Bugün spor yazmayacağım…
Spordan daha önemli, insan sağlığını alenen tehdit eden, insanların yaşam hakkını gaspeden bir sorunu, hem de önemli bir sorunu, dilimin döndüğünce aktarmaya, dahası yetkilileri biraz olsun bu konuda duyarlı olmaya davet edeceğim…
Hava kirliliği…
“Karatay”lıyım…
Evim de orada…
Konya’nın doğusundayız anlayacağınız…
Ülkemin doğusu gibi, şehrimin doğusu, yani Karatay ilçesi de, itilmişliğin, ötekileştirilmişliğin, terkedilmişliğin, sahipsizliğin acısını en derinlerinde yaşıyor bugünler de…
Hava ve çevre kirliliğiyle sanki kaderiymiş gibi, sanki makus talihiymiş gibi, üvey evlat muamelesi görmeye devam ediyor…
Ağır kaçacak ama, Karatay’da yaşayanlar sanki cezalandırılmış, sürgün hayatı yaşıyorlar…
Hem de AKP’nin Konya’daki kalesi olmasına rağmen…
Hem de Hazreti Pir’in türbesine rağmen…
Hem de enbiyaların, evliyaların, yatırların bu bölgede olmasına rağmen…
Dahası Mehmet Hançerli gibi Karataylı bir Belediye Başkanı olmasına rağmen…
“Hava kirliliği” denilen illet, Karatay’ın değişmeyen makus talihi mi?
Karatay’ın bu makus talihini değiştirecek, o bölgede yaşayan insanların, sağlıklı oksijen almasını sağlayacak bir babayiğit çıkmayacak mı?
Karataylı olmaktan, Karatay’da yaşamaktan, Karatay’ı sevmekten başka derdi olmayan bir insan olarak, Karatay’da yaşayan insanların da, sağlıklı bir şekilde nefes alıp verme hakkına sahip olduğunu düşünüyorum…
Meram’ı ya da Meram’da yaşayanları kıskanmıyorum…
Tabi ki, Selçuklu’da yaşayanları da…
Karatay’da yaşayanlar da, bu şehrin ekonomisine, bu şehrin kültürüne, bu şehrin manevi hayatına katkıda bulunuyor, Karatay’da yaşamaktan daha çok Karatay’ı içlerinde yaşatıyorlarsa, bu şehri yönetenler, bu “zehir”e bir çare bulsunlar…
İşin teknik konularını bilemem…
Kalitesiz kömürden mi, yoksa başka bir şeyden mi zehir soluyoruz?
Bildiğim bir tek şey var ise, Karatay’da, özellikle sabah ve akşam saatlerinde o bölgenin üzerine çöreklenen zehirli havayı ciğerlerimize çekmekle karşı karşıya kaldığımız durumdur…
Hava kirliliği Karatay’ı teslim almışsa, insanlar sokağa çıkamaz hale gelmişse, evlerine hapsolmuşlarsa ve yetkililer de bunu görüp bir şey yapamıyorlarsa, “Karatay’da yaşayanlar cezalandırılıyor” dersem, kimse bana “gamlı baykuş” yakıştırması yapmasın…
Yukarıda da dedim ya; Evim Karatay’da…
Mevlana, Üçler mezarlığı, Şehitlik, Hilton oteli, Kültür Merkezi’nin de üzerinde bulunduğu Ereğli yolu güzergahında…
Malum, Mevlana’yı anma törenleri yapılıyor…
Dolayısıyla da şehrimize yerli ve yabancı turist akını var…
Sabahları gazeteye gelirken, akşamları eve giderken, bu insanların hava kirliliği nedeniyle sadece gözlerini görebiliyorum…
Abartıyorsam ne olayım…
Gidin bakın…
Bu insanlar neden sarıp sarmalıyorlar kendilerini?
Sebep ne?
