Haftanın Söyleşisi Hasan Ayhan
(2. BÖLÜM)
Yerel yöneticiler Konya’nın marka şehir olması için yoğun bir çalışma sürecine girdi. Bu kapsamda şehir içinde yapılan birçok düzenleme de yeni tartışmalara ve sorunlara neden oluyor. Çalışmalarla birlikte ortaya çıkan sorunları Konya Mimarlar Odası Başkanı M. Serdar Işık’la konuştuk. Birçok konunun ele alındığı söyleşinin önemli kısımlarını dün “İnsanları düşünün” manşeti ile gazetemizde yayınlamıştık. Bugünde ikinci bölümünü yayınladığımız söyleşide Mimarlar Odası Başkanı M. Serdar Işık önemli bilgiler veriyor. Modern şehircilik açısından metro veya banliyö sisteminin gelmeyecekse mutlaka yazın içi cehennem sıcağı, kışında soğuk olan mevcut tramvayların modernize edilmesi gerektiğini belirten Işık, yaya kaldırımlarında da bir düzensizliğin söz konusu olduğunu kaydetti.
“TRAMVAYLARIN REVİZYONA İHTİYACI VAR”
* Sizce artık raylı sisteminin yenilenmesi şart değil mi?
— Evet, artık raylı sisteminin yenilenmesi veya modernize edilmesi gerekiyor. Metro kimi zaman yerin altına girer, kimi zaman da yerin altına girilmeye gerek olmayan yerlerde ise yerin üstünden gider. Şehrin kalabalık yerlerinde yerin altından gitmesi uygundur. Ancak metro yapacağım diye her şeyin yerin altından gitmesi şehri köstebek yuvasına da döndürebilir. Bunun tarihi kent merkezinde yapılabilineceği biraz sıkıntılı. Kazdığımız anda oradan tarih fışkıracağı kanaati bende söz konusu. Ancak yoğun kavşaklarda insanların yoğun olarak bulunduğu yerlerde yeraltına alınması uygun olur. Yine trafik açısından demiyorum, yaya trafiği açısından yerin altına alınması uygundur. Bir de Karatay bölgesine de tramvayın gideceğiyle ilgili bir şeyler söyleniyor. Bununla ilgili de herhangi bir proje, plan var mı bunu da bilmiyoruz. Modern tramvay düşüncesine de çok fazla katılmıyorum. Konya’da mevcut tramvayın havalandırma, ısıtma, soğutma sistemi modernize edilirse uzun süre işlevini koruyabilir. Zamanında o tramvayların tamamının 3,5 milyon marka alındığını hatırlıyorum. Ancak şimdiki tramvayların bir tanesinin o fiyat veya o fiyata yakın. Dolayısıyla bu vagonların bir revizyona ihtiyacı var. Çünkü Konya’nın iklimine uygun olarak gerek yazın gerekse kışın çok verimli olamıyor. İçi yazın cehennem sıcağı kışında buz gibi.
* Kaldırımların yüksekliğinin indirilmesiyle kaldırımlar istilaya uğradı. Kaldırımların çok düşük yapılması doğru mu?
— Kaldırım yükseklikleri ne kadar az olursa o şehrin o kadar medeni olduğu anlaşılır. Tabii o yaya kaldırımlarını yayalar kullanır ise. Otopark olarak kullanılmaz ise. Yayalar kaldırımlarda emniyetli bir şekilde gitmek durumunda. Ancak biz yaya kaldırımlarını boş bulduğumuzda otopark olarak kullanıyoruz. Türkiye’de arabamdan indim mi işimi görüyüm, ondan sonra tekrar arabama biniyim düşüncesi var. Arabayı yüz metre ileriye koyup biraz yürüyeyim düşüncesi yok. Herkesin altında binlerce liralık arabalar var ama o arabanın sahipleri üç kuruş otopark parasını vermemek için kaldırımları işgal ediyor. Kaldırımlarda bir programsızlık söz konusu. Yaya kaldırımı düzenlemesi yapılırken tabela nereye dikilir. Yayanın geçmesine mani olmayacak yere. Çöp konteynırları kaldırımları işgal ediyor. Böyle olduğu zamanda yayalar kaldırımın dışından yani araç trafiğinin seyrettiği caddeden geçmek zorunda kalıyor. Belediye ilk önce kendisi yayaların hareketini önemseyecek, ona göre yaya kaldırımlarını, trafik kurallarını ortaya koyacak, ondan sonra başkalarından kurallara uymayı bekleyecek. Aynı şey trafik polisleri içinde geçerlidir. Sanki onlar için her şey mübah, aynı yasak park yerlerine kendi araçlarını koyarak, başkalarının araçlarını kaldırıyor. Aslında kendisi örnek olacak, gidecek park yapılacak yere aracını koyacak ondan sonra gelecek yanlış park etmiş araçları kaldıracak. İster seçilmiş olsun ister tayinden gelmiş olsun bürokratlar birkaç gün makam araçlarını bırakarak, trafiğin yoğun olduğu yerlerde kendilerinin yaya olduğunu varsayarak bir dolaşsınlar, kaldırımlardan, üst geçitlerden geçsinler, araçların yoğun olduğu caddelerde karşıdan karşıya geçsinler, ondan sonra ben şunu yapacağım diye ortaya çıksınlar. Yoksa bütün şehri araçların içinden, koltukların arkasından, camdan bakarak bu şekilde insanların ne şekilde zorluk çektiğini, tehlikeye atıldıklarını anlayamazlar.
