Kur'an'ı okuyup anlamanın asıl hedefi, onu hayatın her alanında yaşamaktır. Müslüman toplumlar cahiliye döneminden sonra peygamber efendimiz (sav) örnek yaşantısı ve Kuran’a göre bir hayat yaşamayı mümkün kılarak Müslümanların kuranı kerime göre yaşamalarını bildirmiştir.
Kuran’a göre yaşamanın vazgeçilmez şartı Kur'an’ı doğru anlamak, doğru yorumlamaktır. Günümüzde birçok insanın yaptığı gibi önümüze sadece Kur'an’ın metnini koyup, metnin sadece anlamlarına bakarak Kuran’ı anladığımızı söyleyemeyiz.
Çünkü bir metni doğru anlamanın yolu sadece Arapçasını değil mealine ve tefsirlerine bakılmalıdır. Aksi halde metni dinimizin verdiği mesajın anlamını anlamamış oluruz. İbn-i Ömer’den (r.a) rivayet edildiğine göre Peygamber şöyle buyurmuştur
Yalnız şu iki kişiye gıpta edilir. Biri, Allah’ın kendisine Kur’an verdiği kişidir. O kişi, Kur’an ile gece gündüz meşgul olup onunla amel eder.
Diğeri, Allah’ın kendisine mal verdiği kimsedir. O da gece gündüz bu malı infak eder.” (Müslim, Müsâfirîn, 266, 267. Ayrıca bkz. Buhârî, Temennî, 5; Tevhîd, 45) “Kur’an okuduğun zaman kovulmuş şeytandan Allah’a sığın!” buyurmaktadır. (Nahl 16/98)
Kuran’ı okuyup anlayan kişi, onun müjdelerini, nimetlerini ve ahrette sonuçlarını apaçık ayetlerini ve açıklamalarını düşünüp itaate yönelerek haramlardan daha fazla çekineceğinden; şeytan, insanları Kuran’dan uzaklaştırmak için daha çok çaba sarf eder.
Dolayısıyla Cenabı-Hak, bilhassa Kuran okumaya başlarken kendisine sığınmamızı emrederek
“Kim Kuran-ı Kerimi okur ve muhtevasıyla amel ederse, kıyamet günü anne babasına bir taç giydirilir.
Bu tacın ışığı, güneş aranızda olsa, onun dünyadaki bir eve konulduğunda vereceği ışıktan daha güzeldir. Öyleyse, Kur'an-ı Kerim ile amel eden kişinin durumu nasıl olur, düşünebiliyor musunuz?” (Ebû Dâvûd, Vitr, 14/1453)
Her türlü sıkıntıdan, belâ ve musibetlerden kurtulmanın yegâne ve tek yolu, Kurana sarılmak ve onu hayata geçirmeye çalışmaktır. Rabbim bütün Müslüman âlemini kötülükten korusun. Hak yolundan ayırmasın..