Nereye gidiyoruz yazı serisi (4)
“İşsizlik, bir ateşten gömlektir. Onu ancak giyen bilir.”
Yoksa milyarlarca lira maaş alan devlet ve Hükümet yetkileri ile Sendika ağaları sadece “işsizlik edebiyatı” yapabilirler. Yıllardır bu oyun da böyle sürer gider.
Her gün akşamlara kadar orası senin burası benim, kendilerine iş arayanlar, vardığı her yerden “kardeşim işçiye ihtiyacım yok” cevabını alanlar, akşam olup da evine tekrar dönerken sanki yer yarılsa da içine girseler daha iyi olacağını düşünür dururlar.
Bu biçare (çaresiz) insanlar ellerinde olmadan doğmuşlar, ellerinde olmadan belli bir yaşa kadar gelmişlerdir ama bir yerden sonra iş bulup çalışarak hayatlarını devam ettirmek, evinde ki annesi ve babasını, ailesini geçindirme sorumluluğu taşıyarak bir işte çalışmak istemektedirler. Ama yaşadıkları ortam onlara bu imkânı tanımıyorsa yani iş sahaları artan nüfusa göre geliştirilmemiş ve piyasalar dev holdinglere ve kartellere peş-keş çekilmişse, bunların yapacakları tek şey kalmaktadır. Onların kendilerini ölüme terk etmek veya intihar ederek bu ızdıraba son vermekten başka yapacakları bir şey yoktur.
Nasıl, balı yemeyene balın tadını tarif etmek imkânsızsa, işsiz kalmanın acısını da tarif etmek o kadar zordur.
Buna yakın bir durum daha vardır ki o da “asgari ücret”le bir taşeronun yanında çalışarak “Asrın kölesi” olmaktır. 800 – 900 TL ücret alan, fakat bütün işleri omuzlayan bu insanlar iki çocuğu ile bir eşini bile geçindirmekten aciz durumdadırlar.
İŞSİLİK ORANI YÜZDE KAÇTIR
Hükümet ve Devlet yetkilileri, TUİK (Türkiye İstatistik Kurumu) neredeyse her ay istatistikî bilgiler açıklarken, ülkemizde ki işsizlik oranlarını da ilan etmektedirler.
Doğrusu bu kadar zahmet yaparak, bu neticeleri halka duyurdukları için kendilerine candan minnettarlık duymaktayız. Öyle ya onlar olmasaydı biz işsizlik rakamlarını nasıl öğrenebilirdik?
Tekrar soruyorum. Türkiye de işsizlik oranı, yüzde kaçtır?
Sayın Başbakan, TUİK'den aldığı resmi işsizlik oranlarını açıklarken nasıl da gözümüzün içine baka baka, “Türkiye’de işsizlik oranı yüzde 9 civarındadır” diyor ve hemen arkasında ekliyordu. “Bu oran AB’den de diğer Avrupa devletlerden daha küçüktür” diyerek, bizleri “halimize şükretmeye çağırıyor(!)”du.
Elbette biz, inanan insanlar olarak, her hâl ve şart içinde dahi, halimize şükrederiz. Ancak gerçeklerin ne olduğunu da araştırmaya ve bulduğumuz sonuçla yetkilerin beyanlarını çek etmeye (karşılaştırmaya) de mecburuz.
Buradan bu yazımı okuyan veya yazımın muhtevasını (içeriğini) bir başkasına aktaran kardeşlerimize, şöyle etraflarına dikkatli gözlerle bakmalarını teklif ve tavsiye ediyorum.
Kimseye hissettirmeden karşılaştıkları, rast gele insanlara dikkat etsinler. Bu insanlarından mesela 100 kişiden kaç kişi işsiz avare avare gezmektedir?
Bu gözlemlemeyi, kendisine “ne iş yapıyorsun?” diye sorulduğunda “Emekliyim-yani hiçbir iş yapmıyorum” diyen insanları da katın.
Efendim, emekliler “emekli maaşı alıyorlar” diye lütfen önüme geçmeyin. Bu emeklilerin her biri kendi sahalarında tecrübeli insanlardır. Bu insanların, fazla ağır olmayan ve el mahareti (becerisi) isteyen işlerde istihdam edilmeleri, “milli gelirimize ne kadar büyük katkılar sağlayacağını” varın siz hesap edin. Şimdi bunlar, bir büyük “iş kaybı olarak” önümüzde durmaktadır. Akıllı bir Devlet adamları bunları düşünür ve çareler üretir. Bunları “Azrail’i bekleyen insanlar” olmaktan kurtarır.
ALİ CİNGÖZ OYUNU
İŞ-KUR’a işi düşüp de gidenler, yani kendisine iş arayanlar, oralarda şöyle bir afişle karşılaşmaktadırlar. “İŞ GARANTİLİ KURSLAR”
“Aman ne iyi… Biz de zaten böyle bir şey arıyorduk” diyenler, hemen kayıtlarını yaptırıyorlar. Tabii kayıt yaptırırken İŞKUR yetkilileri kendilerine, “Bu kurslar sonucu size iş verilecek” garantisini veriyorlar.
Nitekim kurslar bitiyor. Birkaç ay içinde de kursiyere bir Belediyeden ihale ile iş alarak çalışan bir taşeronun yanında bir iş buluyorlar. Bu kursiyer, buradan “asgari ücret” almaya başlıyor. Buraya kadar her şey çok güzel.
Ancak birkaç ay sonra bu kursiyerin işine son veriyorlar. Kendisine; “Senin İŞKUR’da kaydın var. Biz bir uygun iş çıktığında sana haber vereceğiz” diyorlar. Bu zavallı “iş zede” de kaderine razı olarak oradan ayrılıyor.
Sonra ayrılanların yerine yeni kursiyerler kaydediyorlar. Onlarda birkaç ay çalışarak yine işlerine son veriliyor. Bu devran böyle devam edip gidiyor.
Geliyorum “Ali Cengiz oyunun” TUİK kısmına… Onlar her ay “işsizlik istatistikleri hazırlıyorlar ya,” işsizlik hesabını şu şekilde yapıyorlar.
AKP iktidara gelmeden önce, işsizlik rakamlarını hesaplamada, kullanılan hesap parametreleri, “Üç ayda bir gün çalışan işlidir. İşsiz sayılmaz” deniyordu. Hesaplar da buna göre yapılıyordu.
AKP iktidarında bu parametreler değiştiriliyor. İşsizlik hesaplamalarında bundan böyle “Üç ayda bir saat çalışan işlidir. İşsiz sayılmaz” deniyor ve hesaplar ona göre yapılıyor.
Gördünüz mü, “ülkemizde %9 civarında işsiz vardır” demenin hesapları nasıl yapılıyor? İŞ-KUR bir taraftan Taşeronlara, birkaç aylık işçi çalıştırtarak işsizlik problemine çare bulurken(!), TUİK'de işsizlik hesaplarında yaptığı kabullerle işsizlik oranını yüzde 9’lara kadar düşürüveriyor.
Bunlara bu aklı kim verdi, bu Ali Cingöz oyununu halkımızın karşısına kim servis etti, dersiniz? Bunlar mı Başbakanı aldatıyorlar, yoksa Başbakan mı halkı aldatıyor? Ne dersiniz?
DİKKAT; Yazılarım isim zikredilerek veya zikredilmeden iktibas (alıntı) yapılabilir.