Bir meselenin bir problemin varlığını kabul edip etmeme konusunda insan; kendi bağımsız iradesiyle bir karar verir. Bu kendi iradesiyle karar verdiği şey onun inancını oluşturur. Kabul veya ret şeklindeki tavır, ikisi de bir anlayışı ve inancı meydana getirir.
***
Bütün insanlık tarihi bu kabul ve ret üzerine şekillenmiştir, hâlâ da bu böyle devam etmektedir. Kıyamet kopuncaya kadar da devam edecektir.
***
Tabi burada bu kabul ve ret her konuda, her alanda, her kişi, toplum veya millette, yaşanan basit zor karmaşık her zaman ve her yerde olan bir konudur. Yemeğin lezzetinden tutun da çiçeğin güzelliği, elbisenin rengi, ülke yönetiminin iyi veya kötü oluşu, dine-imana inanıp kabul etme veya reddedip küfretme... Her kişi kendi yöneldiği kıblesiyle Kâbe’sine bakarken; taktığı gözlüğünün (Kur’an gözlüğü) rengiyle de hayatı okuyacaktır.
***
Bizim bunların hepsini tek-tek incelemek gibi bir derdimiz yok niyetimiz de yok. Biz bugün burada daha çok sosyal olayların iyi-doğru kabul edilip edilmemesi veya reddederek kabul etmeme konusuna değinmek istiyoruz.
***
Yakın zamanda ülkemizin yönetimi için bir seçim yapıldı. Seçimi Ak Parti’nin başını çektiği Cumhur İttifakı kazandı. Televizyonlarda değerlendirme yapan bir takım yağdanlık tipi sözde gazetecilerden biri şöyle diyor: “AKP çok büyük bir çaba ve gayret ile çalışarak seçimi kazandı” diyor. Böyle kabul edip, böyle inanıyor. Ben böyle inanmıyorum. Ben diyorum ki: “Fazla çalışmadılar, bu kadar oyu alacak kadar çalışmadılar. Vatandaşı çaresiz ve mecbur bırakıyorsunuz, yalan ve iftiralarla manipüle ediyor korku salıyorsunuz. Vatandaş ta: “Madem öyle, bu sefer de verelim bakalım,” diyerek mecbur kalıyor. Çünkü bu seçim şuna benzedi: Bizim boksör bir arkadaşımız: “Ben Balkan ikincisi oldum.” Dedi. Başka bir arkadaş ta ona: “Oğlum zaten iki kişi katıldınız, öbürü de birinci oldu, ”dedi.
***
Neyse benim zaten esas anlatmak istediğim konu bu değil. Benim anlatmak istediğim konu; bugünkü ekonomik ve sosyal yapının iyi olup olmadığıyla ilgili kabulün veya reddin nasıl olduğudur. Benim de içinde bulunduğum bir grup insan, bu gidişat iyi değil, ekonomi SOS. Veriyor. Ahlaki çöküntü had safhada, mutlaka bir tedbir almak gerekir, derken; öbür taraf hayır hiçbir şey yok her şey yolunda gayet güzel, Müslümanlığımız da yerinde, toplumsal ahlakımız da süper, biz uçuyoruz dünya bizi kıskanıyor... Vs.
***
Bu konuda kimin haklı kimin haksız olduğu net bir biçimde ortaya konamıyor. Sebep te şu ki: Herkes kendine göre haklı olduğunda sonuna kadar iddia ediyor. Karşı tarafı hiç dinlemiyor, dinlese de kabul etmiyor. Mesela yağmur her zaman bir rahmet, bereket ve hayır vesilesidir. Ama sanki şu son günlerde yağmur bile bize kızgın akıyor, sel oluyor, ekini- otu mahvedip, can alıyor. Biliyorum buna da itiraz olacak.
***
Allah hepimize dinleme, dinleyip sözün en doğrusuna uymayı nasip etsin “ Ki onlar (akıl, vicdan sahibi müminler) sözü dinlerler de sözün en güzeline uyarlar. Onlar öyle kişilerdir ki Allah onları doğru yola sevk etmiştir. Onlar temiz akıl sahibidirler.”(Zümer: 18)