Doğru yol, hak ve hakikat yolu; insanı huzura, refaha ulaştıran yoldur. Geçici bir refah, zevk olmayıp köklü, kalıcı(efradını cami, ağyarını mani) olan bir iyiliği kastediyoruz. Yani; sadece bir kişi veya gruba değil de herkes için iyi olup, kimseye de kötülük getirmemelidir. Ne fazla, ne eksik; tüm iyilikleri toplayan, kötülüklere de mani olan bir yol olmalıdır.
***
İnsan niçin doğru yolu, hak ve hakikat yolunu bulamıyor? Burada birinci madde kim ne derse desin kesinlikle iyilik yolunu kişinin kendisinin bulmak istemesidir. Eğer insan gerçekten ve samimi bir şekilde böyle bir şeyi bulmak istesin, mutlaka onu bulur, ona ulaşır. Mesela 1700-1800’lerde birçok batılı bilim adamı buluşlar yapmışlardır. Suyun kaldırma kuvveti ile ilgili olarak Arşimet’in ilginç bir hamam hikâyesi vardır. İsaac Newton’nun yer çekimi kuvveti ile ilgili yine ilginç bir hikâye anlatılır. Evet, onlar o konuları gerçekten sonuca ulaştırmak arzusunda olup, onunla yatıp onunla kalkarken böyle olaylarla karşılaşıp amaçlarına ulaşmışlardır.
***
Biz bu konuyu Müslüman bir kişi olarak ele alırsak; kişinin dilemesi ve canı gönülden onu istemesi gerekir. Ayrıca o işe kafa yorup, atlayamadığı bir eşikte beklediği sırada mutlaka onun yardımına, imdadına yetişen bir olay olacaktır. Biz buna NASİP diyoruz. Allah’ın verdiği, ikram ettiği, lütfettiği nasip deriz. Hiç imanla İslam’la alakası olmayan nice insanlara çok farklı sebeplerle Allah hak yolunu İslam Dinini nasip etmiş, Müslüman olmuşlardır. Bu konuda zevkle okuyacağımız nasıl Müslüman olduklarını anlatan kitaplar mevcuttur.
***
Şimdi bizim en büyük sıkıntımız bölünmüş parçalanmış İslam âleminin özellikle siyasi düzlemde dağınıklık ve ittihadın sağlanamamasıdır. Bizi üzen ve derin-derin düşündüren nokta burasıdır. Bu konunun çözümü için bir takım teknik çözümler üretilebilir, bununla ilgili çalışmalar yapan kardeşlerimiz var. İttifaklar konusunda ki; siyasi ittifaklar, kültürel ittifaklar, ilmi ittifaklar ve sanatsal ittifaklar olarak çalışmalar yapılıyor. Bu konuda Dinbir Der başkanı Muhiddin Hamdi Yıldırımın hakkı yenemez. Benim esas kafa yorduğum konu doğruyu görememek, doğruluğa karşı kör olmak, inatla, fanatizmle tarafgirlik yapıp bu konuda kendisinin mutlak hak olduğunu zannetmek.
***
Bir de şunu hiç unutmamamız gerekir ki; gerçekten Allah’tan korkar ve ona karşı takvalı davranırsak, mutlaka Allah doğru yolu bulmamızı bize nasip edecektir. Cenabı Allah Enfal Suresi 29. ayetinde şöyle haber veriyor: “Ey iman edenler! Allah’tan korkarsanız, O size iyiyi kötüden ayırt edebilen bir feraset(Furkan) verir ve sizin günahlarınızı örter, sizi bağışlar. Allah çok büyük bir lütuf sahibidir.”
Genel olarak; zararlı olan ihtilaf(ayrılık), faydalı olan da ittihat(birlik)tır. Ancak biz konuyu ayrıntılı bir biçimde ele alırsak; yararlı olan ihtilafı yani çeşitliliği kastetmiyoruz, o bir güzelliktir. Cenabı Allah Hucurat Suresi’nde “…Hem sizi tanışasınız diye milletlere, kabilelere ayırdık…”buyuruyor. Dilde, renkte, hatta ve hatta fikir yürütmede ve zevklerde farklılık güzeldir. Allah öyle istemiş ve öyle yaratmıştır.
Zararlı olan ihtilaflar ise; inanç esaslı(iman esaslı) ihtilaflar ki; diğer canlılara ve insanlara zarar verebilecek bir inanç.(Yahudilerinki gibi) Yönetim anlayışındaki ihtilaf; insanlara zulmetme ve gücü kötüye kullanma. Bencillik; her şey benim olsun, biz duygusunun yok olması. Doğaya-tabiata bakış; tahribat, yeryüzünü fesada verme ve merhametsizlik…vb.
***
İnsanın veya insanların doğruyu bulamamasının, doğru, güzel ve hak olanda ittihat edememelerinin sebebi; birisi gidişatı çok kötü görürken, diğerinin iyi görmesidir. Birinin kötü dediğine öbürünün iyi güzel demesi, tamamen zıt yönde hareket etmeleridir. O zaman yapılacak iş insanlar birbirlerini sonuna kadar dikkatlice dinlemelidirler. Eğer iddialar tamamen zıt yönde savunulmaya devam ediyorsa; o zaman artık iddialaşıp durmaktan vazgeçip, meseleyi zamana bırakmalıyız. İş inatlaşmaya dönüşürse; inat kötü bir şeydir, en iyi olan bir şeye bile kötü dedirttirir.
****
Dünyanın çok güzel günler yaşadığı dönemlerde veya dünyanın en güzel topluluğunun, devletinin oluştuğu zamanlarda bile % 70-80 oranında fikri, zikri, ilmi ortak hareket etme olabilmiştir. Eğer yüzde-yüz aynılık olsa zaten hayat biter, ancak o mezarlıkta olur. O zaman da cihat olmaz, hareket olmaz, sanat olmaz… vs. Yüzde 90 ayrılık olan yerde de hayat bitmese de bitme noktasına gelmiş demektir. Öyle bir ortamda(ülkede) yaşayan tüm insanlara hayat zehir olmuş demektir. Onun için % 50 in üzerine çıktıkça birlik-beraberlik, ittihat iyiye gidiyor demektir. Yüzde ellinin altına düştükçe de ihtilaflar artıyor, huzurlar kaçıyor demektir.
Cenabı Allah’tan herkesin hak olan doğruyu görmesini diler, toplumumuzun hak üzere hakta birleşmesini temenni ederim.