“Geçmişin tehlikelerinden biri esir olmaktı, geleceğin ki ise robot olmaktır.” Erich Fromm
Baş ödüllü kadın yazarımız, ülkede Rönesans’ın hükümferma olduğundan bahsetmişler. İsabet etmişler.
Evet, Rönesans, yeniden doğuş. Çünkü…
“Türkiye’nin özerk 25 bölgeye bölüneceği” konuşuluyor.
Buyurdukları gibi “çılgın bir dünyada yaşıyoruz” da, kim çıldırıyor muktedirler gücüyle.
Evet, Rönesans, çünkü…
GDO’lu besinler, zehirli ayakkabılar, “babalar danalar gibi satarım” diyen içi geçmişler, İsrail’e sınırlarımızda vatan bekçiliği yaptırmak gibisinden yüksek fikirler, akil(li) devrimcilikler; bu Rönesans döneminin getirdiği akıldâneliklerden.
2012 rakamlarına göre yabancılara 137 milyon metrekare taşınmaz satıldı. Filistin’i dilimizden düşürmezken, katliamcı İsrail’e toprak satışı patladı. “89 yıl boyunca sadece 12 dönüm toprak alan İsrail vatandaşları, son 2 yılda 59 dönümün sahibi oldu.”
Artık açıktan özerklik ilanları yapılıp, Cumhuriyete kafa tutuluyor. Öcalan’ın özgür bırakılmasından, “seçim öncesi müzakere başlamazsa bu savaş hazırlığıdır” tehditlerine kadar; ordusundan güvenlik kuvvetlerine, hükümetine dek devletin saldırılmadık yeri bırakılmıyor.
Evet, Rönesans, çünkü…
Medeniyetler Savaşı “Medeniyetler İttifakına” evrilirken; en ulu Haçlı simgesi, en âlâ müttefike dönüşerek, “Papa Kutsiyetpenahları(sığınılacak kutsal kişi ya da makam)” olarak yüceltiliyor. Herhalde bu da reform sürecinin bir parçası.
Evet, Rönesans, çünkü…
Türk bayrağına, istiklâl sembolümüze her türlü hakaret, saldırı, aşağılama gündemde.
Evet, Rönesans, çünkü…
“Uluslararası Çalışma Örgütüne (ILO) göre; Türkiye, 100 bin çalışan başına ölümlü iş kazalarında Avrupa birincisi, dünyada ise üçüncü sırada.”
“İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği raporuna göre ise son 12 yılda iş kazalarında 14 bin 455 işçi hayatını kaybetti”
Evet, Rönesans, çünkü…
Lüks, israf alabildiğine artmış durumda.“2014 Eylül sonu itibarıyla mevcut AVM sayısı 342 iken, gelecek yıl 368’e çıkacağı ifade diliyor.” Dünya tüketime, alışverişe dar geliyor, dört elle âleme sarılıyoruz.
Diyanet İşleri Başkanımızın altında bile, makam aracı 1 milyon liralık Mercedes (Diyanetin itibarından olsa gerek) bulunuyorken; sarayımızdaki muteber “klozetlerinin maliyetlerinin 5 bin lira ile 10 bin lira olmasına” şaşmamalı.
Bu arada bir müjde(!); İslâmiyet’in yeni yüzünde, AKP’li bir milletvekilimizin beyanlarına göre: “Eşcinseller de imam olabilir”. Aman ne iyi, değerler eğitimini artık pek güzel verirler. Kur’an âyetleri nasılsa “kakara kikiri”; nasılsa vaziyete uygun yorumlar yapan kutlu uğurlu kişiler “Allah rızası” için cepte gezer.
Eşcinsel papa(z)lardan, ne sebeble ayrılık gayrlığımız olsun ki. Modası geçmiş dinî ahlâk, neden “Başımızı” bozsun, ‘dönek, çıplak bir ahlâk(!)’ niçin geçersiz hükümsüz kalsın.
Evet, Rönesans, çünkü…
Kin, nefret, şiddet tablosu giderek vahimleşiyor; katlanarak artıyor. “2014’ün ilk 9 ayında 207 kadın cinayeti işlendi.”
“Uyuşturucu kullanımıysa ürkütücü boyutlara tırmandı. Bağımlılık yaşının 9'a kadar indiği öğrenilirken, satışlar da artık aleni yapılıyor”
Evet, Rönesans, çünkü…
Her zaman tepkiyle karşıladığımız, bizim için iğrenç sevimsiz hayvanlardan biri olan domuz, televizyonda yapılan tariflerle sofralarımıza sıçrıyor; reyonlarda satışa sunuluyor, lokantalarında domuz eti satan Müslümanlar türüyor, hızla üreyen domuz çiftlikleriyle, en çok haşır neşir olduğumuz, sinsi bir şekilde meşrulaştıran bir ürün haline geliyor.
Evet, Rönesans, çünkü…
Siyasiler, üst düzeydeki kişiler sürekli söylem değiştiriyor; yakın mesafedeki sözleri arasında bile uçurumlar mevcut. Kelimelerin haysiyeti yok.
Eski toplumlarda buna “yalan” derlerdi. Her şeye rağmen liderlere olağanüstü bir güven duyuluyor. Putlaştırılmaktan çekinilmiyor.
Doğruyla eğri, sürekli ve kasıtlı olarak birbiriyle, şahsî menfaatlere ve güne paralel olarak karıştırıldığı için, artık tefrik de edilemiyor. Konuya dâir herhangi bir sorumluluk, tasa ve lüzum hissedilmiyor.
Müslüman için ahret ve hesap günü, kanlı canlı mevcut dünyaya göre, daha ihtimal gerçek dışı gibi algılanıyor. Ki böylesine had aşımını, edepsizliği, setsiz frensiz her duruma ayarlanmayı başka nasıl açıklayacağız.
İktidarın erdemine olan inanç, dinin faziletine olan imandan üstün geliyor.
Daha düne kadar “Avrupa Birliği’yle nişanlıydık”, evleniyorduk, seviyeli birlikteliklerimiz ve kahrolası hamileliklerimiz vardı. Bugünse A’dan Z’ye iflah olmaz bir Osmanlıcıyız. Yarın, yine meçhul.
Neredeen nereyeee. Çok hızlı, baş döndürücü bir gelişim(!) evrim süreci.
Evet, Rönesans, çünkü…
Kör, sağır, dilsiz, taş kalpler, taş şehirler, betonlaşma açılımı ve (ruh) yeşilin(in) ölümü.
Bütün tanımlar, değerler yerle yeksan olurken bir de medeniyet hamlesi.
Evet, Rönesans, yeniden doğuyoruz çünkü…
“ABD Senatosu’nun raporuna göre, ‘Kara Bölge’ diye anılan, esirlerin ağırlandığı işkence merkezlerinin olduğu ülkeler sıralamasında ilk sıradayız.”
Birileri bize “desteğin, işbirliğinin” tarifini vermeli. Ve bravo! ABD’yi işkenceden ötürü “yiğitçe” kınadık.
Kadın yazar, bir zamanlar 4A(Ahlâk, Akıl; Adalet, Adap)dan bahsediyordu. Günümüzde dördünde de müthiş bir ilerleyiş(!) kaydedildi.
Rönesans böyle gerçekleşiyor demek ki. Yeni Rönesans aydını dediğiniz de benzerleri gibi olsa gerek.