‘Kimsesiz bir kimse yok, herkesin var kimsesi,
Kimsesiz kaldım, medet ey kimsesizler kimsesi’
***
Bu dizeleri sizce kim yazmıştır?
Gariban, fukara, yetim, öksüz, çaresiz bir kalemden çıkmış gibi sanki…
Bu dizelerin sahibinin mahlası AVNÎ…
Yani;
Fatih Sultan Mehmed Han…
***
Etkileyici değil mi?
Dünyanın gördüğü en kudretli Padişahlardan, İstanbul’un Fatihi…
“Kimsesiz kaldım, medet ey kimsesizler kimsesi…” diyor…
Yükseldikçe, alçalan bir gönül çiziyor Fatih Sultan Mehmed Han…
***
Günümüz insanında durum tam tersi…
Tevazu da dâhil, her konuda öyle sığ ve alçağız ki, yükselmeye mecalimiz yok… En yüksekte kalan yerlerimiz bile sığlık içinde yüzüyor…
İçinde yaşadığımız çağın dört illeti var…
Her birimizi içine çekip hapseden, veba gibi bünyeye yayılan dört illet bu…
- Sığlık
- Her şeyi bilme hastalığı
- İnsanı kör eden özgüven
- Tevazu yoksunluğu
***
Bakın Kur’an da, Furkan Suresi 63. Ayet’te, Cenab-ı Hakk nasıl bir portre çiziyor insana;
“Rahman'ın kulları yeryüzünde alçak gönüllülükle yürürler ve bilgisizler kendilerine laf attıklarında 'selam' derler…”
***
Ahmak ve kibirli Gonya deyimi ile , “Accık gubuz...” biriyle karşılaşınca bir büyüğümüz şöyle derdi;
“Yazık, kafada kimse yok…” diye…
Rabbim sığlıklarda yüzdüğümüz şu günlerde;
Gönül derinliğimiz ile birlikte tevazuumuzu artırarak, ferasetimizi çoğaltsın, her şeyi bilme hastalığından bizi beri kılsın inşallah…
Âmin diyin Müslümanlar…