Tabi ki, hava kirliliği…
İsmi önemli değil, ulusal gazetede yazan bir dostum var…
Her sene Mevlana törenleri izlemek, huzur bulmak ve Konya’nın manevi havasını koklamak için şehrimize gelir, misafirimiz olurdu…
Perşembe günü aradı…
Selam kelam faslından sonra ilk sorusu canımı sıktı…
Soru şu; “Sevgili başkanım, Konya’daki hava kirliliği ile ilgili haberleri okudum, çok mu abartılı yoksa gerçeklik payı var mı?”
“Kem küm, şudur budur” derken, leb demeden leblebiyi anladı tabi ki…
Ve çok istemesine rağmen Konya’ya gelemeyeceğini söyledi…
Üzüldüm…
Mevlana aşığı bir insan, iki günlüğüne Konya’ya gelecek, ama hava kirliliği nedeniyle bu düşüncesinden vazgeçiyor…
Sağlığını düşünüyor…
Konya’da, özellikle de Karatay’da yaşayan bizlerin günahı ne?
Odalarımızı havalandırmak için camları açamıyorsak, kafamızı camdan dışarı çıkaramıyorsak ve bütün bunlara rağmen, şehri yönetenler bundan rahatsızlık duymuyorsa, yetkili ve etkili kişilerin harekete geçmesi için birilerinin ölmesi mi gerekiyor?
Kısacası şu; Karatay’da yaşayanlar “zehir” solumak istemiyor artık…
Karatay’da yaşayanlar da, nasiplerine düşen temiz hava solumayı ve insanca yaşamayı istiyorlar…
Fazlasını değil…
Bu insanlar “zehir solumak istemiyoruz” diye sokaklara mı dökülsünler, eylem mi yapsınlar, ya da ölsünler mi?
Ve…
Akciğerleri yeni yeni gelişen ve zamanlarının büyük bölümünü dışarıda top oynayarak geçiren çocukların astım ve solunum sistemi hastalıklarıyla karşı karşıya kalmasını istemiyoruz…
Nokta.
Spordan daha önemli, insan sağlığını alenen tehdit eden, insanların yaşam hakkını gaspeden bir sorunu, hem de önemli bir sorunu, dilimin döndüğünce aktarmaya, dahası yetkilileri biraz olsun bu konuda duyarlı olmaya davet edeceğim…
Hava kirliliği…
“Karatay”lıyım…
Evim de orada…
Konya’nın doğusundayız anlayacağınız…
Ülkemin doğusu gibi, şehrimin doğusu, yani Karatay ilçesi de, itilmişliğin, ötekileştirilmişliğin, terkedilmişliğin, sahipsizliğin acısını en derinlerinde yaşıyor bugünler de…
Hava ve çevre kirliliğiyle sanki kaderiymiş gibi, sanki makus talihiymiş gibi, üvey evlat muamelesi görmeye devam ediyor…
Ağır kaçacak ama, Karatay’da yaşayanlar sanki cezalandırılmış, sürgün hayatı yaşıyorlar…
Hem de AKP’nin Konya’daki kalesi olmasına rağmen…
Hem de Hazreti Pir’in türbesine rağmen…
Hem de enbiyaların, evliyaların, yatırların bu bölgede olmasına rağmen…
Dahası Mehmet Hançerli gibi Karataylı bir Belediye Başkanı olmasına rağmen…
“Hava kirliliği” denilen illet, Karatay’ın değişmeyen makus talihi mi?
Karatay’ın bu makus talihini değiştirecek, o bölgede yaşayan insanların, sağlıklı oksijen almasını sağlayacak bir babayiğit çıkmayacak mı?
