Kaçış

Ayşe Aslı Duruk

Etrafta kimsecikler yok ama bütün dünyanın gözleri üzerime çevrilmiş gibi, öyle tedirgin, öyle diken üzerindeyim. Görünür olmanın; görülebilirlik fikrinin ağırlığı altında ezile ezile yürüyorum. İzlenmenin rahatsızlığı, huzursuzluğu... Ne talihsiz şey! Oysa kayboluverebilseydim gecenin içinde, beden kılıfını yırtıp, şekilsiz ve yokluğa çalan cisimsiz bir varlıkmışım gibi! Ne olurdu sanki? Görünmez olabilmek için, illa bir çizgi film kahramanı mı olmak gerek?

**
Karanlık sokağın içine, uzaktaki evlerin pencerelerinden dışarıya yayılan ışık hüzmeleri, billurdan birer salkımlarmış gibi kopartılıp fırlatılmış bir yandan oraya buraya, rast gele. Yer yer loş ya da enikonu aydınlık alanlar oluşmuş kaldırım taşlarının üzerinde. Geceye rengini giydiren bu aydınlık tezatlığın yüzünden iç huzurumun tehdit edildiğini, yani görülme ihtimalinin doğduğunu bilip, o uzaktaki evlerden yayılan ışığın sebebi olan kişiye, Edison'a rahmet okuyanlara ah ediyorum ben de inceden o an. Ezcümle, görülmek, duyulmak ya da bilinmek istemiyorum bu gece. 5 duyuya ait olan edilgenliklerin hiç birisinin muhatabı olmak istemiyorum. 

**
Kaçış... Kaçış, bir yerden mi, yoksa, bir yere midir sahi? Uzaklaşmak mı, yakınlaşmak mıdır daha çok? Gerçi o an elimde bir adresin bulunmadığına bakılırsa, ismin -den halindeyim daha çok; dizlerime derman veren şey ulaşmak değil, uzaklaşmak dürtüsü. Hoş, neyden, kimden ya da neden kaçtığımı da bilmiyorum o an. Unutmuş olmalıyım. İlla ki vardır yoksa bir sebebi. Hafızamı zorluyorum fakat... Yok! Kim oldugumun bilgisi bile beni terk etmiş hatta her nasılsa. Ne var ki insan, hayata devam edebilmek için biteviye yeni sebepler ya da bahaneler üretme konusunda ustadır. "Arkana bakarsan ölürsün." Önüne bakacaksın o halde.

**
Elimde bir adres olsaydı, bu ışıklar iç huzurumu o denli taciz etmezdi şimdi, biliyorum. Görülme ihtimalinin beni rahatsız eden tarafı, bu kaybolmuş halim ve görüntım olsa gerek. Kaybolmuş bir insan, her ne kadar emin adımlarla bir hedefe doğru bilinçli bir şekilde yürüyormuş gibi görunmeye calışsa da, muhakkak acemice bir açık verir çünkü. Aksi halde, ışık ve aydınlıkla barışık olur, Edison için de "Adam, insanlık için ne iyi bir şey yapmış ya Hu!" diyenlerden olurdum ben de.
Bu yönsüz ve belirsiz hal, bir gıven arayışı, ihtiyacı, dahası arzusuna itiyor beni o an. Tekin koşullar lazım. Hani tanımsız bir siluet, uzaktan kollarını bana doğru açsa, hiç düşünüp hesap etmeden o tarafa doğru koşacak kadar biçareyim o an. Her "Salatalığım var" diyene, tuzluğu kapıp gidecekmiş gibi.
Derken... Bir siluet evet ama insana ait olmayan bir karaltı beliriyor hemen önümde. Hemen önümde dediysem, bu yarı loş ve yarıdan fazla karanlık ortamda görüş kabiliyetimi aşan bir mesafede. Yaklaşıyorum ona. Korkmadan. Bir kurt!

**
Peşinden gitmemi buyuran bakışlarına mukabele edip, arkasına takılıyorum onun. Bir varlığın öncülüğü, hepten kaybolmuş birisi için bulunmaz bir yoldaşlık ve yarenlik o an, anlıyorum. Gerçi kurtlar tehlikeli olmazlar mıydı?  Bilemiyorum. Başka seceneğim de yok ki. Denize düşenin neye sarıldığını herkes bilir, öyle değil mi? O halde ben masumum...

**
Azdan çok bir vaktin sonunda, bir ormanda buluyorum kendimi. Işıl ışıl, her nasılsa. "Burası Işıklı Orman" diyorlar, başından beri beni takip ettiğini bildiğim bakışların sahipleri. Elimde olmayan adresin yoksunluğu, elimde olmadan beni oraya götürecek ilahi bir planın parçasıymış demek ki. Şimdi bütün parçalar birleştiğinde ve büyük resmin tamamını gördüğümdeyse, başta sözünü ettiğim kaçışın, ismin -de halinde olduğunu anlıhorum. Çünkü oradan uzaklaşmak istediğim yer de, oraya yakınlaşmak istediğim yer de aynıymış. Hepsi ora-da olup bitmiş.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.