1979 yılıydı. Arabistan Cidde’de yakıcı bir sıcak vardı. Kral Abdülaziz Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Abdullah Azzam ders verirken öğrencilerinden birisi de ABD’de ikiz kuleler saldırısını tertip eden(karmakarışık bir konu) Usame bin Ladin’di. Filistin'de doğan Abdullah Azzam’ın fikirleri radikal görülüyordu. Ürdün’de Müslüman kardeşlere katıldı, Afganistan'da Sovyetlerin devrilmesinde büyük rol aldı, Filistin Hamas kuruluşunda yardımda bulundu.
Afganistan’da mücahit gruplar arasında ayrılıklar vardı. Abdullah Azzam bu ayrılıklara son vermek için çalışmalar yürütüyordu. 1989 da bir camiye hutbe vermeye giderken arabası patlayıcıya hedef oldu ve iki oğlu ile birlikte yaşamını yitirdi. Bu suikastı Usame Bin Ladin’in yaptığını söyleyenler oldu, ABD ve İsrail istihbarat teşkilatlarının yaptığını da... Suikastın sebebine dair Afganistan'daki mücadelesinden sonra hedefinde Filistin toprakları olduğu icin ABD ve İsrailin suikast düzenlediği iddia edilse de ispatlanamadı.
“Müslüman Toprakların Müdafası” adlı bir eseri kaleme aldı. Bu eser bizi de ilgilendiriyordu. Konu cihaddı. Eser özellikle Afganistan ve Filistin üzerine odaklanıyordu. Neler yazıyordu peki? Bizi neden ilgilendiriyordu önce onu söyleyelim;
Birincisi işgalci güçler başını sağa sola sokarsa sallandırırlar. Bu değişmez. Bugün ABD Afganistan’da yaptıklarını Türkiye'ye yapmaya çalışsa... ya da İsrail Filistin’de yaptıklarını Türkiye’de yapmaya yeltense ne yapardık? Sadece sallandırmayla da kalmazdı. Şimdi içinizden vereceğiniz, verdiğiniz cevabı biliyorum. Bende size katılıyorum. Hem de en ağır sözlerinize ve öfkenize kat ve kat katılıyorum.
Hal böyle iken...
Bugün İsrail'de çoluk çocuk kadın demeden tutuklayıp hapishaneye atıyorlar, hem de gerekçesiz... Hapishanede dövüyorlar, şiddet uyguluyorlar. Her gün bir tutuklanma haberi görüyorum. Yaka paça, zalimce kadınların, çocukların... Eşlerini hapishane etrafında bekleyen kadınların çaresizliğini görüyorum. Cesetlerinin ailelerine dahi teslim edilmediğini... Beş yıldır hapishanede ki oğlunu göremeyen yaşlı kalp hastası bir teyzenin "ölmeden oğlumu görmek istiyorum" diyen demeçlerini görüyorum.
Siz takip ediyor musunuz bilmem, ben yakından takip ediyorum... fotoğrafları servis eden kanallarla, Filistin basınıyla...
Hemen her gün üstüne bir Filistin bayrağı sarılmış Müslüman din kardeşimizin şehit olup omuzlarda taşındığını... İsrailli askerlerin Kudüs’te ellerinde silahlarla baskın verdiğini, cuma namazından çıkanlara ateş açtığını... Size bu cenaze ve görüntüler gösterilmiyor ama ben görüyorum bunları... Size geçen haber İsrail'li askerler şuraya baskın yaptı, iki kişiyi vurdu... Vurulanları, resimlerini, cenazelerini de takip ediyorum.
E kardeşim, şimdi bu terörist İsrail askerlerinin kafasını kopartsan...
İbreti alem olsun diye ABD'ye postalasan sonra da sana “Radikal”, “terörist” deseler... Sonra da sana bunu yaptığın için İslamofobi deseler...
Ne diyeceksin ?
Behey kardeşim!
O coğrafya da olsan sen kim bilir neler yaparsın? Füze de atarsın, bomba da kurarsın, salladırırsın da...
gelip işgal ederler, burnunu başını sokarlar, sende onların yuvasına başını sokunca seni terörist ilan ederler.. medya ile de sana bir güzel terörist gibi gösterirler. Sende bakarsın, sakallı bu adamlar terörist gibi duruyorlar diye düşünürsün.
Yazık...
Şimdi o coğrafya da değiliz diye mi bu suskunluk... Nerede komşu ülkeler! Hadi onların kendine hayrı yok diyelim... Bizdeki tepki neden hemen sönüyor. Türkiye'de neden Filistinli bir yazar gazetelerde yazmıyor? Türkiye'de neden Filistinli bir din kardeşimiz, Filistinde olup bitenleri düşüncelerini aktarmıyor mesela? Neden diri tutulmuyor zalime karşı öfke...
Zalime öfkenin ve mazluma desteğin diri tutulması gerekir.
Dua ile,mal ile,can ile, mülk ile, dil ile...
Abdullah Azzam’ın eserinin içeriğinden bahsedecektik ama kaldı. Belki başka zaman...