İnsan! Üzerinde durulması gereken!
Zira o da kendisi üzerinde durur. Kimisi tevazua bürünür ehl-i iman olur; kimi de gururlanır ve imandan yoksun olur. Halbuki bu onun için ne acıdır. Durmak ve düşünmek gerekiyor işte burada.
Hiçbir gücü/katkısı/gayreti olmadan, Allah’ın yeryüzüne gönderdiği insanın halini düşünüyor musunuz? Sanki kendi arzusu ve gücüyle gelmişçesine kendisini yoktan var eden Rabbine karşı nasıl da nankörlük ediyor! O’nu tanımazlıktan geliyor, umursamıyor, inkâr ediyor.
Halbuki dönüp kendisine bir baksa ya! Neye gücü yeter acaba? Ne gelir elinden onun? Hastalık, sıkıntı, ihtiyarlık ya da her şeyi alt-üst eden ölüm ona geliverince!
***
Âh insan âh!
Düşünmez misin sen? Rabbin seni nasıl yarattı? Neden yarattı? Bir baksana aslına ve esasına! Seni ne ile bina etti?
Bil ki onların hepsi de birer bahane! Baksana Adem, Havva ve İsa aleyhi’s-selâmı nasıl yarattı! Dileseydi bitki gibi seni de yerden bitirirdi. O’nun güç ve kudretine hayran olup O’na iman ve teslimiyet göstermek yerine nasıl da gaflete düşüyorsun!
Bir gün bilirsin ama iş işten geçer… Tıpkı Fir’avn’lar gibi. O zaman neye yarar?
İşte Allah’ın (c.c.) hitabı:
Rahman, Rahim Allah’ın adıyla;
- “Kahrolası (inkârcı) insan! Ne nankördür o!
- Allah, onu hangi şeyden yarattı?
- Az bir sudan (meniden). Onu yarattı ve ona ölçülü bir şekil verdi.
- Sonra ona yolu kolaylaştırdı.
- Sonra onu öldürdü ve kabre koydu.
- Sonra, dilediği vakit onu diriltir.
- Hayır, hayır o, Allah'ın kendisine emrettiğini yerine getirmedi. (İman etmedi.)
- Her şeyden önce insan, yediği yemeğine bir baksın!
- Gerçekten biz, yağmuru bol bol yağdırdık.
- Sonra toprağı, iyiden iyiye yardık!
- Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.” (80 Abese Suresi 17, 32)
***
İşte tefekkür hazineleri… İnsan tohumu nerede neşv-ü nema buluyor bir düşünelim. Sonra bir de o toprağa atılan tohumu! Nasıl da yeryüzünde nimet olarak insana hizmet ediyor değil mi? Biz insanoğlu ne kadar da gaflet içerisinde hayat sürüyoruz!
Gün olup dolacak ömür kâsesi…
Ölüm onu bulacak!
Yahud kıyamet üzerine kopacak!
O gün Huzurullah’a varacak…
O inkâr ettiği gerçek nasıl da ortaya çıkacak!
Sonra ellerini ısıracak!
“Keşke,” “keşke” deyip duracak!
“O gün zâlim olan kimse ellerini ısıracak, ah keşke ben de peygamberle beraber bir yol tutsaydım. Vay bana!. Keşke falanı dost edinmeseydim. Bana Kur’an gelmişken, gerçekten beni ondan o saptırdı. Şeytan insanı yapayalnız, yardımcısız bırakır,” diyecektir.” [25 Furkân sûresi, 27-29]
Acep nasıl hesap verecek?
Bakın yine Kur’an-ı Kerim’den onlara cevaba:
- Birbirlerine hangi şeyi sorup duruyorlar?
- O büyük haberi mi?
- Ki kendileri hakkında anlaşmazlık içindedirler.
- Hayır; yakında bileceklerdir.
- Yine hayır; yakında bileceklerdir.
- Biz, yeryüzünü bir döşek kılmadık mı?
- Dağları da birer kazık?
- Sizi çift çift yarattık.
- Uykunuzu bir dinlenme yaptık.
- Geceyi bir örtü yaptık.
- Gündüzü bir geçim-vakti kıldık.
- Sizin üstünüze sapasağlam yedi-gök bina ettik.
- Parıldadıkça parıldayan bir kandil (güneş) kıldık.
- Sıkıp suyu çıkaran (bulut)lardan ‘bardaktan boşanırcasına su’ indirdik.
- Bununla taneler ve bitkiler bitirip-çıkaralım diye.
- Ve birbirine sarmaş-dolaş bahçeleri de.
- Şüphesiz o hüküm (fasl) günü, belirlenmiş bir vakittir.
- Sur’a üfürüleceği gün, artık siz dalga dalga geleceksiniz.
- O sırada gök açılmış ve kapı kapı olmuştur.
- Dağlar yürütülmüş, artık bir serab oluvermiştir.
- Gerçekten cehennem, bir gözetleme yeridir.
- Taşkınlık edip-azanlar için son bir varış yeridir.
- Bütün zamanlar boyunca içinde kalacaklardır.
- Orada ne serinlik tadacaklar, ne bir içecek.
- Kaynar sudan ve irinden başka.
- (İşlediklerine) uygun bir ceza olarak,
- Doğrusu onlar, hesaba çekileceklerini ummuyorlardı.
- Bizim ayetlerimizi yalanlayabildikleri kadar yalanlıyorlardı.
- Oysa Biz, herşeyi yazıp saymışızdır.
- Şimdi tadın! Size artık azaptan başkasını arttırmayacağız; (78 Nebe sûresi 1-30)
Evet! O gün her şey ortaya dökülecek ve insan dünyada elde ettiklerinin karşılığını mutlaka görecek. Rabbimiz âkıbetimizi hayreylesin!
O’na emanet olunuz!