Aksak Emir Timur Hindistan'a gitti…
"Hint çalgıcılarının pek maharetli olduklarını büyüklerden duymuştum…" dedi…
Ve çalgıcıları çağırdılar hemen huzura…
Görme özürlü bir çalgıcı huzura gelip tar çalmaya başladı…
Emir Timur kendinden geçti…
***
Çok memnun kaldı ve çalgıcıya adını sordu…
Çalgıcı elleriyle çadırın direklerini yoklayarak, Aksak Timur’a doğru döndü;
“Adım Devlet'tir efendim” diye yanıt verdi…
***
Timur çadırda yankılanan beklenmedik kocaman bir kahkaha attı…
Ardından da şaşkınlık içerisinde yarı kızgın yarı sitemkâr çalgıcıyı azarladı;
“Bre, Devlet kör olur mu hiç?“
***
Çalgıcı, Aksak Timur’un huzurunda bir an bile titremeden, kısa bir süre sessizce durdu…
Tüm kulakların kendisinin ağzından çıkacak cevaba dikkat kesildiğini anladığı an, çadırın içine bir kırbaç edasıyla sözlerini salıverdi;
“Devlet kör olmasaydı, topalın evine gelir miydi hiç?”
Timur bu HİKMET TOKADI karşısında sendeledi, yutkundu, öksürdü kısa bir mahçup kahkaha atarak çalgıcıyı ödüllendirdi…
***
Bugün yazı kısa olacak…
Ee peki, yukarıdaki kıssadan kimlere hisse düşecek? Yazıyı bitirmeden, bu hisseleri de dağıt git mübarek...” diyenler olacaktır…
Haklılarda…
***
Ama bu kıssadan sonra yazının devamını bugün siz sevgili okurun zihninde kendi yazmasını arzu ettik… O yüzden özgürsünüz yazıyı nereye bağlarsanız bağlayın…
İsimler çağrıştırıyor diye ister MHP’ye bağla…
Olaylar çağrıştırıyor diye, ister taa yukarılara bağla…
Bana bağlama da Sevgili OKUR, nereye bağlarsan bağla…
Sonra ister otur ağla, ister kalk oyna…