“Batı Karadeniz Turu”na devam...
Konya-Ankara-Bolu- tahrip görmüş Abant- güzel Gölcük- yerleşim kısmında tabii güzelliği betonla gitmiş Amasra- ve tarihini yapıtını korumuş, turiste hizmette göz doyuran Safranbolu’dan sonra sadece duble yol yapımı değil yeni güzergah doğrultusu içinde de hummalı çalışmalar olan Devlet yollarından…
İnşaat olsa da rahat geçerek (ilerde başka şekilde anlatım var!), Iğdır, araç üzerinden Kastamonu’ya varış…
Tur yazılarımı izleyemeyip, izlemek isteyenler için kolaylık. https://www.merhabahaber.com/yazar/Ahmet_Guldag/3510/Gezi_Notlarinda_Gorus_ve_Dusunusler.html
***
Kastamonu’ya giderken geçtiğimiz yollar üzerinde hakikaten karayolcu gözümle de gördüğüm gibi, İç Anadolu hatta Akdeniz kıyıları yol durumlarının gecikmelerini burada göremediğim aralıksız hummalı bir çalışma var.
Çalışmalar esnasında asfalt yollardan ayrılıp stabilize servis yollarından geçiyorsunuz ama sadece yavaşlama ve işaretlemelere göre dikkatli ve rahat geçişler. Bırakın vatandaşı, karayolcu olarak bile iftiharla seyrettim.
Bu yol üzerinde ne yazık ki İç Anadolu’nun bozkırlığını görmeseniz de Safranbolu’ya gidişteki ormanlık çam ağaçları arasından süzülmeniz maalesef yok. Aralıklı yeşillikleri gözlemliyorsunuz..
***
Kastamonu’nun etrafını hükümet ve diğer resmi daire binalarının çevrelediği geniş alan içindeki park da…
Konya’nın Zafer alanında ki(!) ne olduğu pek belli olmayan at başları ile yer saati(!) ve büyük alanı yeşillikle kapsatılan Kültür Parkı’nda bulunmayanlar yerine…
İstiklal Savaşı’nda, bomba taşıyan kadın ve kağnı yanında Mehmetçik görüntüleri size o günlerdeki oluşumu hatırlatmakta. Bunu ileride anlatacağım Ilgaz Dağı’nda da mevcutluğunu gördüm.
Hakikaten bir yere toplamakla değil dağıtmakla da gösterilen görüntü insana kıvanç vermekte.
Ortasından çay geçen Kastamonu’da da eski konaklar yıpranmadan heybetliğini korumuş. Kimini müze kimini restoran kimini de otel yapmışlar. Bu yerlerde kalmak için kalıyor gelip gidenler.
Konya’nın konaklarının yeksan olması yanında birde eski Gazi İlkokulu yanındaki aslında Konya sitili olmasa da Konya konağı olan evin tarih ve yapıtları koruyan heyetin(!) idare binası olarak tahsis ve kullanıldığı gibi düşünülmemiş. Safranbolu’da ki gibi asıllarından istifade ile turizm ilerlemesi temin edilmiş.
Tabii her yiğidin bir yoğurt yiyişi yanında görüşü de vardır. Ne diyelim.
Safranbolu’nun sadece bir eksikliğini burada vurgulamak isterim. Yıllar evveli “Saray Helvası” buradan çıkar İzmitlere kadar satışı olurdu. Maalesef Konya’nın yıllar evveli etli ekmeği yapımının kaybolduğu gibi orada da bu yapım bırakılıp kaybolmuş. (Sakın bana etli ekmek bıçak arası yapılıyor diye uydurma yapım olan kıymalı pideyi ikaz etmesinler. Bizim kuşak bilir onun nasıl olduğunu ve verdiği hazlı tadı. Burada anlatmaya gerek yok). Aradımsa da “yapımı bırakıldı” sözü ile karşılaşmıştım.
Ama Kastamonu’da devam edilmiş aslına tam uymayıp yakınlaşsa da. Tur refiklerimiz alışta sıraya girdiler.
