Günümüz ulaşım araçları, binalarla bir olup bizleri öyle sıkıştırmaya başladı ki kaldırımlarda yürüyemez olduk hatta kaldırımlar durağan otomobillerin olduğu otoyollara döndü. Öyle ki yürüdüğümüz kaldırımda arabaların arasından geçmeye çalışırken bulduk kendimizi. Sonra sormadığımız sürece sorun olarak kalacak bir soru geldi aklımıza. Kaldırım mı? Park yeri mi?
Kaldırım mı? Park yeri mi? Bunu bir ayırt etmek gerekir. Aslında soru basit ancak eyleme bakıldığında karmakarışık. Bu karmaşıklığın nedeni ise gayet açık ebetteki kaldırımlara park edilmiş arabalar.
Pekâlâ, kaldırımda yürüyen insan ne ister? Kaldırımda yürüyen insan yürüyebilmenin yanında yürürken kaldırıma park edilmiş bir “engel” ile karşılaşmamak ister. İşte tam da bu yüzden lütfen kaldırımlara park edilen otomobilleri ait oldukları yere çekelim.
Kaldırıma park edilmiş araçlar bir engeldir ve ne yazık ki bu engeller, engelli bireylerimizin de yürümesini zorlaştırmaktadır. Nasıl mı? Kaldırıma park edilmiş bu araçlar, görme engelli bireylerin takip etmekte olduğu sarı şeritli yolun bir kısmını kapatmakta ve yürümeyi zorlaştırmaktadır. Ve bu sorunun bir benzeriyle yürüme engelli bireylerimiz de karşılaşmaktadır. Kaldırıma park edilen araçlar yürüme engelli bireylerimizin tekerlekli sandalye kullanımını zorlaştırmaktadır. Ve ne yazık ki bu sorunlar beynimizin bir köşesinde park edilmiş araçlar gibi durmaktadır. Lütfen , “ engelli bireylere, kaldırımlara park ettiğimiz araçlarla birde biz engel olmayalım.”
Peki, bu soruna nasıl bir çözüm bulunmalı? Binaları inşa ederken otopark kısmınında planlanması ile bu sorun kısmen de olsa hallolabilir. Aslında pek çok çözüm bulunabilir biz yeter ki bu sorunu çözmek isteyelim. Kaldırımlarda park edilmiş araçların arasından geçmek zorunda kalmadan, engelsiz bir şekilde yürümek istiyoruz. Bu yüzden kıymetli araç kullanıcıları, lütfen, yürüme alanlarımızı otomobillerle işgal etmeyelim, kaldırımları park alanlarına dönüştürmeyelim.