Meşhur 6 ve 9 karikatürü var, bilirsiniz. Her iki tarafın hem çok haklı, hem de çok haksız olduğu karikatür var ya hani.
Empati, anlayış, karşı tarafın zihninden düşünebilme. Her biri aslında çok basit olsa da, özne insan olunca bu değerleri yapabilmek dünyanın en zor işi denebilir.
Hayatın yavaşı, hızlısı yoktur, döngüsü vardır.
Güneşin bir döngüsü vardır, dünyanın, ayın döngüsü vardır. Göç eden kuşların, mevsimlerin, iklimlerin, açan çiçeklerin, kızaran domateslerin, olgunlaşan incirlerin de bir döngüsü vardır.
Siz ne yaparsanız yapın bu döngüyü ne bir saniye hızlandırabilir ne de bir saniye yavaşlatabilirsiniz. Dalında olgunlaşan armut, “Ya bu sene de çok sıcak olacak, ben bir an önce meyvalarımı olgunlaştırayım da keyfime bakayım!” demez.
Böyle saçmalıkları yapan dünya üzerinde tek bir yaratılmış vardır: İNSAN!..
Aslında bu döngülerde, süreklilikte bir hayat var. Yaşam belki de buna bağlı. Her yıl düşen yağmur miktarı ile buharlaşan su miktarı aynıdır misalen.
İnsanoğlunun saçmalıkları ve müdahil oldukları dışında, dünyadaki hemen her şey tekrar eder. Farslıların meşhur atasözünün çıkışı da buraya dayanır şahsi kanaatim, “Et-tekrarü ahsen, velev kane yüzseksen”
Siz ne yaparsanız yapın bu döngüyü değiştiremezsiniz.
Bakmayın siz bilim adamlarının dünya 1 sn daha hızlı dönüyor, 5 cm daha uzaklaşıyor demesine. Öyle muazzam bir döngü ve yaratılış var ki, “Milyon yıldır değişmeyen, değişemeyen sistem şimdi mi değişecek?” der insan. Elbette bilimsel olarak gerçeklik payı vardır. Ancak bilimin de pek tabi çokça yanıldığı noktalar vardır.
“Dünya yuvarlaktır!” diyen Galile, hapiste yatıp idamla yargılanmışken, idamdan kaçınmak için, iliklerine kadar gerçekliğini hissettiği ve savunduğu bu savından güya vazgeçmişken; aynı yargılamalar ve cezalandırmalar, çok değil 50 yıl sonra bu sefer “Dünya düzdür!” diyenin başına gelmiştir.
İşte aslında insanoğlunun girdiği bütün tartışmalar bu ve benzeri sebeplerden çıktı malum.
Empati kuramama, karşındakini inatla ve büyük bir istekle anlamama, akışı değiştirmeye gayret etme, değişmiyorsa zorbalık derecesinde müdahil olma.
Bunları unutur insan çoğu zaman. Alışır çünkü hemen her şeye. Konfor alanı da değişir, değişkenlik gösterir. Hatırlatma ister insan sürekli. Yani tekrar tekrar söyleme, uyarılma ihtiyacı hisseder.
Küçük çocuk babasını Rahman suresini okurken dinler. Defaaten tekrar eden ayeti duyunca sorar babasına, “Baba, Allah neden sürekli aynı ayetten söylemiş?” Aslında gerçekten üzerinde düşünülmesi bir konudur ama babası hiç düşünmemiştir tabi. Cevabı nasıl vereceğini bilemezken çocuk fırsat vermez ve cevabı da söyler, “İnsanlar anlamıyorlar çünkü, değil mi?”
Bizlere bazı şeyleri hatırlatan, telefondaki hatırlatıcılar gibi bir takım hatırlatma gereçlerine ihtiyaçlarımız var aslında.
Bunun en güzeli ve etkilisi güzel dostlar edinmektir kanaatimce.
Ama öyle dostlar ki, her ne pahasına olursa olsun senin suratına gerçeği haykıracak dostlar. O dostluğun biteceğini bilse dahi. Belki de en büyük zenginliğimiz de onlardır ve budur.