Hak, adâlet, doğruluk ve fazilet değerlerinin en kâmil mânada yaşandığı tek din İSLAM dinîdir. İyilik, güzellik, yardımseverlik, temizlik, samimiyet, nezâket İSLÂM’ın şiarlarıdır. Acıma, üzülme, vicdan sâhibi olma, paylaşım duyguları en mükemmel ölçülerini İSLÂMİYET’te bulur. Başkasının derdiyle dertlenen, komşusu açken tok yatmayan hakiki Müslümanlık geçtiğimiz asırlarda dünyâda hükümranken dünya tarihi İSLAM dinînin hâkimiyetiyle en huzurlu ve en mesut günlerini yaşamaktaydı. Göğsümüzü gere gere söyleyebiliriz ki; ecdâdımız dünyâya gerçek insanlık ve hakiki medeniyet misallerini yaşantılarıyla, icraatlarıyla ortaya koyarak şanlı bir tarihi bizlere yadigar bırakmıştır. Tüm dünyâya izzet ve şerefi, haysiyetli ve onurlu bir hayat biçimini, ilim ve medeniyeti öğreten İSLAM toplumu olmuştur. Bugünkü Müslümanların ve tüm dünyânın zillet içindeki yaşantısı ne büyük bir talihsizlik! Özellikle son günlerde cereyan eden Gazze’de ki masumların katliâmı tarihin kaydedeceği en çirkin kara leke olacaktır.
Bugünkü insanlığın başına gelen felâketlerin en baş âmili, Rabb’in emirlerini tanımamanın O’na baş kaldırmanın neticeleridir. Savaşlar, tabii âfetler, depremler; “ Ey insan, işte acz içindesin. Yaratıcına isyânı bırak, itaate dön.” Hatırlatması değil mi?
Üç günlük dünyâmız için olmadık şeylerde bile kar-zarar hesâbı yaparken dünya ve ahret dengesi için de ayni hesâbı yapmalı değil miyiz? Ömür bitmeden, sermâyeler tükenmeden; doğruyu-yanlışı, eğriyi-düzgünü ayırt edecek zamânı, gelişigüzel harcamadan hedefli ve gâyeli yaşamak istiyorsak İSLAM denen nimeti tanımak, anlamak, öğrenmek ve yaşamak durumundayız. İSLAM’sız huzur ve saadet mümkün değildir. Dünyâdaki hazinelerin en kıymetlisi bu sırrı kavramaktır.
Son söz olarak diyoruz ki; zâlimlik yolunda hızla ilerleyen dünyânın vicdan sâhibi olması ancak İSLAM ile mümkündür. Başka çıkar yol yoktur.