Kastamonu gezisi sonrası düştük Sinop isimli Türkiye’nin Karadeniz’de en uç olan tarihi şehrine doğru. Bura yolarlıda aynı çalışmalar içinde
Ve Üst-Alt geçitlerle düzenlenerek rahat bir trafik geçimi sağlanmaya çalışılmakta. Kıvanç içinde ama içimin burukluğunu da tekrarlamayayım.
Sinop tarihi olmakla birlikte Anadolu ile irtibatı yol eksikliği oluşumlarında tesir etmesi yanında esinti dolayısıyla balıkçılığında ilerleyemediği belirtildiği gibi etkenlerden fazla ilerleme sağlayamamış.
Ekseriyetle Devlet memurlarının olduğu belirtilen şehirde orta halli halk çoğunlukta. Ama yeni yeni turistler buralara da gelmekle gelişim sağlanmakta.
Diğer kıyı şehirlerinden ayrıcalıklı olan turistik satış yerleri var.
Büyüklü küçüklü mağazalarda filmlerde gördüğümüz, zamanında denizlerin hakimi ticari, savaş ve korsan gemisi olan yelkenli gemilerin maketleri ile dolu.
Sırf bunları satarak gelir sağladıklarına göre satışı da fazla olsa gerek.
Sinop Kalesi ise heybeti ile dururken merdivenlerden çıkarak hem Sinop hem de Karadeniz’in ummanını temaşa ediyorsunuz.
Sinop Kalesi gezintilerinden sonra dinleme ve sabah kahvaltısı sonu tarihi “Sinop Cezaevi”ne gittik.
Hayret ki hayret filmlerde gördüğümüz zindanlarda ki gibi zincirlerle bağlanan yerler korku veriyordu insana. Sadece bu odalar mı? Gittiğimiz taş duvarlı pencereleri yukarı ve küçük olan mahkûm odalarında yaşamın rezilliğini anlatıyordu duvarlar.
Bunları şimdi özetlemek yerine ileri bir yazımda genişçe sunayım dikkate değer oluşumları.
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
Konya-Ankara-Bolu- tahrip görmüş Abant- güzel Gölcük- yerleşim kısmında tabii güzelliği betonla gitmiş Amasra- ve tarihini yapıtını korumuş, turiste hizmette göz doyuran Safranbolu’dan sonra sadece duble yol yapımı değil yeni güzergah doğrultusu içinde de hummalı çalışmalar olan Devlet yollarından…
İnşaat olsa da rahat geçerek (ilerde başka şekilde anlatım var!), Iğdır, araç üzerinden Kastamonu’ya varış…
Tur yazılarımı izleyemeyip, izlemek isteyenler için kolaylık. https://www.merhabahaber.com/yazar/Ahmet_Guldag/3510/Gezi_Notlarinda_Gorus_ve_Dusunusler.html
***
Kastamonu’ya giderken geçtiğimiz yollar üzerinde hakikaten karayolcu gözümle de gördüğüm gibi, İç Anadolu hatta Akdeniz kıyıları yol durumlarının gecikmelerini burada göremediğim aralıksız hummalı bir çalışma var.
Çalışmalar esnasında asfalt yollardan ayrılıp stabilize servis yollarından geçiyorsunuz ama sadece yavaşlama ve işaretlemelere göre dikkatli ve rahat geçişler. Bırakın vatandaşı, karayolcu olarak bile iftiharla seyrettim.
Bu yol üzerinde ne yazık ki İç Anadolu’nun bozkırlığını görmeseniz de Safranbolu’ya gidişteki ormanlık çam ağaçları arasından süzülmeniz maalesef yok. Aralıklı yeşillikleri gözlemliyorsunuz..
***
Kastamonu’nun etrafını hükümet ve diğer resmi daire binalarının çevrelediği geniş alan içindeki park da…
Konya’nın Zafer alanında ki(!) ne olduğu pek belli olmayan at başları ile yer saati(!) ve büyük alanı yeşillikle kapsatılan Kültür Parkı’nda bulunmayanlar yerine…
İstiklal Savaşı’nda, bomba taşıyan kadın ve kağnı yanında Mehmetçik görüntüleri size o günlerdeki oluşumu hatırlatmakta. Bunu ileride anlatacağım Ilgaz Dağı’nda da mevcutluğunu gördüm.
