Mutfağın musluğu, kapalı konumda olmasına rağmen su damlatıyordu. Damlatıyor'muş' demeliydim aslında. Lavabonun içinde duran yağlı ve kirli tabakların ve tavaların yüzeyinden "şıp şıp" diye çıkan sesleri fark ettiğim zaman anladım bunu. Hemen musluğun yönünü çevirip, hedef değiştirerek çıkan sesten kurtuldum o sırada. Sonra odama doğru yöneldim.
Yatak odama. İçinde yatılıp uyunulan oda, kendi odamız olur. O sırada temizlik için gelen kişi vardı orada. 'Abla' diyordum ona. O da 'abla' derdi bana. Temizliği kendileri yapanlar, bunun için eve bir çalışanın çağrılmasına son derece karşılardır gerçi. Ev sahibine karşı nefret dolu bir dil kullanırlar. Ama olsun. Bunu göze alıyorum şu anda. Temizlik için düzenli olarak eve birini çağırmaktan vazgeçeceğimi de hiç sanmıyorum, şartlar bunun için elverişli olduğu sürece. Yaklaşık yarım saat önce, odadan ne zaman çıkacağını sorduğumda "5 dakika kaldı" diyen ablamız, şimdi de "10 dakika kaldı" deyince sayıları ve zaman kavramını hiç sorgulamadan mutfağa geri döndüm ben de. Çünkü orası, aslı 'yaşama odası (living room)' olan kelimenin Türkçe'deki 'oturma odası' haline dönen halinden daha çok zaman geçirilesi, oturulunası ve yaşanılası bir yer gibi gelir bana hep. Belki yemek yeme eyleminin, oturmaktan çok daha hayati oluşundan dolayıdır bu. Hoş, buzdolabım genelde her nasılsa, o gün de öyleydi gerçi; bomboş diye adlandırılmaya ramak kalacak düzeyde olduğu söylenebilirdi. Yemek için yaşayan değil de yaşamak için yiyen birisinden tam da beklenileceği üzere. Ama olsun. Odamın temizliğinin biteceği zamanın gelmesini, mutfakta oturarak bekleyecektim; oturma odasında değil.
Elime telefonumu aldım. Birisini aramak için değil, internetteki rutinlerimi yapmak için... Zaten telefonlar bunun için kullanılmıyor mu artık daha çok? Ha bir de fotoğraf ya da video çekmek için kullanılıyordu değil mi? Ne var ki, o malum ve pahalı markanın son derece kaliteli çekimler yapan telefonlarından almak için ya fazla cimriyim ya da fazla fakir. Ya da o akıllı telefonlardan çok daha akıllyımdır, kim bilir? Nasıl alıyorlar, anlamıyorum azizim... (Temizlik için eve birisini çağıran o itici ve sosyetik kadın imajından bir anda kurtulup, gönlünüzü aldım şimdi değil mi ama?)
Zaten yazlık ev almak yerine, o parayı her yıl otele vermeyi çok daha mantıklı bir yaklaşım olarak görenlerdenim. Her hangi bir mülkün sorumluluğunu almak nerede, misafir olarak konakladığınız bir otelde hizmet almak nerede? Gerçi bu konudan 'Soyut Şeyler' başlıklı yazımda uzun uzadıya bahsetmiştim, şimdi detaya girmeye gerek yok. Hoş, konumuz da bu değil zaten. Gerçi belli bir konumuz da yoktu ve ben odamın temizliğinin bitmesi için mutfakta bekleyip zaman geçiriyordum en son, öyle değil mi? Bir de o su damlatan musluk...
Yalnız o değil de, odama geçmek konusunda ne zaman serbest ve özgür olabilirim acaba?
-Ablaaa 10 dakika kaldı demiştin, bitti mi acaba artık?
-Hemen bitiyor abla. 15 dakika kaldı.