* Zindankale Otoparkı henüz bitmedi, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz ve Konya’da otopark sorununun giderilmesi için neler yapılmalıdır?
— Zindankale’de tarihi kalıntılar çıktı. Bu nedenle o bölgede bir taraftan otoparkı yapacaksın bir taraftan da tarihi dokuyu göstereceksin. Önemli olan şehrin içinde otopark yapmak değil şehrin içine araç trafiğini sokmamanın yolların bulmaktır. Toplu taşıma araçlarını vatandaşların daha sık kullanması için yeni projelerin geliştirilmesi gerekir. Ayrıca bizde de bu kural yerleşmiş değil. Bir yere gideceksek mutlaka özel araçla gitmek gibi bir lüksümüz var. Batıda başbakanlar dahi insanlar zorda durumda kalmadıkça genelde yürüyerek veya toplu taşıma araçlarını kullanarak gidecekleri yere ulaşıyorlar. Böylece şehir içinde trafik sıkışıklığı söz konusu olmuyor. Bunu statüsüzlük sembolü olarak görüyor.
* Belediye’nin her yapıyı Selçuklu mimarisine benzetmesi mimari tarih açısından uygun mu?
— “Konya zamanında Selçukluya başkentlik yapmış” diye her yapıyı Selçuklu mimarisine benzeterek yapılması zaten doğru değil. Selçuklu eserlerinden bir motif veya mimari bir öğe alabilirsiniz. Selçuklu mimarisini önemli özelliklerinden olan taç kapıyı köprü haline getirmek uygun değil. Gelecek nesiller dönüp bakacak, bu kaç yılında yapılmış 2010, ondan sonra “Selçuklulardan kalma bir üst geçit var” burada dememeleri gerekir. Cumhuriyetin 87. Yılında yapılmış bir anlayışa sahip modern mimariyi yansıtan bir üst geçit yapılmalıdır. Ama Boğaz Köprüsünün kopyası, Mostar Köprüsünün kopyasının yapılması yanlış. Hiçbir taklit aynısının yerini tutamaz. Bu sadece insanın kendisini aldatması demektir.
“MARKA OLMAK İÇİN OLGULARA İHTİYAÇ VAR”
* Hep söyleniyor Konya marka şehir oldu, oluyor olacak şeklinde. Gerçekten marka şehir olduk mu?
— Marka şehir olması için bazı kıstasların olması gerekir. Biz şunun için marka şehir olduk demek gerekir. Doğrusu ben marka şehir olduk diyecek bir şey görmedim. Neden üniversite şehri deseniz değil, “benim 80-100 bin öğrenicim var” demek bunu övünç vesilesi yapmak bir üniversite şehri olmak için yeterli değil. Üniversite şehri olmak için tercih yapacak öğrenciler ilk 5 tercihlerinde Konya’yı tercih ettim demesi gerekir. O zaman bir marka şehir olabilir. Çok gelişmiş durumda bir sanayisi var. Ama kendini yine tanıtamamış. Kendi markanı “Made in Konya” diye basıyorsan o zaman marka şehirsin. Turizmde çok şükür bir Mevlana’mız var. Onu da sürekli istismar ediyoruz. Şekerinden böreğine, kaşığından birçok ürüne kadar her şeyde istismar eder olduk. Oteller de şimdi dans programı gibi semazen programı düzenleniyor. Senede 7-10 gün Mevlana’yı anma törenleri yaparak marka şehir olunmaz. “Gez dünyayı gör Konya’yı, yeşil şehir Konya” diyerek marka şehri olunmaz. İlk önce sloganları bulmayacaksın, ilk önce olguları ortaya çıkaracaksın ondan sonra olgulara göre tanıtım sloganları bulacaksın. (BİTTİ)
(2. BÖLÜM)
Yerel yöneticiler Konya’nın marka şehir olması için yoğun bir çalışma sürecine girdi. Bu kapsamda şehir içinde yapılan birçok düzenleme de yeni tartışmalara ve sorunlara neden oluyor. Çalışmalarla birlikte ortaya çıkan sorunları Konya Mimarlar Odası Başkanı M. Serdar Işık’la konuştuk. Birçok konunun ele alındığı söyleşinin önemli kısımlarını dün “İnsanları düşünün” manşeti ile gazetemizde yayınlamıştık. Bugünde ikinci bölümünü yayınladığımız söyleşide Mimarlar Odası Başkanı M. Serdar Işık önemli bilgiler veriyor. Modern şehircilik açısından metro veya banliyö sisteminin gelmeyecekse mutlaka yazın içi cehennem sıcağı, kışında soğuk olan mevcut tramvayların modernize edilmesi gerektiğini belirten Işık, yaya kaldırımlarında da bir düzensizliğin söz konusu olduğunu kaydetti.
