Kadın, sözlüklerde “Yetikin dişi insan, inas, nîsa, zen. Er görmüş, kızlığı gitmiş dişi, karı, eş, zevce, hanım, hatun, bânû, sitti” olarak tanımlanıyor. Yüze Kitabımız Kur’ân-ı Kerim’in dördüncü sûresi olan Nîsa da “kadın ve kadınlar” anlamına geliyor. İlk âyetin meali şöyle:
“Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının ki, sizleri bir tek nefisten yarattı. Ondan eşini yarattı da, ikisinden bir çok erkekler ve dişiler üretti. O Allah’a karşı gelmekten sakının ki, siz O’nun ve o rahimlerin hürmetine birbirinizden dilek dilersiniz, Çünkü O Allah üzerinizde gözcüdür.” (Nîsa, 1)
İstatistiklere göre bu yılın ilk 10 ayında 357 kadın cinayete kurban gitmiş. Konya’da 10’ün üzerinde kadın cinayeti var. En son kadın cinayeti İstanbul’da işlendi. Genç evli bir adam annesini, eşini ve kayınvalidesini tabancayla öldürerek kız kardeşini de ağır yaraladı. Bu kâtil zanlısı toplam yedi kişiyi katletti ve sonunda kendisi intihar etti. 14 yılın istatistik verilerine göre, en çok kadın 2024’ün ekim ayında öldürülmüş. 48 kadın erkekler tarafından katledilmiş. Filistin’de öldürülen kadın sayısı dört bini aştı. Çocuk sayısı ise 6 bini geçti. Dünyada öldürülen kadın cinayetleri sıralamasında Türkiye, 146 ülke arasında 124’üncü sırada yer alıyor. Dünyada en çok şiddete maruz kalan iki insan varlığından biri kadın, diğeri ise çocuk.
Kadına yönelik şiddet, cinayet ve katliamların ardı arkası neden kesilmiyor da her sene artarak devam ediyor? Kadın nedir? Kadın kime denir? Kadın bizim neyimiz olur?
Kadına karşı şiddet ve cinayetler nasıl önlenir?
Her şeyden önce, erkek milletinin, kadın milletine karşı bakış açısı nasıl olmalıdır?
Bana göre de sorgulanması ve ivedi olarak ele alınması gereken taraf bu olmalı, diye düşünenlerdenim. Ayrıca, cinsel istismarla (tecavüz ederek) kadın ve çocuk öldüren kâtillere, idam cezası olmadığına göre; adaletin yerini bulması açısından aldığı cezanın iki katıyla cezalandırılmaları gerekir.
Kadın bizim her şeyden önce “anne”miz oluyor. Sonra eşimiz ve “kadınımız” oluyor.
Kadın, erkeği yalnızlıktan ve kısırlıktan, verimsizlik ve sonuçsuzluktan kurtaran büyük bir nimettir. Efendimiz (s.a.v.)’e dünyada sevdirilen iki güzel şeyden biri “helal kadın” değil midir?
Sahih bir hadiste Şanlı Peygamber, “Kadın bir eye kemiği gibidir. Kadın bir eye kemiğinden, eğri büğrü bir eye kemiğinden yaratıldı. Onu doğrultmaya kalkarsan kırarsın, kırılması da talâkıdır” buyuruyor. Burada boşanmaya vurgu yapılarak dikkat çekiliyor. Kadının diğer kırılma noktası da onun fıtratından ayrı “erkekleştirilmeye” çalışılmasıdır. Cennette Havva ile Âdem’i kandıran şeytan, bu asırda bilim ve bilgiçliği çok iyi kullanıyor ve bizi, en çok dinimizi istismar ederek aldatıyor. Dinden uzakların şeytanla dansı bir başka oluyor. Şeytan ekseriyetle silah olarak “kadın”ı kullanıyor. Yahyâ aleyhisselâm’a “Zinânın başlangıcı nedir” diye sorduklarında, o ”Bakış ve düşüncedir” diye cevap veriyor. Yusuf aleyhisselâm’ın Zaliha ile olan kıssası, büyük şehvet hususunda şeytan ile mücadele eden herkes için bir örnek teşkil etmiştir. Günümüzde nikâhsız olarak mührü bozanlar o kadar çoğaldı ki… Şehvet bâzen insanı aşk sapıklıklarına da sürükler. Bu ise en büyük ahmaklıktır. Hatta hayvanlık derecesini aşmaktır. Günümüzde, özellikle sosyete muhitinde, zinanın adı “aşk” oldu. Zira aşk, şehvetini teskin ile kalmaz aşk, şehvetlerin en çirkini ve en çok utanılacak olanıdır. Kadına karşı aşkın yanında mal, servet, makam, koltuk, mevkiî aşkı da var. Kuş uçurmak ve kumar aşkı da öyledir. Dadandıktan sonra ayrılmak zor olur. Bazı ünlü ve ünsüz kimseler bunların mübtelası olmuş, dünya ile ahiretleri perişan olmuştur.
Velhasıl kadın nimeti suiistimal edilmemesi, şükrü ede edilmesi gerekmektedir. Erkek ile kadın arasında nefsî ve ruhî bir alâka ve ilgi, sevgi, muhabbet var. Ve bu alâkadan erkek evvel, kadın tâlidir. Kadın ve erkek birbirine eşit değildir. Amma kadın şahane bir varlıktır. Kadında birde “Rahim” vardır. Rahim “dostluk, merhamet, şefkat, acıma, incelik, zarafet, yufka yüreklilik” demektir. Sıla-i rahim; akrabaya iyilik, yakınlık ve alâkayı, yani selam ile sabahı kesmemek demek. Cavid-19’dan sonra sıla-i rahim kapısını kapatan ve insanları kadın-erkek demeden evlere kapatan şeytanın iki ayaklı dostları olsa gerek.
Erkeklere düşen vazife, kadınları öldürmek, cinsel meta olarak görmek değil, Allah’ın birer emaneti olarak onların şeref ve haysiyetlerini fıtratları gereği korumak, tecavüzden ve kötüye kullanmadan ve evlilik gayesini bozacak münasebetsizliklerden korumaktır.
Ya değilse, “Kadını fendi, erkeği yendi” olur ki, maazallah!