8 Mart’ın Kadınlar günü olarak kutlanması artık iyice benimsendi. İnsanlar devamlı kutlanması gereken günler olduğuna öyle inandılar ki neredeyse her sene yeni bir gün icâd edip kutlayacaklar. Biz bunları tasvip etmiyoruz. Ancak mademki konmuş o halde bizler de bu durumlardan zayıfların haklarını koruma adına istifâde edelim diye düşünerek bu günlerde ayni gün olmasa bile ille de zülfiyâre dokunmak dileğindeyiz efendim. Anlaşılacağı üzere toplumda genelde ezilen ve çoğunlukla hakları teslim edilmeyen kadınlardan ve hukuklarından bahsetmek istiyoruz.
Bu köşemizde hep belirttiğimiz gibi bizim inançlarımıza ve kültürel değerlerimize göre ‘Kadın kutsal bir emânettir.’ Kadın, toplumda genelde erkeklerin istifâde ettiği bir mal gibi kullanılmamalı. Kadının toplumdaki saygınlığının sağlanması için elden gelen yapılmalı. Kadın düşerse aile düşer. Ailenin düşmesiyle toplum düşer. Kadınsız bir toplum olamayacağına göre onun problemleri bir bir tespit edilip çözümleri ile ilgili cevaplar oluşturulmalıdır. Asıl ‘Kadınlar Günü’ olarak organize edilmesi elzem olan bu sorunların tespit edilmesini sağlayan bir ‘Konsey’ oluşturulmalıdır. Bu sene tespit edilen sorunların giderilmesi için çeşitli projeler üretilmeli, sene boyu bu projelerin uygulanması adına çalışmalar yapılmalı ve yeni senedeki ‘Kadınlar Günü’nde onurla o problemlerin bitirilmesi için şunlar şunlar yapıldı diyerek ‘kutlama’ değil ‘çalışmalar’ ve ‘iyileştirmeler’ öne çıkarılmalıdır.
‘Kadınlar Günü’nde hem şiddetten, tâcizden, kadın cinâyetlerinden dem vuracaksınız hem de eğlentilerle oyunlar oynayacaksınız. Bu nasıl duygusal yakışıksız haller! Kadına uygulanan şiddet şimdilerde her çağdaş kadının ağzında sakız oldu. Her buldukları zeminde bunu dile getiriyorlar. Kadına uygulanan şiddet arttı deniyor. Hayır efendim bu düşünceye katılmıyoruz. Kadına uygulanan şiddette artma yok aksine bilinçlenen toplum ile daha azaldı bu durum. Asıl olayı böyle abartılı hâle getiren maalesef medyadır. Medya olmaması gereken, tasvip edilmeyen nâhoş bir hadiseyi alıyor, köpürtüyor, insanları isyan eder bir hâle getiriyor. Ayni şeyleri defâlarca göstere göstere o menfur hâdiseyi zihinlere kazıyor. ‘Sen de yapabilirsin hatta başın sıkışınca sen de böyle yap’ mesajı veriyor âdeta. Kırk da bir cereyan eden hâdiseleri öyle bir lanse ediyor ki medya sanırsınız her taraf böyle câni kişilerle(kocalarla) dolu. (Buradan şiddeti onayladığımız anlamı çıkmasın, böylesi yakışıksız bir durumu kim onaylar). O vakaları gerçekleştiren kişiler hep vurguladığımız gibi ruhen hasta olan kişiler. Rûhi dengesi yerinde olan bir insan ne olursa olsun karısını, ciğer pâresi çocuğunu bıçaklar mı? Keser mi? Öldürür mü? Bütün doktorlar hemfikir bu konuda diyorlar ki; “Akli dengesi yerinde bir insan ne kendi canına ne de başka cana kıymaz.” O zaman akıl sağlı yerinde olmayan beş-on dengesizin yaptığı çirkinlikleri toplum önüne her gün her gün koyarak ne yapılmak isteniyor Hak aşkına? Cevap açık; bazı düşman mihraklar toplumun ruh sağlığını bozmak istiyorlar. İşte kadına uygulanan şiddet son günlerde arttı yalanını yayanlar bu felsefenin ya oyuncuları ya da uyucularıdır. Bir defa daha belirtmek istiyoruz; kadına uygulanan şiddet artmadı. Eskiden de vardı bu şiddet o zaman basın yayın bu kadar etkin değildi sonra eskiler her olayı abartmadan gizlerlerdi sâdece gizlemekle kalmayıp o yanlış hâdiseleri gerçekleştirenleri bulup konuşurlar, konuyu araştırıp gidermek için hep yapıcı rol oynayarak pişman olmalarını sağlarlardı. Şimdikiler gibi olay, köpürtülmez tekrârı için zemin oluşturulmazdı. Eskiden de vardı bu hâdiseler. Yalnız şimdi esef verici durum şu ki, eskiden câhil diye yaftalanan kesim yapıyordu şimdi eğitimlisi de yapıyor. Sanatçı(!) eşlere şiddet uygulanmıyor mu? Paşaların hanımlarına şiddet uygulanmıyor mu? Kendi ağızlarıyla söylüyorlar, anlatıyorlar. Demek ki bu işin câhili, bilgilisi yok. Bu bir rûhi zayıflıktır, değer tanımamazlıktır. Asla tasvip edilemez, kul hakkı gerektirir. Ayrıca kadın fiziksel olarak erkeğe göre daha zayıftır, onun himâyesi gerekirken darp edilmesi, dövülmesi, işkence edilmesi, öldürülmesi acizliktir, basitliktir, câniliktir. Ona yapılan bu tür hâdiseler tüm insanlığa karşı işlenmiş olarak değerlendirilmelidir. Yâni böylesi hâdiseler bir insanlık suçudur. Geçmişte olduğu gibi bugün de kadına şiddet elbette ki engellenmelidir.
