Gençlik inceleme yazı serisi
İttifak hiç şüphesiz Allah’ın koyduğu kurallar içinde olacaktır. Eğer bu ölçüler dışında bir ittifak varsa (bu gün buna istikrar deniliyor) o ittifak batıl bir ittifaktır. Birilerini iktidara taşımanın ittifakıdır, hakkın ve hayrın önünü kesme ittifakıdır. Buna İslam, ihtilaf (ayrılık) demektedir.
Cenab-ı Hak Bakara suresi 148 ve Maide suresi 48. Ayetinde, “…kötülüklerde yarışmayın, iyilikte ve hayırda yarışın…” buyurmaktadır. Bu ayetin muhatabı Müslümanlardır. “Kötülükte yarışmayın” buyrulduğunu göre bazı Müslümanların kötülükte ittifak etmesi ve sahada yarışması da mümkün olmaktadır. Cenab-ı Hak, bu yanlış yoldaki Müslümanları ikaz ederek, onların “kötülüklerde değil, iyilikte yarışmalarını” istemektedir.
Hemen belirtmeliyim ki, kötülüklerde yarışanlar, yaptıkları bu işin iyilik ve hayır olduğunu zannederek yaparlar. Bu yarış onları her adımda dünya ve ahiret felaketine sürükler. Ama bunların haberleri bile olmaz. Onun için her duamızda ve bütün samimiyetimizle; “Ya Rabbi… Bana (bize) hak’kı hak olarak göster ve ona bağlanmayı nasip et. Batılı da batıl olarak göster, batıldan kaçınmayı nasip et” demeliyiz.
Toplumlar kanunlarla idare edilir. İslam’ın hedefi de ekonomik, hukuki, ahlaki, ilmi, siyasi bütün kanunların “Adil düzene” uydurulmasıdır. Bu birlikte yapılan çalışmaya İslam, cihat demektedir.
ZEHRİ ALTIN KUPADA SUNARLAR
Bir takım göstermelik icraatlar, “Ben Müslüman’ım” diyen kimseyi tatmin etmemeli ve o toplumu yöneten kanunların durumuna tenkitçi bir gözle bakılmalıdır. Görünürde ki icraatlar İslami bir gelişme olduğu izlenimi hissediliyor da bu ülke yasalarına yansımıyorsa tamamen bir aldatmaca yapılmaktadır.
İslam faizi yasaklamış ve “…faiz alıp verenlerin Allah ve Resulüyle harp ettikleri…”ni açıklamışsa, ülke kanunlarında bu hükmün uygulandığı görülmeli değil midir?
İslam zinayı yapmayınız değil, zinaya yaklaşmayınız, buyuruyor da o ülke kanunlarında zina tamamen serbest bırakılıyorsa, zina yapanlara ceza verilmiyorsa görüntü ile kanunlar arasında bir tezat yaşanıyor demek değil midir?
Şu veya bu şekilde evinden ana ve babasından koparılan on binlerce kız ve kadın, bir ömür boyu seks kölesi olarak kullanılıyor, bu acı dert bir türlü dindirilemiyorsa, bu biçare kadınlar sırtından milyonlarca lira kazanılıyor ve kazançla vergi rekortmeni bile olunuyorsa, “Ben Kur’an okuyorum” demenin bir manası kalıyor mu?
Lut Peygamber döneminde eş cinsellik alıp yürümüş, erkek erkekle zina eder hale gelmişti. Adını Luticilik denilen bu sapıklık bir ülkede serbest bırakılmış ve erkek erkekle evlendiğini ilan eder duruma gelmişse, bu sapıklar yanlarına başkalarını da çekebilmek için resmen yürüyüş tertipliyorlar, açtıkları pankartla o ülke insanının inancıyla alay ediyorlarsa, Lut kavmi üzerine gönderilen bela ile cezalandırılması yakın olmaz mı?
Domuz böyle, içki böyle, kumar böyle, rüşvet böyle, hortumlama… böyle ise, o ülkenin İslam’ın emirlerini tuttuğunu kim söyleyebilir?
Yukarıda verdiğim örneklerin o ülkede yaşanması için birbirlerine omuz verenler de bir ittifak yapıyorlar ama bu ittifak, kötülüklerin hâkim olması için bir ittifak içinde olmuş olmazlar mı?
HAYIRDA YARIŞALIM
Ekonomi Profesörü bir arkadaşımız, Cuma namazını eda etmek üzere camiye gider. Diğer cumalarda olduğu gibi o gün de cami tıklım tıklım doludur. Profesörümüz, kenarda bir yer bulur oturur. Ezan okunur, cumanın sünneti kılınır. İmam efendi hutbeye çıkar ve Cuma hutbesini okumaya başlar. Hutbenin bir yerinde de bir hadis-i şerifi zikreder. O hadis-i şerif de Peygamberimiz (s.a.v); “İki günün birbirine müsavi olan, ziyandadır” buyurmaktadır.
Bu hadis-i şerifi okuyan imam, Hadis-i okumuş ve geçmiştir. Ama ekonomi profesörü olan zat, bu Hadis-i Şerifi sanki ilk defa duymuş gibidir. Kendi kendine; “Aman Ya Rabbi… Bu ne büyük bir ölçüdür. Ben bunu bu güne kadar niçin düşünemedim” diye düşünür.
“Bize ekonomi adına yıllarca Keynils’i, Adam Scmit’i, Durkaym’ı okuttular. Bunlarla da yıllarımız aldılar. Peygamberimiz bu Hadis-i Şerifinde öyle bir ölçü getirmiş ki, hayatın hangi sahasında bu Hadis-i Şerifi uygularsanız o sahada her gün daha ileri gidersiniz. İşte kalkınma bu kaide ile yürütülürse kalkınma olur. İşte huzur ve saadet buradan çıkmaktadır. Üretim bu ölçüyle artar, dış ticaret açığı bu kuralla kapanır” der.
Bizim kendimize, çoluk çocuğumuza, yakınlarımıza, milletimize ve bütün insanlığa faydalı olabilmemiz, önce “hayırda yarışıp, yarışmadığımıza…” iyi dikkat etmemizle mümkündür. Unutulmasın ki hayırların tamamı bizim karşımıza Allah’ın emri olarak karşımıza çıkmakta, şerlerin tamamı ise “Irkçı emperyalizmin” güdümünde yapılan çalışmalardan kaynaklanmaktadır.
Ve biz kendisine akıl verilmiş, irade-i cüz’iye ile de hareketlerinde serbest bırakılmış insanlar olarak, mutlaka hayır yolunu bulmaya ve hayırda yarışmaya mecbur olduğumuzu bilmeliyiz.