Hz. Mevlana’nın “Ümitsizliğin ardından nice ümitler var. Karanlığın ardından nice güneşler var” sözünü ilk defa pandemi zamanında Türkiye’nin İspanya ve İtalya’ya gönderdiği kargo paketlerinin üzerinde okumuştum…
**
Kahramanmaraş’ta yaşanan Hatay’ı, Gaziantep’i, Şanlıurfa, Adıyaman, Diyarbakır, Osmaniye, Mardin, Malatya gibi şehirlerimizi de yıkan depremin üzerinden insan üstü bir seferberlik yaşanıyor…
**
Depremin üzerinden 10 gün geçti. 10 gün 10 asır geçti. Cengiz Aytmatov’un Gün Olur Asra Bedel kitabında dediği gibi günler bir asır gibi geçiyor…Geçmiyor günler maalesef. Acıyı yüreğimizin en derinliklerinde hissediyoruz…
**
Günlerimiz, gecelerimiz birbirine karıştı. Aldığımız her acı haber yüreğimize kor bir ateş gibi düşüyor. Yemek yemeye, uyumaya, sıcak bir evde oturmaya utanıyoruz. Büyük bir çaresizlik girdabındayız…
**
Hepimiz evimizde vicdan muhasebesi yapıyoruz. İnsanlarımız deprem bölgesinden gelen insanlara yardıma koşuyor. Konya’ya gelen depremzedeler için herkes seferber oldu… Sivil bir seferberlik hali yaşıyoruz…
**
Bu kadar yürek yakıcı haberlerin arasında hepimizi sevince boğan haberler de alıyoruz. Enkaz altından 180 saatten sonra, 200 saatten sonra çıkanların mutluluğunu hep birlikte yaşıyoruz…
**
İnsanlarımızın en zor günde gösterdiği olağanüstü dayanışma umut ışığı oluyor hepimize. Z kuşağı diye umudumuzu kestiğimiz gençlerin yardıma koşması hepimize yeni bir ümit ışığı oluyor…
**
Siyasetin paramparça ettiği, kutuplaştırdığı insanlarımız bir gecede yeniden bir araya geldi. Türk milletinin gücünü, asaletini yeniden görmek umutlarımızı tazeledi…Bu karanlık gecelerden aydınlık bir geleceğe ulaşacağız…
**
Milletçe hepimiz çok zor günler geçiyoruz. Deprem bölgesinde kaybettiklerimizi toprağa verdik. Hayatta kalanlara hep birlikte sahip çıkıyor ve yaraları birlikte sarıyoruz…
**
Yaşadığımız bu trajedi sadece Türk milletini değil, bu ülkeye ve Türk milletine derin bir muhabbet duyan herkesi yaraladı. Japonya’dan, Güney Kore’den Latin Amerika ülkelerine kadar herkes Türkiye’nin yardımına koşuyor…
**
Kardeş ülkemiz Azerbaycan ilk yardıma koşan ülke oldu. Azerbaycanlı soydaşlarımızın yardım seferberliğini ağlayarak izliyoruz. İnsanlar evinde, elinde ne varsa bağışlıyor…
**
Gecekonduda yaşayan Azerbaycanlı Server Beşirli, evindeki yastık yorgan ne varsa aracının üzerine koydu ve yardıma koştu. İki ülkenin aslında tek millet, tek devlet olduğunu da ortaya koydu…
**
Güney Kore halkı Türk askerinin 73 yıl önce yaptığı fedakarlığı hiç unutmadı. Süleyman Dilbirliği ve Ayla’nın hikayesine benzer hikayeler şimdi Kahramanmaraş’ta, Hatay’da yazılıyor…
**
Farklı milletlerden, farklı ülkelerden kurtarma ekipleri canla başla enkaz altından insanlarımızı kurtarmaya çalıştı. Öğrendiği birkaç kelime ile enkaz altından Zeynep hanımı kurtarmaya çalışan Almanyalı Daniel’i de unutmadık…
**
Depremzedelerin yaralarını sarmaya gelen Hindistanlı doktorları, ilk günden itibaren yardım bölgesine koşan Pakistanlı kardeşlerimizi, sahra hastanesi kuran Özbekistanlı hekimleri, çadırkent kuran Kırgızistanlı kardeşlerimize de minnettarız…
**
Ülkemizde okuyan yabancı öğrenciler bile deprem bölgesine koştu… İnsan olmanın dili, dini, milleti yok. Yaşadığımız bu afet sadece Türk toplumunu değil dünyanın farklı ülkelerinden insanları da Türk dostluğunda buluşturdu…
**
En karanlık günlerimizde bu ülkenin insanlarına umut ışığı olan herkese minnettarız. Bu millet sizleri unutmayacak. Yaşadığımız bu afette ülkemizi ve milletimizi aslında seven çokmuş bunu gördük…
**
Yaralarımızı sarmaya başladık. Şimdi bazı şeyleri de konuşmanın zamanı geldi. “Gün siyaset konuşma zamanı” değil diyenler gün her şeyi konuşma zamanı. Bugün konuşmazsak ne zaman konuşacağız?