Oysa kadın zarâfet ve nezâket temsilidir. O; ince, hassas, duyguludur. Ancak o da akıllı olmalı ve kendine yüce Yaratıcı tarafından bahşedilen letâfetlerini, güzelliklerini sergilemede çok dikkatli olmalıdır. Kendisinde vâr olanlarla kimsenin oynamasına müsâde ermemelidir. Aksi kendisi için saygının yok edilmesi anlamına gelir. Toplum kadını, ailenin temel direği olması hasebiyle lâyık olduğu konuma oturtmalıdır. Onun saygınlığı sağlanmalı ki aile müessesesi yıkılmasın. Ayni zaman da kadın sosyal hayatta maddi ve mânevi denge unsurudur. Bu yitirilmemelidir. Toplumsal huzur kadınla sağlanır.
Kadın kendi çapında yetenekleri istikâmetinde sosyal hayata üretken olarak aktif bir biçimde katkı yapabilir. Bu durum ona öz güven getirir. Ancak kılık kıyâfet taassubu olmadan, dînî vecibelerini ihmal etmeden, usûlü edebince yapılırsa amaca ulaşır yoksa o da toplumda yanlış işleyen hayat çarklarının arasında ezilir kalır. Kadının ister evinde ister evi dışında uygun ortamlarda sağladığı kazancı kendine aittir. Dilediği yerde kullanma hakkına sâhiptir. Onun bu en tabi hakkı baskıyla, zor kullanarak, tehdit edilerek elinden alınmamalıdır.
Modern hayat kaçınılmaz bir süreçtir. Bu süreçte kadına ailesi ve çocuklarıyla birlikte kendi kültürel kimliğini yitirmeden dünya-ahiret dengesinde bir hayat tesis edilmelidir. Kadınsız hayat olmadığına göre o da bu toplumun en etkin bir parçası olduğuna göre taşkınlık yapmaması, yanlış yollara kaymaması için bugün onun her konudaki hak ve hukûkunun ciddi anlamda gözetilmesi gerekiyor. Göstermelik alınan tedbirler, düzenlenen kanunlar işin bir boyutudur. Asıl olan topluma bu düşünceyi yerleştirmektir. Bunun iş, bir dizi eğitim faaliyeti gerektirir. Ayrıca zaman ister hemen çözüm vermez. Ve âcilen de başlanması gerekir. Toplumda kadınlarımızın kendilerine özgü konularda eğitilmesi adına alınması gereken tedbirler için ilgili bakanlık derhal harekete geçmelidir.
Netice olarak diyoruz ki; bugünün kadınlarının sosyal, siyâsal, ekonomik ve hukûki yönden varlıklarını geliştirebilmeleri için yeni, çağdaş projeler üretilmelidir. Bunu gerçekleştirme adına çeşitli faaliyetler ve bir dizi çalışmalar organize edilmelidir. Örneğin onların kültürel kimliklerini geliştirici, psikolojilerini teskin edici, dînî bilgilerini tazeleyici çalışmalar tertip edilebilir. Okuma yönlerini artırıcı ve teşvik edici faaliyetleryapılabilir. Geçen sene Konya Yazarlar Birliği ve Eğitim Fakültesi’nin ortaklaşa düzenlediği ‘Anneler Okuyor. Ev Hanımları da Okusun’ kampanyası ne güzel bir örnekti. Bugünkü ortamda ailenin yeniden yapılanması adına kadına düşen görevler ve her türlü ahlaksızlığın kol gezdiği şu ortamda çocukların en az zararla yetiştirmesi için bilinmesi gereken temel öğretilerin kadınlarımıza verilmesinde günümüz teknolojinin en etkin olarak kullanılmasıyla ifa edilecek çalışmalar âcilen yapılmalıdır. Bahsedilen bu çalışmalar emek ister, zaman ister, zemin ister, gayret ve fedakârlık ister. Yıllardır söylüyoruz. Kadın doğru anlaşılmalı ve doğru algılanmalı diyoruz vesselam.