Hakikaten bir yere toplamakla değil dağıtmakla da gösterilen görüntü insana kıvanç vermekte.
Ortasından çay geçen Kastamonu’da da eski konaklar yıpranmadan heybetliğini korumuş. Kimini müze kimini restoran kimini de otel yapmışlar. Bu yerlerde kalmak için kalıyor gelip gidenler.
Konya’nın konaklarının yeksan olması yanında birde eski Gazi İlkokulu yanındaki aslında Konya sitili olmasa da Konya konağı olan evin tarih ve yapıtları koruyan heyetin(!) idare binası olarak tahsis ve kullanıldığı gibi düşünülmemiş. Safranbolu’da ki gibi asıllarından istifade ile turizm ilerlemesi temin edilmiş.
Tabii her yiğidin bir yoğurt yiyişi yanında görüşü de vardır. Ne diyelim.
Safranbolu’nun sadece bir eksikliğini burada vurgulamak isterim. Yıllar evveli “Saray Helvası” buradan çıkar İzmitlere kadar satışı olurdu. Maalesef Konya’nın yıllar evveli etli ekmeği yapımının kaybolduğu gibi orada da bu yapım bırakılıp kaybolmuş. (Sakın bana etli ekmek bıçak arası yapılıyor diye uydurma yapım olan kıymalı pideyi ikaz etmesinler. Bizim kuşak bilir onun nasıl olduğunu ve verdiği hazlı tadı. Burada anlatmaya gerek yok). Aradımsa da “yapımı bırakıldı” sözü ile karşılaşmıştım.
Ama Kastamonu’da devam edilmiş aslına tam uymayıp yakınlaşsa da. Tur refiklerimiz alışta sıraya girdiler.
Kastamonu gezisi sonrası düştük Sinop isimli Türkiye’nin Karadeniz’de en uç olan tarihi şehrine doğru. Bura yolarlıda aynı çalışmalar içinde
Ve Üst-Alt geçitlerle düzenlenerek rahat bir trafik geçimi sağlanmaya çalışılmakta. Kıvanç içinde ama içimin burukluğunu da tekrarlamayayım.
Sinop tarihi olmakla birlikte Anadolu ile irtibatı yol eksikliği oluşumlarında tesir etmesi yanında esinti dolayısıyla balıkçılığında ilerleyemediği belirtildiği gibi etkenlerden fazla ilerleme sağlayamamış.
Ekseriyetle Devlet memurlarının olduğu belirtilen şehirde orta halli halk çoğunlukta. Ama yeni yeni turistler buralara da gelmekle gelişim sağlanmakta.
Diğer kıyı şehirlerinden ayrıcalıklı olan turistik satış yerleri var.
Büyüklü küçüklü mağazalarda filmlerde gördüğümüz, zamanında denizlerin hakimi ticari, savaş ve korsan gemisi olan yelkenli gemilerin maketleri ile dolu.
Sırf bunları satarak gelir sağladıklarına göre satışı da fazla olsa gerek.
Sinop Kalesi ise heybeti ile dururken merdivenlerden çıkarak hem Sinop hem de Karadeniz’in ummanını temaşa ediyorsunuz.
Sinop Kalesi gezintilerinden sonra dinleme ve sabah kahvaltısı sonu tarihi “Sinop Cezaevi”ne gittik.
Hayret ki hayret filmlerde gördüğümüz zindanlarda ki gibi zincirlerle bağlanan yerler korku veriyordu insana. Sadece bu odalar mı? Gittiğimiz taş duvarlı pencereleri yukarı ve küçük olan mahkûm odalarında yaşamın rezilliğini anlatıyordu duvarlar.
Bunları şimdi özetlemek yerine ileri bir yazımda genişçe sunayım dikkate değer oluşumları.
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…