“TRAMVAYLARIN REVİZYONA İHTİYACI VAR”
* Sizce artık raylı sisteminin yenilenmesi şart değil mi?
— Evet, artık raylı sisteminin yenilenmesi veya modernize edilmesi gerekiyor. Metro kimi zaman yerin altına girer, kimi zaman da yerin altına girilmeye gerek olmayan yerlerde ise yerin üstünden gider. Şehrin kalabalık yerlerinde yerin altından gitmesi uygundur. Ancak metro yapacağım diye her şeyin yerin altından gitmesi şehri köstebek yuvasına da döndürebilir. Bunun tarihi kent merkezinde yapılabilineceği biraz sıkıntılı. Kazdığımız anda oradan tarih fışkıracağı kanaati bende söz konusu. Ancak yoğun kavşaklarda insanların yoğun olarak bulunduğu yerlerde yeraltına alınması uygun olur. Yine trafik açısından demiyorum, yaya trafiği açısından yerin altına alınması uygundur. Bir de Karatay bölgesine de tramvayın gideceğiyle ilgili bir şeyler söyleniyor. Bununla ilgili de herhangi bir proje, plan var mı bunu da bilmiyoruz. Modern tramvay düşüncesine de çok fazla katılmıyorum. Konya’da mevcut tramvayın havalandırma, ısıtma, soğutma sistemi modernize edilirse uzun süre işlevini koruyabilir. Zamanında o tramvayların tamamının 3,5 milyon marka alındığını hatırlıyorum. Ancak şimdiki tramvayların bir tanesinin o fiyat veya o fiyata yakın. Dolayısıyla bu vagonların bir revizyona ihtiyacı var. Çünkü Konya’nın iklimine uygun olarak gerek yazın gerekse kışın çok verimli olamıyor. İçi yazın cehennem sıcağı kışında buz gibi.
* Kaldırımların yüksekliğinin indirilmesiyle kaldırımlar istilaya uğradı. Kaldırımların çok düşük yapılması doğru mu?
— Kaldırım yükseklikleri ne kadar az olursa o şehrin o kadar medeni olduğu anlaşılır. Tabii o yaya kaldırımlarını yayalar kullanır ise. Otopark olarak kullanılmaz ise. Yayalar kaldırımlarda emniyetli bir şekilde gitmek durumunda. Ancak biz yaya kaldırımlarını boş bulduğumuzda otopark olarak kullanıyoruz. Türkiye’de arabamdan indim mi işimi görüyüm, ondan sonra tekrar arabama biniyim düşüncesi var. Arabayı yüz metre ileriye koyup biraz yürüyeyim düşüncesi yok. Herkesin altında binlerce liralık arabalar var ama o arabanın sahipleri üç kuruş otopark parasını vermemek için kaldırımları işgal ediyor. Kaldırımlarda bir programsızlık söz konusu. Yaya kaldırımı düzenlemesi yapılırken tabela nereye dikilir. Yayanın geçmesine mani olmayacak yere. Çöp konteynırları kaldırımları işgal ediyor. Böyle olduğu zamanda yayalar kaldırımın dışından yani araç trafiğinin seyrettiği caddeden geçmek zorunda kalıyor. Belediye ilk önce kendisi yayaların hareketini önemseyecek, ona göre yaya kaldırımlarını, trafik kurallarını ortaya koyacak, ondan sonra başkalarından kurallara uymayı bekleyecek. Aynı şey trafik polisleri içinde geçerlidir. Sanki onlar için her şey mübah, aynı yasak park yerlerine kendi araçlarını koyarak, başkalarının araçlarını kaldırıyor. Aslında kendisi örnek olacak, gidecek park yapılacak yere aracını koyacak ondan sonra gelecek yanlış park etmiş araçları kaldıracak. İster seçilmiş olsun ister tayinden gelmiş olsun bürokratlar birkaç gün makam araçlarını bırakarak, trafiğin yoğun olduğu yerlerde kendilerinin yaya olduğunu varsayarak bir dolaşsınlar, kaldırımlardan, üst geçitlerden geçsinler, araçların yoğun olduğu caddelerde karşıdan karşıya geçsinler, ondan sonra ben şunu yapacağım diye ortaya çıksınlar. Yoksa bütün şehri araçların içinden, koltukların arkasından, camdan bakarak bu şekilde insanların ne şekilde zorluk çektiğini, tehlikeye atıldıklarını anlayamazlar.
