İktidar ve muhalefet birbirlerini aralıksız bir şekilde, 16 Nisan Anayasa Referandumunda vatandaşı yanıltmakla daha doğrusu kandırmakla suçluyor.
Aslında bu kandırma hikâyesi yeni değil.
Çok partili sisteme geçildiğinden beridir siyasilerin en çok başvurduğu yoldur bu.
Üstelik sadece partiler tarafından da değil.
Mesela 1960 ihtilalinden sonra da kullanıldı.
!980 ihtilalinden sonra da.
Özellikle 1980 darbesinden sonra oluşturulan Danışma Meclisinin hazırladığı Anayasa oylamasında.
1982 Darbe Anayasası halk oyuna sunulduğunda da propaganda tıpkı bu gün olduğu gibi devlet imkanları ile yapılmıştı.
Dün evet propagandasını meydan meydan gezen, televizyon ve radyoları diledikleri gibi kullanan o günün Cumhurbaşkanı adayı Kenan Evren ile darbeci paşalar yürütüyordu.
HAYIR propagandası ise tamamen yasaktı.
Radyo ve televizyonlarda HAYIR ile ilgili programlar yapılamadığı gibi, gazete köşelerinde yazı yazarlarsa veya meydanlarda açıklama yaparlarsa derhal gözaltına alınıp hapsediliyorlardı.
Evet demeyecek olan daha doğrusu HAYIR diyen herkes terörist ve anarşist muamelesi görüyordu.
O gün kabul edilen anayasa üzerinden yaklaşık olarak 35 sene kadar bir zaman geçti.
Anayasa üzerinde birden fazla değişiklik yapıldı ve onlarca maddesi değişti.
Maddeleri değişti ama propaganda usulü neredeyse hiç değişmedi.
16 Nisanda yapılacak Anayasa oylamasında da Cumhurbaşkanı başta olmak üzere iktidar ve muhalefet temsilcileri geçen olaylardan hiç ders almamacasına yine birbirlerini suçlamaya başladıkları görülüyor.
Dün de Anayasa oylamasında HAYIR demek suç tu, bu gün de suç.
Dün de Anayasa oylamasında HAYIR diyenler vatan haini olarak suçlanmıştı bu günde aynı suçlama ile karşı karşıya kalmaktadırlar.
Dün de Anayasa oylamasında HAYIR diyenler anarşist olarak teröristlikle suçlanıyorlardı, bu günde HAYIR diyenler FETÖ cü ve PKK lı terörist olmakla veya onlarla birlik olmakla suçlanıyor.
Maalesef geçen bunca zamana rağmen siyasi arenada değişen hiç bir şey yok! İktidar tarafında sürekli olarak geliştiği ve büyüdüğü anlatılan Türkiye’nin gelişmeyen ve büyüyemeyen siyaseti maalesef budur.
HAYIR diyenler açık seçik bir şekilde “Bizi FETÖ ve PKK ile aynı kefeye koyamazsınız” demelerine rağmen hala yukarıda yazıldığı şekilde suçlanıyorsa ortada bir büyük yanlışlık var demektir.
Ortada bir yanlışlık varsa, bu yanlışlığın bir değil iki tarafı vardır diyenler belki bir defa daha kandırılma haklarını kullanmak isteyebilirler.
Ama Oslo’da PKK ile İktidar Partisinin görevlendirdiği kişilerin görüştüğünü bilenler bir kez daha aldatılamazlar.
Ya da Hükümet üyeleri başta olmak üzere görevlendirilenlerin Dolmabahçe Sarayında PKK’nın taleplerini dinleyerek onlarla mutabakata varıldığını hatırlayanlar bir kez daha aldatılamazlar.
Sahi insanlar bu kadar mı unutkandır ki, bunca gördüklerinden bildiklerinden sonra her anayasa oylamasında tekrar tekrar aldatılsın?