İşlerin Püf Noktası

Nevzat Laleli
Çocuklarla…

Sevgili çocuklar,
Hani oyun oynarsınız ya…
Diyelim ki yakan top oyunu oynuyorsunuz.
Elinize geçirdiğiniz topu “istop” diyerek arkadaşlarınızı durdurur, onlardan en yakını ve en çok açık verene vurarak onu oyun dışına atarsınız ya…
İşte bu oyunun püf noktası; “top kapma esnasında karşı takımın oyuncuları sizden ayrılamadan istop demeniz” dir.
Çalışkan bir öğrenci olabilmenin “püf noktası” hiç şüphesiz derste yanındakilerle konuşmadan “dersi derste anlayabilmektir”
Hastalıklara yakalanmamanın püf noktası ise “her zaman temiz olmak ve temizliğe dikkat etmektir.”
Size sorulan sorulara, doğru cevap verebilmenin püf noktası; “sorulan soruyu iyi anlayabilmektir” İyi anlaşılan bir soru yarı yarıya çözülmüş demektir.
Bu örnekleri istediğiniz kadar çoğalta bilirsiniz.
Bilmelisiniz ki her işin ve her şeyin bir ince noktası veya püf noktası bulunur.
ÇÖMLEĞİN PÜF NOKTASI
Sevgili çocuklar,
Şimdi de sizlere çömlek yapmanın püf noktasını veya bu “püf noktası” kelimesi nereden çıkmış onu anlatmaya çalışayım.
Vaktiyle testi ve çanak-çömlek imal edilen kasabalardan birinde, uzun yıllar bu meslekte çalışan bir çırak, kalfa olup artık kendi başına bir dükkân açmak istemiş. Ama her defasında ustası ona:
Sen daha bu işin püf noktasını bilmiyorsun, biraz daha emek vermen gerekiyor, dermiş.
Ustasının sonu gelmez nasihatlerinden sıkılan kalfa, artık dayanamamış ve gidip kendine bir dükkân açmış.
Açmış açmasına da yeni dükkânında güzel güzel yaptığı testiler, küpler, vazolar, sürahiler onca titizliğe ve emeğe rağmen orasından burasından yarılmaya, yer yer çatlamaya başlarmış.
Kalfa bir türlü bu çatlamaların önüne geçememiş ve ustasına giderek durumu anlatmış. Ustası;
“Sana demedim mi evladım, sen bu işin püf noktasını henüz öğrenmedin. Her şey gibi bu sanatın da bir püf noktası vardır” demiş. Ve başlamış anlatmaya;
MEĞER NE YAPILMALIYMIŞ
“Bak, oğlum…” demiş ve tezgâha bir miktar çamur koymuş. Delikanlıya dönerek;
“Haydi, demiş. Geç bakalım tezgâhın başına da bir testi çıkar. Ben de sana püf noktasını göstereyim”
Eski kalfa, ayağıyla merdaneyi (çamurun şekil alabilmesi için dönen tabla) döndürüp çamura şekil vermeye başladığında usta önünde dönen testiye arada sırada "püf!" diye üflermiş.
Kalfa da “Acaba ustam testiye niçin üflüyor” diye düşünürmüş.
Testi merdane üzerinde şekil alıp da işlem sona erince, kalfa sormadan ustası cevap vermeye başlamış.
“Bak oğlum” demiş.
“Biz ne kadar uğraşırsak uğraşalım, çamuru yoğururken bunun içine bir takım hava kabarcıkları girer. Eğer bu hava kabarcıkları testi şekillenirken çıkartılmazlarsa daha sonra kurutulma esnasında bunlar testiyi çatlatırlar.
İşte biz testi yapım sırasında buna üflüyoruz ki çamurun içerisinde ki hava kabarcıkları testiden ayrılmış olsun.
Bu şekilde yapılan testiler artık bir daha çatlamazlar” demiş.
Böylece çırak da bu sanatın püf denilen noktasını öğrenmiş. Bu son dersten sonra o da iyi bir çömlekçi ustası olmuş.
O günden bu yana her sanatın, her işin incelik gereken nazik kısmına, “o sanatın püf noktası” denilmeye başlanmış.
Atalarımız ne güzel söylemişler;
“Büyük sözü dinleyen, yüce dağlar aşmış”
Söz dinlemeyen ise düz yolda şaşırmış, değil mi…
Sevgili çocuklar.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.