Kavga eden amcalar!

Emre Özgül

Televizyon izleyen bir çocuk babasına sorar, “Baba televizyonda kavga eden bu amcalar kim?”

 

-Babası susar.

 

Çocuk tekrardan soru sorar: “Baba bu amcalar neden kavga ediyor? Neden birbirine kötü davranıyor”

 

-Adam yine cevap veremez.

 

Çocuk soru sormayı kafasına takmıştır. Ardından bir soru daha patlatır: “Baba, abilerimiz neden şehit oluyor? Patlama ne?”

 

-Çocuğun babasının boğazında tükrüğü tıkanmıştır.

 

Çocuk: “Baba, dolar ne? Neden herkes günlerdir bunu konuşuyor? Baba, biz gelecekte nasıl bir ortamda yaşayacağız?” der.

 

-Babanın rengi iyice kızarmıştır. Çocuğun soruları karşısında dut yemiş bülbüle dönmüştür. Birkaç dakika bir şey diyemeden etrafına bakınır.

 

-Ardından kendisine ısrarla soru soran, hayatı yeni yeni anlamlandırmaya çalışan dünyalar güzeli oğlunu kucağına alır.

 

- “Bak oğlum. Sana neyi nasıl anlatacağımı bilemedim. Çok zor sorular sordun, sorduğun sorular karşısında ağzım dilim kurudu” der. Ama merak etme elimden geldiğince soruları senin anlayacağın tarzda cevaplamaya çalışacağım şeklinde konuşur.

 

- “Tekmelerle, yumruklarla birbirine vuran o amcalar; milletin kendi rızası ile seçtiği milletvekilleri. Sana şöyle bir örnek vereyim. Çok severek beğenip, aldığın bir oyuncağı düşün. Eve geliyorsun ve oynamaya başlıyorsun. Bir de fark ediyorsun ki bu oyuncak senin istediğin gibi değilmiş, senin sevdiğin özelliklere sahip değilmiş. Üzülmez misin?”

 

Çocuk cevap verir: “Üzülürüm babacığım.”

 

Baba, konuşmasına devam eder: “Aslında sorduğun soruların tümünün cevabı, sana verdiğim örneğin içinde. Ben anlattıkça görüyorum ki, hayalini hemen kurdun. Sevdiğin oyuncağı aldın, eve getirdin ve büyük bir iştah ile oynamaya başladın. Bir de baktın ki ilk aldığın andaki heyecan yok. Hayal ettiğin oyuncak ile evde gelip oynamaya başladığın oyuncak arasında çok fark var. Sen o günden sonra düşünmez misin alacağım bütün oyuncaklar böyle mi olur diye? Oyuncaktan soğumaz mısın?

 

“Düşünürüm, soğurum baba” der çocuk. Çocuk, o andan itibaren bazı şeyleri daha iyi kavramaya başlamıştır. Babasının verebileceği ve aklına gelen tek örnek aslında budur.

 

Küçük bir çocuğa nasıl anlatılabilirdi ki “Bir meclisin mikrofonunun 60 bin TL olduğu. Asgari ücretlilerin ucu ucuna geçindiğini. Binlerce canın yitip gittiğini. Neredeyse her gün bir yerde patlamanın olduğunu. Yumrukları havada uçuşturan ve birbirini ısıran vekillerin halkı temsil ettiğini...”

 

Baba son olarak ekler: “Yavrum, halkı süt; meclisi kaymak olarak düşün, süt ne kadar kaliteli olursa, kaymak da o kadar kaliteli olur”

 

Bu yazıyı tamamı ile kurmaca bir metinden oluşturdum.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.