2001’in bitmesi ve 2012’nin başlaması ile belediyelerin bir kere daha kendi aralarında birbirleri ile muhalefet yaparcasına açıklama furyasına başladıkları görülüyor.
Açıklamaları ile belediyeleri adeta hayal dükkânına çevirenler, 2012 ve 2013 ü bırakıp 2020’li yılların hayallerini gerçekleştiriyoruz şeklindeki birbirlerini nakzeden, yok sayan açıklamalar ve uçuk kaçık kampanyalarla daha önceki seçim kampanyalarındaki sözlerini yerine getirmeden yeni projelerle(!) kamu parasını çarçur edercesine hayal satmaya devam ediyorlar.
Kısa sayılacak bir zaman öncesinde aynı belediye başkanlarının güya şehrin tanıtımı için sarf ettikleri şehri pazarlıyoruz cümlesi daha unutulmamışken, bu defa giriştikleri ucuz pazarlama taktikleri sonucunda bilboard billboard ilan ettikleri yeni kampanyalarla daha uzun süreler hizmet üretmek yerine hayal satmaya devam edecekleri görüntüsü vermekteler.
Hizmet ile hayal satmak arasındaki koskocaman bir mesafenin varlığını esasen kendileri de zaman zaman açıklamaları ile kabul etmekle birlikte, siyasi rantın devamlılığı bu kişilerin önündeki en büyük engel olarak açıklamalarında görülmektedir.
Hangi açıdan bakarsanız bakın, belediyelerin çalışmaları olarak ifade edilenler, tam anlamı ile hayal satmaktan başka bir şey değildir.
Çünkü bu şehirde ve bu ülkede siyasetçilerin, yöneticilerin, idarecilerin hayal satması bedavadır, hatta bedavadan bile ucuzdur.
Çık bir proje açıkla veya bir kampanya başlat. O açıklamalar ve kampanyalar orta yerde dururken aradan geçen zaman içinde yeni proje ve kampanyalar açıkla. Onlar dururken daha başkalarını da açıkla olsun bitsin.
Nasılsa eski açıklamaların takipçisi, arayan soranı yok.
Sen, senden öncekilerden hesap sor(a)madığın için, senden sonrakilerin de senden hesap sor(a)mayacağına inanarak gününü geçir, süreni doldur ve çek git.
Nasılsa gerçekten hesap soran yok bu şehirde. Hem kamu açısından, hem sivil toplum açısından.
Belediyelere maddi açıdan bağımlı olmayı yaşama şartı kabul eden gönüllü şehir reklâmcılarının(!) destekleri ile irikıyım besleme İstanbul basınına öykünen yazılı ve görsel basın mensuplarının hayal satışı taktikleri karşısındaki suskunlukları, geçen zaman içinde en başta şehir insanına, hemşeri bilincine hakaret etmekle eşdeğer hale gelmiştir.
Hükümet tek parti hükümeti ve içişleri bakanı da senden yana olunca dokunma gitsin keyiflere.
İhale ve Sayıştay kanunun başta olmak üzere yolsuzlukları önleme adına çıkarılan kanunlar daha senesini doldurmadan değiştirilip, siyasetçi, bürokrat, işadamı üçlüsünün kazancını en üst seviyeye çıkarma için ortam daha müsait hale de getirilmiş ise, siyasetçiler eliyle hemşeriler için daha çok hayaller satışa sunulacak demektir.
İş başında olan bu hayal satıcısı ve senaryo yazıcısı zatı muhteremler(!) zaman zaman işi o kadar abartıyorlar ki; geçmişte 40 yıl kadar bu milletin saf ve temiz duygularını istismar edip milleti peşinden gelmeye davet edenlerin hayal satıcılığı ve senaryo yazıcılığı bile bunların yanında nerede ise fasa fiso kalıyor.
Geçmiş hükümetlerin yaptıklarına bakarak aksırıncaya veya tıksırıncaya kadar yedirilip, içirilip göbeği ve cebi şişirilen irikıyım besleme basın ile çeşitli ekonomik kolaylıklar sağlanarak göbekten bağlanan işadamları derneklerinin benzerlerini, bulundukları şehir ve bölgelerde oluşturmaya çalışan belediye başkanları, herkesin hesabını en ince detayına kadar verecekleri bir günün gelmekte olduğunu unutmuş görünüyor olabilirler.