* Zindankale Otoparkı henüz bitmedi, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz ve Konya’da otopark sorununun giderilmesi için neler yapılmalıdır?
— Zindankale’de tarihi kalıntılar çıktı. Bu nedenle o bölgede bir taraftan otoparkı yapacaksın bir taraftan da tarihi dokuyu göstereceksin. Önemli olan şehrin içinde otopark yapmak değil şehrin içine araç trafiğini sokmamanın yolların bulmaktır. Toplu taşıma araçlarını vatandaşların daha sık kullanması için yeni projelerin geliştirilmesi gerekir. Ayrıca bizde de bu kural yerleşmiş değil. Bir yere gideceksek mutlaka özel araçla gitmek gibi bir lüksümüz var. Batıda başbakanlar dahi insanlar zorda durumda kalmadıkça genelde yürüyerek veya toplu taşıma araçlarını kullanarak gidecekleri yere ulaşıyorlar. Böylece şehir içinde trafik sıkışıklığı söz konusu olmuyor. Bunu statüsüzlük sembolü olarak görüyor.
* Belediye’nin her yapıyı Selçuklu mimarisine benzetmesi mimari tarih açısından uygun mu?
— “Konya zamanında Selçukluya başkentlik yapmış” diye her yapıyı Selçuklu mimarisine benzeterek yapılması zaten doğru değil. Selçuklu eserlerinden bir motif veya mimari bir öğe alabilirsiniz. Selçuklu mimarisini önemli özelliklerinden olan taç kapıyı köprü haline getirmek uygun değil. Gelecek nesiller dönüp bakacak, bu kaç yılında yapılmış 2010, ondan sonra “Selçuklulardan kalma bir üst geçit var” burada dememeleri gerekir. Cumhuriyetin 87. Yılında yapılmış bir anlayışa sahip modern mimariyi yansıtan bir üst geçit yapılmalıdır. Ama Boğaz Köprüsünün kopyası, Mostar Köprüsünün kopyasının yapılması yanlış. Hiçbir taklit aynısının yerini tutamaz. Bu sadece insanın kendisini aldatması demektir.
“MARKA OLMAK İÇİN OLGULARA İHTİYAÇ VAR”
* Hep söyleniyor Konya marka şehir oldu, oluyor olacak şeklinde. Gerçekten marka şehir olduk mu?
— Marka şehir olması için bazı kıstasların olması gerekir. Biz şunun için marka şehir olduk demek gerekir. Doğrusu ben marka şehir olduk diyecek bir şey görmedim. Neden üniversite şehri deseniz değil, “benim 80-100 bin öğrenicim var” demek bunu övünç vesilesi yapmak bir üniversite şehri olmak için yeterli değil. Üniversite şehri olmak için tercih yapacak öğrenciler ilk 5 tercihlerinde Konya’yı tercih ettim demesi gerekir. O zaman bir marka şehir olabilir. Çok gelişmiş durumda bir sanayisi var. Ama kendini yine tanıtamamış. Kendi markanı “Made in Konya” diye basıyorsan o zaman marka şehirsin. Turizmde çok şükür bir Mevlana’mız var. Onu da sürekli istismar ediyoruz. Şekerinden böreğine, kaşığından birçok ürüne kadar her şeyde istismar eder olduk. Oteller de şimdi dans programı gibi semazen programı düzenleniyor. Senede 7-10 gün Mevlana’yı anma törenleri yaparak marka şehir olunmaz. “Gez dünyayı gör Konya’yı, yeşil şehir Konya” diyerek marka şehri olunmaz. İlk önce sloganları bulmayacaksın, ilk önce olguları ortaya çıkaracaksın ondan sonra olgulara göre tanıtım sloganları bulacaksın. (BİTTİ)