Karşılıksız ve safi bir sevginin varlığından söz edebilmenin imkansızlığından bahsedeceğim bu hafta. Safi kelimesini özellikle kullandım çünkü hemen akla gelebilecek şu ve bunun gibi örneklerin önünü kesmek istedim öncelikle: bir anne, evladını karşılıksız da olsa, pekala da, illa da, muhakkak sever. Yok, anneliği övmek için söylemedim. İşin içine sahiplik, iyelik, merhamet ve şevkat duygularının karıştığı bu ve daha nice durumu göz önünde bulundurup, “işte, sevgi, karşılıksız da oluyormuş” denmemesi için söyledim bunu. Oysa, saf bir sevginin tek taraflı halinin asla karşılık bulamayacağından söz edeceğim daha ziyade. Verilebilecek her türlü reddiye örneğine karşı aynı tez ısrarla savunulabilir yani: karşılıksız bir sevginin varlığı olanaksızdır.
Şu küçücük hikayeciği anlatmama izin verin ilkin. Somutlaştırmak lazım.
Bir kişi birisine onu çok sevdiğini söylemiş. “inanmam” demiş bizimkisi. “neden inanmıyorsun?” diye sormuş öteki. “ben seni sevmiyorum ki sen beni sevesin” diye de cevap almış sonra. Kendinden bilmiş.
Bizimki dürüstmüş yani. Sevmeden sevildiğine aklı yatmamış. Gerçekçiymiş. Karşılıklı olurmuş bu iş. Menfaati ve çıkarı çağrıştıran bir ‘karşılıklılık’ da değilmiş bu üstelik. “kalp kalbe karşıdır” sözünü tasdik eden bir gerçekten bahsetmiş sadece. Bir tür yansıma ve yankılanma gibi, öyle bir çift yönlülük lazımmış duygular arasında. Öyle işte…
Gerçekten de kalp kalbe karşıdır. Birisi için beslenen duygular, aynı miktar ve nitelikte de karşı tarafça besleniyor ve o duygu her ne ise, bu iki taraflılık sayesinde iki kez iyice beslenip bu yolla semiriyordur. Ortada, çoğunlukla karşı cinsler arasında tek taraklı olarak vuku bulan platonik ya da takıntılı bir durum yoksa, komşunuzla, tanıdığınızla ya da uzak bir akrabanızla aynı duyguları paylaşıyorsunuzdur, sözün özü. O sizi severken, sizin onu sevmiyor oluşunuz nasıl ki imkan dahilinde değilse; o sizi sevmiyorken sizin onu seviyor oluşunuz da imkansızdır. Kalp kalbe karşıdır işte, dedik ya. Varlığından hoşnut olmadığınız ve ‘her nedense’ bir türlü ısınamadığınız kişi, aynı şeyleri de kesinlikle ama kesinlikle sizin için düşünüyor ve hissediyordur. Tıpkı bir formül gibi, her zaman doğru sonucu veren bu durum, her zemin ve zamanda işler. Cümledeki o ‘her nedense’ kısmı ise, ipin bir ucunun sizin elinizde duruyor oluşu gibi, diğer ucunun da karşı tarafça tutuluyor oluşundandır. Bunu bilmez gibi, bir gizden söz eder gibi, ‘her nedense’ bir memnuniyetsizlik vardır ortada, yani. O gergin ipin ellerinizi çekiştirip acıtması, diğer ucun da aynı şekilde tutuluyor ve çekiliyor oluşundandır ve anlatabildim değil mi: o kişinin eli de sizinki gibi ve kadar acıyordur.
Tüm bunların ışığında, birini seviyor oluşunuz da rastlantı değildir, sevmiyor oluşunuz da. Seviyorsanız seviliyorsunuzdur; sevilmenizin sebebi de zaten seviyor oluşunuzdur. Tavuk yumurta hikayesi gibi, iki yönlü ve birbirini hep devam ettiren bir durum söz konusudur yani. Eh, ne de olsa, kalp kalbe karşıdır.