Ancak şehrin anayasası durumundaki nazım imar planı gereklerine uymadan, şehrin tarihi ve kültürü yok sayılarak ve şehrin bütünü göz ardı edilerek kısa günün karı için olur olmaz her yere hemencecik bir proje veya kooperatif kondurmanın ileride doğuracağı zararları daha ileriki yıllara ötelemenin sıkıntısını yine bu şehrin hemşerileri çekecektir.
Ne demek istediğimizi görmek isteyenler, şehrin trafiğine çözüm olacak hayalleri ile yapılan ve üniversitelerin mühendislik fakültelerinde derslere konu olacak yanlışlıklar içeren alt ve üst geçit projelerine bakmakla yetinebilirler.
Siyaset tarihi göstermiştir ki; Gününü gün etmeden, şehrin bölgeleri arasındaki gelişmişlik farklarını ortadan kaldırmaya yönelik ve herkes için eşit-adil bir yönetim oluşturmak yürek, kafa ve kişilik ister. Çünkü bir şehirde idareci(!) ve yönetici(!) olmak yerine o şehrin emini olmak gerçekten zorlu bir uğraştır ve bunu her omuz taşıyamaz.
Şehrin gelişmesi ve hemşerilerin rahatlığı adına milletin önüne spesifik hedefler koyma yerine, muğlâk ve belirsiz hedefler koymanın dayanılmaz hafifliğine kapılan belediye başkanlarını geçmişte olduğu gibi bu milletin sağduyusu eninde sonunda bir gün alt edecektir.
Kapasiteleri sınanmamış yöneticilerin bir iki dönem işbaşında olması şehir için arızi-geçici bir durumdur.
Ve bu geçici durumun geçiciliğine inanmak istemeyenleri görmek isteyenler, bir iki dönem önceki belediye başkanlarının hallerine bakabilirler.
Geleceğinden endişe etmeyenler bilmelidirler ki; dünyanın sonu gelmeden onların da sonu gelecek, zaman eninde sonunda herkes için hükmünü icra edecek ve siyaseti hemşerileri ile aralarına aşılmaz duvarlar örmek olarak gören hayal satıcılarının hayalleri de elbet bir gün sona erecektir.
Açıklamaları ile belediyeleri adeta hayal dükkânına çevirenler, 2012 ve 2013 ü bırakıp 2020’li yılların hayallerini gerçekleştiriyoruz şeklindeki birbirlerini nakzeden, yok sayan açıklamalar ve uçuk kaçık kampanyalarla daha önceki seçim kampanyalarındaki sözlerini yerine getirmeden yeni projelerle(!) kamu parasını çarçur edercesine hayal satmaya devam ediyorlar.
Kısa sayılacak bir zaman öncesinde aynı belediye başkanlarının güya şehrin tanıtımı için sarf ettikleri şehri pazarlıyoruz cümlesi daha unutulmamışken, bu defa giriştikleri ucuz pazarlama taktikleri sonucunda bilboard billboard ilan ettikleri yeni kampanyalarla daha uzun süreler hizmet üretmek yerine hayal satmaya devam edecekleri görüntüsü vermekteler.
Hizmet ile hayal satmak arasındaki koskocaman bir mesafenin varlığını esasen kendileri de zaman zaman açıklamaları ile kabul etmekle birlikte, siyasi rantın devamlılığı bu kişilerin önündeki en büyük engel olarak açıklamalarında görülmektedir.
Hangi açıdan bakarsanız bakın, belediyelerin çalışmaları olarak ifade edilenler, tam anlamı ile hayal satmaktan başka bir şey değildir.
Çünkü bu şehirde ve bu ülkede siyasetçilerin, yöneticilerin, idarecilerin hayal satması bedavadır, hatta bedavadan bile ucuzdur.
Çık bir proje açıkla veya bir kampanya başlat. O açıklamalar ve kampanyalar orta yerde dururken aradan geçen zaman içinde yeni proje ve kampanyalar açıkla. Onlar dururken daha başkalarını da açıkla olsun bitsin.
Nasılsa eski açıklamaların takipçisi, arayan soranı yok.
Sen, senden öncekilerden hesap sor(a)madığın için, senden sonrakilerin de senden hesap sor(a)mayacağına inanarak gününü geçir, süreni doldur ve çek git.