Bu köşemizde hep belirttiğimiz gibi bizim inançlarımıza ve kültürel değerlerimize göre ‘Kadın kutsal bir emânettir.’ Kadın, toplumda genelde erkeklerin istifâde ettiği bir mal gibi kullanılmamalı. Kadının toplumdaki saygınlığının sağlanması için elden gelen yapılmalı. Kadın düşerse aile düşer. Ailenin düşmesiyle toplum düşer. Kadınsız bir toplum olamayacağına göre onun problemleri bir bir tespit edilip çözümleri ile ilgili cevaplar oluşturulmalıdır. Asıl ‘Kadınlar Günü’ olarak organize edilmesi elzem olan bu sorunların tespit edilmesini sağlayan bir ‘Konsey’ oluşturulmalıdır. Bu sene tespit edilen sorunların giderilmesi için çeşitli projeler üretilmeli, sene boyu bu projelerin uygulanması adına çalışmalar yapılmalı ve yeni senedeki ‘Kadınlar Günü’nde onurla o problemlerin bitirilmesi için şunlar şunlar yapıldı diyerek ‘kutlama’ değil ‘çalışmalar’ ve ‘iyileştirmeler’ öne çıkarılmalıdır.
‘Kadınlar Günü’nde hem şiddetten, tâcizden, kadın cinâyetlerinden dem vuracaksınız hem de eğlentilerle oyunlar oynayacaksınız. Bu nasıl duygusal yakışıksız haller! Kadına uygulanan şiddet şimdilerde her çağdaş kadının ağzında sakız oldu. Her buldukları zeminde bunu dile getiriyorlar. Kadına uygulanan şiddet arttı deniyor. Hayır efendim bu düşünceye katılmıyoruz. Kadına uygulanan şiddette artma yok aksine bilinçlenen toplum ile daha azaldı bu durum. Asıl olayı böyle abartılı hâle getiren maalesef medyadır. Medya olmaması gereken, tasvip edilmeyen nâhoş bir hadiseyi alıyor, köpürtüyor, insanları isyan eder bir hâle getiriyor. Ayni şeyleri defâlarca göstere göstere o menfur hâdiseyi zihinlere kazıyor. ‘Sen de yapabilirsin hatta başın sıkışınca sen de böyle yap’ mesajı veriyor âdeta. Kırk da bir cereyan eden hâdiseleri öyle bir lanse ediyor ki medya sanırsınız her taraf böyle câni kişilerle(kocalarla) dolu. (Buradan şiddeti onayladığımız anlamı çıkmasın, böylesi yakışıksız bir durumu kim onaylar). O vakaları gerçekleştiren kişiler hep vurguladığımız gibi ruhen hasta olan kişiler. Rûhi dengesi yerinde olan bir insan ne olursa olsun karısını, ciğer pâresi çocuğunu bıçaklar mı? Keser mi? Öldürür mü? Bütün doktorlar hemfikir bu konuda diyorlar ki; “Akli dengesi yerinde bir insan ne kendi canına ne de başka cana kıymaz.” O zaman akıl sağlı yerinde olmayan beş-on dengesizin yaptığı çirkinlikleri toplum önüne her gün her gün koyarak ne yapılmak isteniyor Hak aşkına? Cevap açık; bazı düşman mihraklar toplumun ruh sağlığını bozmak istiyorlar. İşte kadına uygulanan şiddet son günlerde arttı yalanını yayanlar bu felsefenin ya oyuncuları ya da uyucularıdır. Bir defa daha belirtmek istiyoruz; kadına uygulanan şiddet artmadı. Eskiden de vardı bu şiddet o zaman basın yayın bu kadar etkin değildi sonra eskiler her olayı abartmadan gizlerlerdi sâdece gizlemekle kalmayıp o yanlış hâdiseleri gerçekleştirenleri bulup konuşurlar, konuyu araştırıp gidermek için hep yapıcı rol oynayarak pişman olmalarını sağlarlardı. Şimdikiler gibi olay, köpürtülmez tekrârı için zemin oluşturulmazdı. Eskiden de vardı bu hâdiseler. Yalnız şimdi esef verici durum şu ki, eskiden câhil diye yaftalanan kesim yapıyordu şimdi eğitimlisi de yapıyor. Sanatçı(!) eşlere şiddet uygulanmıyor mu? Paşaların hanımlarına şiddet uygulanmıyor mu? Kendi ağızlarıyla söylüyorlar, anlatıyorlar. Demek ki bu işin câhili, bilgilisi yok. Bu bir rûhi zayıflıktır, değer tanımamazlıktır. Asla tasvip edilemez, kul hakkı gerektirir. Ayrıca kadın fiziksel olarak erkeğe göre daha zayıftır, onun himâyesi gerekirken darp edilmesi, dövülmesi, işkence edilmesi, öldürülmesi acizliktir, basitliktir, câniliktir. Ona yapılan bu tür hâdiseler tüm insanlığa karşı işlenmiş olarak değerlendirilmelidir. Yâni böylesi hâdiseler bir insanlık suçudur. Geçmişte olduğu gibi bugün de kadına şiddet elbette ki engellenmelidir.