Karataylı olmaktan, Karatay’da yaşamaktan, Karatay’ı sevmekten başka derdi olmayan bir insan olarak, Karatay’da yaşayan insanların da, sağlıklı bir şekilde nefes alıp verme hakkına sahip olduğunu düşünüyorum…
Meram’ı ya da Meram’da yaşayanları kıskanmıyorum…
Tabi ki, Selçuklu’da yaşayanları da…
Karatay’da yaşayanlar da, bu şehrin ekonomisine, bu şehrin kültürüne, bu şehrin manevi hayatına katkıda bulunuyor, Karatay’da yaşamaktan daha çok Karatay’ı içlerinde yaşatıyorlarsa, bu şehri yönetenler, bu “zehir”e bir çare bulsunlar…
İşin teknik konularını bilemem…
Kalitesiz kömürden mi, yoksa başka bir şeyden mi zehir soluyoruz?
Bildiğim bir tek şey var ise, Karatay’da, özellikle sabah ve akşam saatlerinde o bölgenin üzerine çöreklenen zehirli havayı ciğerlerimize çekmekle karşı karşıya kaldığımız durumdur…
Hava kirliliği Karatay’ı teslim almışsa, insanlar sokağa çıkamaz hale gelmişse, evlerine hapsolmuşlarsa ve yetkililer de bunu görüp bir şey yapamıyorlarsa, “Karatay’da yaşayanlar cezalandırılıyor” dersem, kimse bana “gamlı baykuş” yakıştırması yapmasın…
Yukarıda da dedim ya; Evim Karatay’da…
Mevlana, Üçler mezarlığı, Şehitlik, Hilton oteli, Kültür Merkezi’nin de üzerinde bulunduğu Ereğli yolu güzergahında…
Malum, Mevlana’yı anma törenleri yapılıyor…
Dolayısıyla da şehrimize yerli ve yabancı turist akını var…
Sabahları gazeteye gelirken, akşamları eve giderken, bu insanların hava kirliliği nedeniyle sadece gözlerini görebiliyorum…
Abartıyorsam ne olayım…
Gidin bakın…
Bu insanlar neden sarıp sarmalıyorlar kendilerini?
Sebep ne?
Tabi ki, hava kirliliği…
İsmi önemli değil, ulusal gazetede yazan bir dostum var…
Her sene Mevlana törenleri izlemek, huzur bulmak ve Konya’nın manevi havasını koklamak için şehrimize gelir, misafirimiz olurdu…
Perşembe günü aradı…
Selam kelam faslından sonra ilk sorusu canımı sıktı…
Soru şu; “Sevgili başkanım, Konya’daki hava kirliliği ile ilgili haberleri okudum, çok mu abartılı yoksa gerçeklik payı var mı?”
“Kem küm, şudur budur” derken, leb demeden leblebiyi anladı tabi ki…
Ve çok istemesine rağmen Konya’ya gelemeyeceğini söyledi…
Üzüldüm…
Mevlana aşığı bir insan, iki günlüğüne Konya’ya gelecek, ama hava kirliliği nedeniyle bu düşüncesinden vazgeçiyor…
Sağlığını düşünüyor…
Konya’da, özellikle de Karatay’da yaşayan bizlerin günahı ne?
Odalarımızı havalandırmak için camları açamıyorsak, kafamızı camdan dışarı çıkaramıyorsak ve bütün bunlara rağmen, şehri yönetenler bundan rahatsızlık duymuyorsa, yetkili ve etkili kişilerin harekete geçmesi için birilerinin ölmesi mi gerekiyor?
Kısacası şu; Karatay’da yaşayanlar “zehir” solumak istemiyor artık…
Karatay’da yaşayanlar da, nasiplerine düşen temiz hava solumayı ve insanca yaşamayı istiyorlar…
Fazlasını değil…
Bu insanlar “zehir solumak istemiyoruz” diye sokaklara mı dökülsünler, eylem mi yapsınlar, ya da ölsünler mi?
Ve…
Akciğerleri yeni yeni gelişen ve zamanlarının büyük bölümünü dışarıda top oynayarak geçiren çocukların astım ve solunum sistemi hastalıklarıyla karşı karşıya kalmasını istemiyoruz…
Nokta.