Kudüs!” demeyi gerçekten çok isterdim.
Ama bizim derdimiz de emin olun bu değil.
Bu kulübün insanlarının tek derdi, kendi Filistin’ini yüceltmek, yükseltmek.
Kendi Filistin’i için yaptığı eylemlerde, basın açıklamalarında ve diğer faaliyetlerde kendi derneğinin, STK’sının, partisinin, cemaatinin bayrağını dalgalandırmak, sloganını atmak, marşını söylemek ve kendi kuruluşunun ya da şahsının PR’ını yapmak!
Gösteri yapmayı dahi Avrupa’dan öğrenmemizin gerektiği zelil bir dönemde yaşayan kulübümüzün değerli bireyleri.
Utanır mıyız, bilemem. Gerçi biliyorum ve hiç zannetmiyorum.
İktidarın eyleme geçmeyip miting tertiplediği, muhalefetin Misak-ı Milli mesabesindeki direnişçileri terörist ilan ettiği, gençliğinin birkaç züppe yüzünden Filistin’de yaşananları meşru kabul edip “Onlar da topraklarını satmasalardı yeaa!” diye ağız büktükleri bir ortamda utanma duygusunun nüvesi olsa, o da pılı pırtısını toplayıp kaçar, emin olun.
Evet kıymetli kulüp arkadaşlarım…
Kulübümüz üyeleri için yalnızca utanç var.
Zelil durumdaki İslam ümmetinin şeref ve izzetini korumaya çalışan yiğit Gazze halkına ve direnişçilere binlerce kez selam olsun…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.