Oysa kadın zarâfet ve nezâket temsilidir. O; ince, hassas, duyguludur. Ancak o da akıllı olmalı ve kendine yüce Yaratıcı tarafından bahşedilen letâfetlerini, güzelliklerini sergilemede çok dikkatli olmalıdır. Kendisinde vâr olanlarla kimsenin oynamasına müsâde ermemelidir. Aksi kendisi için saygının yok edilmesi anlamına gelir. Toplum kadını, ailenin temel direği olması hasebiyle lâyık olduğu konuma oturtmalıdır. Onun saygınlığı sağlanmalı ki aile müessesesi yıkılmasın. Ayni zaman da kadın sosyal hayatta maddi ve mânevi denge unsurudur. Bu yitirilmemelidir. Toplumsal huzur kadınla sağlanır.
Kadın kendi çapında yetenekleri istikâmetinde sosyal hayata üretken olarak aktif bir biçimde katkı yapabilir. Bu durum ona öz güven getirir. Ancak kılık kıyâfet taassubu olmadan, dînî vecibelerini ihmal etmeden, usûlü edebince yapılırsa amaca ulaşır yoksa o da toplumda yanlış işleyen hayat çarklarının arasında ezilir kalır. Kadının ister evinde ister evi dışında uygun ortamlarda sağladığı kazancı kendine aittir. Dilediği yerde kullanma hakkına sâhiptir. Onun bu en tabi hakkı baskıyla, zor kullanarak, tehdit edilerek elinden alınmamalıdır.
Modern hayat kaçınılmaz bir süreçtir. Bu süreçte kadına ailesi ve çocuklarıyla birlikte kendi kültürel kimliğini yitirmeden dünya-ahiret dengesinde bir hayat tesis edilmelidir. Kadınsız hayat olmadığına göre o da bu toplumun en etkin bir parçası olduğuna göre taşkınlık yapmaması, yanlış yollara kaymaması için bugün onun her konudaki hak ve hukûkunun ciddi anlamda gözetilmesi gerekiyor. Göstermelik alınan tedbirler, düzenlenen kanunlar işin bir boyutudur. Asıl olan topluma bu düşünceyi yerleştirmektir. Bunun iş, bir dizi eğitim faaliyeti gerektirir. Ayrıca zaman ister hemen çözüm vermez. Ve âcilen de başlanması gerekir. Toplumda kadınlarımızın kendilerine özgü konularda eğitilmesi adına alınması gereken tedbirler için ilgili bakanlık derhal harekete geçmelidir.
Netice olarak diyoruz ki; bugünün kadınlarının sosyal, siyâsal, ekonomik ve hukûki yönden varlıklarını geliştirebilmeleri için yeni, çağdaş projeler üretilmelidir. Bunu gerçekleştirme adına çeşitli faaliyetler ve bir dizi çalışmalar organize edilmelidir. Örneğin onların kültürel kimliklerini geliştirici, psikolojilerini teskin edici, dînî bilgilerini tazeleyici çalışmalar tertip edilebilir. Okuma yönlerini artırıcı ve teşvik edici faaliyetleryapılabilir. Geçen sene Konya Yazarlar Birliği ve Eğitim Fakültesi’nin ortaklaşa düzenlediği ‘Anneler Okuyor. Ev Hanımları da Okusun’ kampanyası ne güzel bir örnekti. Bugünkü ortamda ailenin yeniden yapılanması adına kadına düşen görevler ve her türlü ahlaksızlığın kol gezdiği şu ortamda çocukların en az zararla yetiştirmesi için bilinmesi gereken temel öğretilerin kadınlarımıza verilmesinde günümüz teknolojinin en etkin olarak kullanılmasıyla ifa edilecek çalışmalar âcilen yapılmalıdır. Bahsedilen bu çalışmalar emek ister, zaman ister, zemin ister, gayret ve fedakârlık ister. Yıllardır söylüyoruz. Kadın doğru anlaşılmalı ve doğru algılanmalı diyoruz vesselam.