Katılım bankası, kâr ve zarar esasına göre çalışan bankaya denmektedir. Katılım bankacılık sistemi, Müslümanların faize karşı hassasiyetinden dolayı, bankacılık sistemine alternatif olarak XXI. yüzyılda doğup filizlenmeye başlamış, çağın şartlarına uygun ilk kez merhum Suud emiri Faysal döneminde ortaya çıkmıştır. Söz konusu emirin bunda payının yüksek olduğu unutulmamalı.
Türkiye Katılım Bankaları Birliği, 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nu ve 04.10.2001 tarih ve 2001/3138 sayılı Birlik Statüsü’nün yürürlüğe konulması ile o zamanki adıyla Özel Finans Kurumları Birliği olarak kurulmuştur. Müteakiben 01.11.2005 tarihli 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu ve 28.02.2006 tarih ve 2006/10018 Sayılı Birlik Statüsü ile şimdiki adı olan Türkiye Katılım Bankaları Birliği unvanını almıştır. 83/7506 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Özel Finans Kurumlarına yasal faaliyet izni verilmiştir.
Şu anda 5 katılım bankası bulunmaktadır;
Albaraka Türk Katılım Bankası
Kuveyt Türk Katılım Bankası
Türkiye Finans Katılım Bankası
Vakıf Katılım Bankası
Ziraat Katılım Bankası
Katılım bankacılık sistemi, İslam âleminin ve dünyanın finans ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde geliştirilmeli. Bunun için İslam hukukunda otorite olan ve mevcut finans kurumlarını başarı ile yürüten ve sağduyuya sahip gayrimüslim ekonomistlerden oluşan bir kurul oluşturulmalı ve bu kurulun sağlıklı bir şekilde çalışabilmesi ve arzu edilen katılım bankacılık sistemini çağın şartlarına uygun geliştirilebilmesi için bütün imkânlar seferber edilmeli.
Türkiye ve İslam âlemi bunu başarmalı; başka çaresi yoktur. Bu durum varlık ve yokluk meselesidir. Başarırsan varsın, başaramazsan yoksun. İki kere iki dört ettiği gibi bu böyledir.
Türkiye ve İslam âleminin, Batı’nın sömürgesi durumundan kurtulabilmesi için ilk önce kendi medeniyetinin önemini kavraması ve bu medeniyetin gereğine göre hareket etmesi gerekir. Batı medeniyetini benimseyip ve bu medeniyet içerisinde, bu medeniyetin mensuplarıyla ekonomik, siyasi ve kültürel mücadele yarışına girişerek muasır medeniyet üzerine çıkmaya çalışması ütopyadır, ütopyadan öte muhaldir. Çünkü önce seni sen yapan kimliğini ortaya koyan medeniyetine sahip çıkacaksın ve medeniyetinin gereği olan katılım bankacılık sistemini geliştireceksin ve ondan sonra Batı ile her alanda rekabete girişeceksin; aksi halde ne cari açığı kapatabilirsin ve ne de doları aşağıya çekebilirsin. Çeksen bile, geçen haftaki yazımda ifade ettiğim gibi, doların düşmesi de yükselmesi de aleyhimize olduğu herkesin malumudur; sistem böyle kurulmuştur.
Irak eski Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in devrilmesinin sebebi, dolardan vazgeçip başka para sistemine geçmek istemesinden dolayıdır. Hatırlayın bundan 20-25 sene önce Cezayir’de Milli Selamet Partisi seçimi kazandığı halde iktidara gelmesi Fransa tarafından engellenmiştir. Bunun sebebi, söz konusu partinin kapitalist düzene aykırı bir ekonomik sistemi uygulayacağını seçim beyannamesine almasından dolayıdır.
Faiz İslam’da haramdır. Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle, Allah ve Rasulü faiz alıp verenlerle harp halindedir. (Bakara:279) Hem Allah ve Rasulü ile harp halinde olacaksınız ve hem de muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkacaksınız öyle mi? Tabi benim bu sözüm sadece hükümetimize değil, bütün İslam âlemine de…
Müslümanlar, dinlerinin ve Müslümanlıklarının gereği bu konuda hassas olmalı ve kendi hükümetine şunu demeli: “Katılım bankacılık sistemini geliştirin ve devletin bankalarını kısa zaman içerisinde katılım bankacılık sistemine dönüştürün, dönüştürmezseniz, devlet bankalarından paramızı çekeceğiz ve finans kurumlarına yatıracağız.
Bakın o zaman hükümetler nasıl harekete geçer ve gereğini yerine getirmek için nasıl kolları sıvar. Bu ne zaman gerçekleşecek biliyor musunuz? Müslümanların sekülerleşmeden kurtulup kendi medeniyetlerine sahip çıkıp bir mefkûre sahibi oldukları zaman olacaktır.
Faiz Müslümanlar ve Müslüman ülkeler arasında haramdır; gayrimüslim bir vatandaştan veya gayrimüslim bir devletten kredi alacaksanız veya verecekseniz o zaman faiz esasına göre işlem yapacaksınız.
Sonuç olarak diyoruz ki, katılım bankacılık sistemini çağın gereklerine uygun olarak geliştirip yürürlüğe koymadan ekonomik, askeri ve siyasi bağımsızlıktan bahsetmek pek inandırıcı olmaz. Hoşça kalın.