Kanal İstanbul Projesi gündemde, tartışılıyor. Hükümet hayata geçirmek istiyor; yakında kazmayı vuracağız, diyor. Muhalefet ise karşı çıkıyor, yaptırmam, diyor. Hatta daha da ileri giderek CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kanal İstanbul Projesi’nde faaliyet gösterecek müteahhitleri uyardı. “Bugünden söylüyorum, iktidar olduğumuzda asla paralarını vermeyeceğiz” dedi. Sayın Erdoğan için ise “O da emin ben de. Beyefendi gidici.”
Erdoğan’ın “hayalim,” İmamoğlu’nun “cinayet” dediği Kanal İstanbul Projesi, 2011 yılından bu yana gündemdedir. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’ndan yapılan son açıklamada, çalışmaların yüzde 60'ının 2023 yılına kadar sonlandırılmasının planlandığı kaydedildi.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan bir açıklama yaptı ve şöyle dedi: “İstanbul Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere ilçe belediyeleri ve kamu kurumları da olmak üzere toplamda 52 kurumun olumlu görüşünü aldık.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise, 21 Aralık Cumartesi günü İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen Hizmet İhracatçıları Buluşması'nda şöyle dedi: “İnşallah önümüzdeki haftalarda ihaleyi yapıyoruz ve Kanal İstanbul'a başlıyoruz. CHP ne yaparsa yapsın biz bunu yapacağız” Erdoğan proje ile ilgili olarak ayrıca, "Çevreci özelliği var, Kanal İstanbul'un özellikle Türkiye'ye kazandıracağı haklar var. Boğaz'da kaç kez yalılara kuru yük gemileri çarpmıştır. Bu çevreye tehdittir. Kanal İstanbul ile bu tehditler yok seviyesine geleceği gibi ülkemize ciddi manada bir getirisi olacaktır.”
2013'te İstanbul'daki Gezi Parkı olaylarının, Taksim’de sökülen birkaç ağaç yüzünden gerçekleşmediğini asıl niyetlerinin mega projeleri engellemek olduğunu ilerleyen günlerde anladık. Şöyle ki:
“Taksim Platformu” adı verilen bir grup ile hükümet yetkilileri arasında görüşmelerde, bu platformun Üçüncü Havalimanı projesinin, nükleer santrallerin, tüp geçit projesinin, Üçüncü Köprünün, Kanal İstanbul’un ve İstanbul-İzmir otoyolunun durdurulmasını istemiştir. Malumunuz Kanal İstanbul projesi hariç diğer mega projeler hayata geçirilmiştir.
20 Temmuz 1936 yılında imzalanan Montreux Boğazlar Sözleşmesine göre, boğazlardan geçen gemilerden hiçbir vergi alınmamaktadır, gemiler, Türk kılavuz kaptan bulundurmuyor. Boğazlardan yılda 50 bin gemi geçmektedir, bazı gemiler karaya vurarak yalılara zarar vermektedir, yakında bir gemi bir yalıya vurdu, milyarlarca masrafa sebep oldu. Birkaç kez kuru yük gemileri boğazda çarpışmıştır, yangına sebep olmuştur ve birçok balığın ölmesine ve havanın kirletilmesine sebep olmuştur.
Ak Deniz’i Kızıl Deniz’e bağlayan Süveyş Kanalı’nın yıllık geliri 4,8; Panama Kanalı’nın ise 1,5 milyar dolardır. Kanal İstanbul projesinden yılda 8 milyar dolar gelir elde edileceği ifade edilmektedir.
Bu proje, çevreye zarar vereceğini, ekolojik dengeyi bozacağını ve Montreux Boğazlar Sözleşmesi’ne halel getireceği ifade edilmektedir.
Geçen pazar günü Haber Türk’te bir deniz bilimcisi mealen şöyle diyor: İstanbul Boğazı’nda denizin suyu üstten Karadeniz’den Akdeniz’e doğru akarken, Marmara Denizi’ni kuzeydoğusunu göstererek, denizin şu kısmı bir çocuk gibi astım hastasıdır. Kanal İstanbul da yapılırsa denizin bu kısmında astım hastalığı artacaktır. Dolayısıyla uzun vadede burada yaşayan birçok balık ölecek. Kanal İstanbul’un çevresi devasa inşaatlarla dolacağı için deniz daha da kirlenecek. Bu sebeple bu projeden vazgeçilmeli.
Bu değerlendirmeye katılmamız mümkün değil. Akarsu yosun (pislik) tutmaz. İstanbul Boğazı sebebiyle Marmara Denizi’nin bir kısmı astım hastası olamaz. Çünkü Allah her şeyi mükemmel yaratmıştır. Allah’ın sanatında bir kusur yoktur.
O (Allah), gökleri ve Arz’ı örneksiz yaratandır. O, bir işe karar verirse, ona sadece "Ol" der, o da hemen oluverir. (Bakara, 117)
Montreux sözleşmesinin 29. Maddesinde şöyle denmektedir: “İşbu sözleşmenin yürürlüğe girmesinden başlayarak her beş yıl dönemin sona ermesinde, Bağıtla Yüksek Taraflardan her biri, iş bu sözleşmenin bir yada birkaç hükmünün değiştirilmesini önerme girişiminde bulunabilecektir.”
Buna istinaden Kanal İstanbul projesi hayata geçirildikten sonra ilgili devletlerle oturulur bazı maddeler değiştirilir ve yeni önermeler sunulur.
Tarihte Karadeniz ve Akdeniz Osmanlı gölü idi. Bu denizlerde hakimiyet tamamen Osmanlı’ya aitti. Osmanlı yıkılınca İtilaf devletleri istedikleri gibi Montreux Sözleşmesini hayata geçirmişler.
Boğazlardan geçen ticaret gemilerinden geçiş ücreti alınmaması bir vatan evladı olarak yüreklerimiz sızlamıyor mu? Bu oyun artık bozulmalı, Montreux yeniden masaya yatırılmalı Panama ve Süveyş kanalları gibi boğazlarımız ticari bir boğaz haline getirilmeli.
Sonuç olarak diyoruz ki; bu projenin hayata geçirilmesinde muhalefetin Gezi Parkı zihniyetiyle hareket etmesi doğru olmaz. Meseleye aklıselimle yaklaşılması gerekir. Bu proje siyasi, askeri, iktisadi ve ekolojik yönden bir daha masaya yatırılmalı ve değerlendirilmeli; eksisi ve artısı tartışılmalı, ülke yararına ise hayata geçirilmeli. Hoşça kalın.