İTİKAF İBÂDETİNE BAKIŞ

Nurten Selma Çevikoğlu

Efendim Ramazan’ın mübârek ikliminde sona yaklaşıyoruz ve de en değerli son on güne girdik. Her bir günü birbirinden kıymetli derken şimdi de her ânı gâyet ehemmiyetli hiç zâyi edilmemesi gereken zaman dilimleri diyeceğiz içinde bulunduğumuz şu günler için. 

Bilindiği gibi Ramazan ayının son on günün Rasûlullah aleyhissalâtu vesselam dâima itikaf ile geçirirdi. Bizler de her Ramazan ‘yapalım’ diye yazar ve bilgiler veririz. Karınca karârınca misâli. Şimdi de, ‘itikaf’ ile ilgili farklı neler yazabilirim diye eski yazılarımı okudum bu konuda epey faydalı yazılar yazmışız hamdolsun.  

Geçtiğimiz günlerde Muhammed Zekeriya KANDEHLEVİ’nin 1349 H. senesinde yazdığı ‘Fezâil-i Ramazan’ (=Ramazan’ın Faydaları) isimli eserinde ‘İtikaf’ bölümünde kayda değer güzel bilgiler tespit ettim. O bilgilerden sizler için seçtiklerimi bugünkü yazımda aktarmak istiyorum.

“Îbn-i Kayyım (r.aleyh) diyor ki: ‘İtikafdan maksad gönlü Allâh’a bağlamak, her şeyden eli eteği çekip O’nunla buluşmak, O’nunla karşı karşıya olmak, bütün dünya uğraşlarından sıyrılıp Allah ile meşgul olmaktır. Herkesten ve her şeyden kopup kendini O’na öyle vermelidir ki, bütün düşünceleri, artık Allah düşüncesi ve zikri ile yer değiştirmeli, O’nun muhabbeti içine dolmalı, bütün benliğini Allâh’a vermelidir. İnsana dehşet veren kabir yalnızlığında bu ilgi işe yarayacak ve eğer gönül masivayla meşgul olmayı terk edip Allah ile olmaya alışmışsa, artık bütün vakitler ne kadar lezzetli olacaktır.’

Merah el-Felah yazarı: ‘Eğer itikaf ihlasla yapılırsa ondan daha üstün bir ibâdet yoktur.’ diyor.

Faziletleri sayılamayacak kadar çoktur. İtikafda kalbi dünya ve dünyalıklardan ayırmalıdır. Nefsi Mevlâ’ya havâle etmeli, O’nun kapısı eşiğine kapanmalıdır. İtikafda bütün vakitler ibâdette harcandığı için kişinin uyuması, uyanması hepsi ibadetten sayılır. İtikafda kişi Allâh’ın misafiridir; merhametli ve cömert bir ev sâhibi olan Allah Teâlâ, misafirine çok ikram edip onu memnun eder. İtikaf Allâh’ın kalesine sığınmak demektir, o kaleye hiç bir düşman ulaşamayacağına göre kişi o müddet içinde güvenliktedir. İşte bu ibâdetin nice güzellikleri ve faziletleri vardır.

Erkek için itikafa girilecek en üstün yer Mekke Mescidi (Kâbe) dir, sonra Medine mescidi (Peygamber mescidi), sonra Kudüs’deki Beytülmakdis (Mescid-i Aksâ) dir.

İmam Azam (r.aleyhe) göre itikaf yapılan mescidde beş vakit namaz cemaatle kılınmalıdır. İmam Yusuf ve İmam Muhammed’e göre cemaatle namaz kılınmıyor olsa dahi, şer’î açıdan mescid kabul edilmesi kâfidir. Kadının evindeki mescidde itikafa girmesi lâzımdır. Evde mescid kabul edilen belli bir yer yoksa o zaman her hangi sâkin bir köşede bir yer hazırlayıp orada itikafa girmelidir. Erkeklere göre kadınların itikafa girmesi daha kolaydır. Evde oturduğu yerde işlerini evin kızlarına ya da çocuklarına yaptırarak kolaylıkla itikaf sevâbma nâil olması mümkündür. 

İtikaf hâlinde insanın değişik ihtiyaçlarından dolayı oraya buraya gitmesi gerekmemekte böylece yüce Mevlâ’sı ile baş başa kalmaktadır. İş böyle olunca Kadir gecesinin kıymetini bilenler için itikafdan daha iyi bir yol ve fırsat yoktur. Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselam bütün Ramazan boyu ibâdete çok önem verir ve çok fazlalaştırırdı. Ama son on gün içinde bir anı bile ibâdetsiz geçmezdi. Geceleri uyanık geçirdiği gibi ev halkını da uyanık tutardı

İbn-i Abbas (r.a)’ın anlattığına göre Rasûlullah aleyhisselam (itikaf eden kimse hakkında) şöyle buyurdu: ‘O günahlardan korunmuş (ayrılmış) olur ve iyilikler (sevaplar) onun için, o sevâbı işleyenlere yapıldığı gibi, yazılır.’ (İbn-i Mâce)

Bu hadis-i şerifte itikafın iki özel faydasından bahsedilmiştir: 

a) Kişi itikaf sâyesinde günahlardan korunmuş olur. Yoksa kul her zaman için bir takım olaylar ve işlerden dolayı kusurlara, hatâlara, sürçmelere düşebiliyor bu yüzden de günaha girmiş oluyor. Ama itikafa girilince böyle şeylere fırsat kalmıyor, kul türlü günahlardan korunmuş oluyor. 

b) İtikafa giren mü’min, itikaf halinde olduğu için cenâze namazına katılmak, hasta ziyâretine gitmek vs. gibi bâzı sevaplardan mahrum kalıyor, ancak Allah kuluna bunu yapanların sevâbını veriyor. Aslında Allah kuluna ecir ve sevap vermek için bahâne arıyor, yeter ki kul Rabbine yönelsin, ondan istesin, ilâhi lütuf yağmur gibi onun üzerine yağacaktır.”

(sayfa 352-354) Hakikaten faydalı bilgiler, inşaALLAH istifâde edenlerden olalım efendim.

Hayırlı Cumâlar.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.