Nasılsa gerçekten hesap soran yok bu şehirde. Hem kamu açısından, hem sivil toplum açısından.
Belediyelere maddi açıdan bağımlı olmayı yaşama şartı kabul eden gönüllü şehir reklâmcılarının(!) destekleri ile irikıyım besleme İstanbul basınına öykünen yazılı ve görsel basın mensuplarının hayal satışı taktikleri karşısındaki suskunlukları, geçen zaman içinde en başta şehir insanına, hemşeri bilincine hakaret etmekle eşdeğer hale gelmiştir.
Hükümet tek parti hükümeti ve içişleri bakanı da senden yana olunca dokunma gitsin keyiflere.
İhale ve Sayıştay kanunun başta olmak üzere yolsuzlukları önleme adına çıkarılan kanunlar daha senesini doldurmadan değiştirilip, siyasetçi, bürokrat, işadamı üçlüsünün kazancını en üst seviyeye çıkarma için ortam daha müsait hale de getirilmiş ise, siyasetçiler eliyle hemşeriler için daha çok hayaller satışa sunulacak demektir.
İş başında olan bu hayal satıcısı ve senaryo yazıcısı zatı muhteremler(!) zaman zaman işi o kadar abartıyorlar ki; geçmişte 40 yıl kadar bu milletin saf ve temiz duygularını istismar edip milleti peşinden gelmeye davet edenlerin hayal satıcılığı ve senaryo yazıcılığı bile bunların yanında nerede ise fasa fiso kalıyor.
Geçmiş hükümetlerin yaptıklarına bakarak aksırıncaya veya tıksırıncaya kadar yedirilip, içirilip göbeği ve cebi şişirilen irikıyım besleme basın ile çeşitli ekonomik kolaylıklar sağlanarak göbekten bağlanan işadamları derneklerinin benzerlerini, bulundukları şehir ve bölgelerde oluşturmaya çalışan belediye başkanları, herkesin hesabını en ince detayına kadar verecekleri bir günün gelmekte olduğunu unutmuş görünüyor olabilirler.
Ancak şehrin anayasası durumundaki nazım imar planı gereklerine uymadan, şehrin tarihi ve kültürü yok sayılarak ve şehrin bütünü göz ardı edilerek kısa günün karı için olur olmaz her yere hemencecik bir proje veya kooperatif kondurmanın ileride doğuracağı zararları daha ileriki yıllara ötelemenin sıkıntısını yine bu şehrin hemşerileri çekecektir.
Ne demek istediğimizi görmek isteyenler, şehrin trafiğine çözüm olacak hayalleri ile yapılan ve üniversitelerin mühendislik fakültelerinde derslere konu olacak yanlışlıklar içeren alt ve üst geçit projelerine bakmakla yetinebilirler.
Siyaset tarihi göstermiştir ki; Gününü gün etmeden, şehrin bölgeleri arasındaki gelişmişlik farklarını ortadan kaldırmaya yönelik ve herkes için eşit-adil bir yönetim oluşturmak yürek, kafa ve kişilik ister. Çünkü bir şehirde idareci(!) ve yönetici(!) olmak yerine o şehrin emini olmak gerçekten zorlu bir uğraştır ve bunu her omuz taşıyamaz.
Şehrin gelişmesi ve hemşerilerin rahatlığı adına milletin önüne spesifik hedefler koyma yerine, muğlâk ve belirsiz hedefler koymanın dayanılmaz hafifliğine kapılan belediye başkanlarını geçmişte olduğu gibi bu milletin sağduyusu eninde sonunda bir gün alt edecektir.
Kapasiteleri sınanmamış yöneticilerin bir iki dönem işbaşında olması şehir için arızi-geçici bir durumdur.
Ve bu geçici durumun geçiciliğine inanmak istemeyenleri görmek isteyenler, bir iki dönem önceki belediye başkanlarının hallerine bakabilirler.
Geleceğinden endişe etmeyenler bilmelidirler ki; dünyanın sonu gelmeden onların da sonu gelecek, zaman eninde sonunda herkes için hükmünü icra edecek ve siyaseti hemşerileri ile aralarına aşılmaz duvarlar örmek olarak gören hayal satıcılarının hayalleri de elbet bir gün sona erecektir.