SÖYLEŞİ: MUSTAFA AKÇA
‘İslam terbiyesi lazım’
Toplumun içinde bulunduğu ayrılık ve gençliğin yozlaşmasına karşın İslam terbiyesinin çözüm olacağını belirten İlahiyatçı Nihat Hatipoğlu, ülkede var olan etnik ayrışmanın suni olduğunu bildirdi
Hazreti Mevlâna ve toplum sorunları hakkında bilgi veren Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Doç. Dr. Nihat Hatipoğlu, Hazreti Mevlâna'nın insanlara Peygamber Efendimizden (SAV) yoksun anlatıldığını belirterek, "Peygambersiz Mevlâna hiçtir. Zaten kendiside ben Peygamberin ayağının tozuyum diyor. Mevlâna'yı Efendimizden yoksun bırakmak ona haksızlık yapılmış olacaktır" dedi. İlahiyatçı Nihat Hatipoğlu, "Ülkemizde var olduğu söylenen etnik ayrışmalar sunidir. Su yolunu bulacaktır. Bu millet yüzyıllarca beraber yaşadı. Dinimizin birleştirici özelliği ülkemiz insanları tekrar aynı safta buluşturacaktır. Gençliğimizin içinde bulunduğu yozlaşmaya karşı da İslam'ı gençliğimize öğreterek önlem alınabilecektir. Biz dinimizin terbiyesiyle hayatımızı şekillendirdiğimiz zaman toplumumuzda hiç bir sorun kalmayacaktır" diyor...
* Hazreti Mevlâna'nın bu topraklar için önemi nedir? Mevlâna'yı insanlara anlatırken nelere dikkat edilmelidir?
- Hazreti Mevlâna'yı tanıtmak ve anlatmak büyük bir ayrıcalık. Türkiye'nin ve İslam aleminin büyük bir zenginliği. İslam'ın dış aleme anlatılmasında Mevlâna'nın çok büyük rolü vardır. Bu büyük sultanı anlatırken tabii ki ilham aldığı iki temel esası vurgulamalıyız. Mevlâna’nın ilham kaynaklarından birincisi Kur'an-ı Kerim ikincisi ise Peygamber Efendimiz (SAV)'dir. Hazreti Mevlâna'nın her sözünde ayet veya hadis yorumu olduğunu bilmeliyiz. Ama burada en büyük üzüntü birçok yerde Hazreti Mevlâna anlatılıyor. Bu güzel ancak bu anlatımlarda Hazreti Peygamber yok. Peygamberimiz muhabbetinden hiç bir şey yok. İnsanlar televizyon, seminer ve birçok toplantıda Mevlâna'yı anlatırken Peygamber Efendimize yer vermiyor ancak Mevlâna; "Ben yaşadığım müddetçe Kur'an'ın kölesiyim, tutsağıyım, bendesiyim. Ben seçilmiş insan Hazreti Muhammet Mustafa'nın ayağının tozuyum. Kim benden bunun dışında bir söz naklederse, o sözden ve sahibinden bizarım, şikayetçiyim" diyor. Allah'ın Resulü anlatılmadan Mevlâna anlatılmaz. Hazreti Peygambersiz (SAV) Mevlâna olmaz. Bunun farkına varmamız gerekiyor. Mevlâna kendisi bile üstüne basa basa ben Peygamber'in ayağının tozuyum dediği halde onu farklı bir şekilde anlatmamak gerekiyor.
MEVLÂNA PEYGAMBERDEN YOKSUN ANLATILMAMALI
* Hazreti Mevlâna'nın Peygamber Efendimizden (SAV) yoksun olarak anlatılmasının sebebi nedir? Bu konuda Mevlâna'nın yanlış veya özünden farklı lanse edilmemesi için kime ne görev düşüyor?
- Hazreti Mevlâna sema ayinleriyle sadece folklorik olarak lanse edilmemeli. Tabi insanları buraya getirmek için sema ayini gösterimleri yapılıyor. Burada dikkat edilmesi gereken sema ayininin özüne uygun, kriterlerine dikkat edilerek yapılmasıdır. Dünyanın dört bir yanından insanlar Şeb-i Arus ve başka zamanlarda Konya'ya geliyor. İnsanlar buraya geldiklerinde mutlaka Peygamber Efendimiz'in hayatından, Mevlâna'nın Peygamber Efendimiz hakkındaki sözlerinin anlatıldığı programlar, organizasyonlar yapılmalıdır. Yine belirtiyorum Mevlâna Peygamber Efendimizden yoksun anlatılmamalıdır.
TARİHİMİZİN YANLIŞ ANLATILMASI ÇOK ACI
* Ülkemizin şanlı tarihi de bizlere yayınlanan birçok eserle ve özellikle de televizyon yayınlarıyla yanlış aktarılıyor. Tarihimizin yanlış gösteremeye çalışmaları bir amaç doğrultusunda bilerek mi yapılıyor?
- Tabi bu tür yanlışlıklar maalesef yapılıyor. Bunun yapanların niyeti nedir çok bilemeyiz. Başka niyetleri var mı kesin bilmiyorum ama yanlış yaptıklarından eminim. Televizyonlar reyting amaçlı bunu yapıyorlarsa çok acı. Çünkü bunu gözlerimizle görüyoruz. Mesela bir televizyon kanalında Osmanlı padişahları çok farklı ve kötü anlatılıyor. Orada hayal ürünleri ile yayınlar yapıldı bundan sonra da yapılacaktır. Ancak yayının içerikleri olayın özünden uzaklaştırılarak insanları yanlış bilgilendiriyorsa burada bunu yapanlara sormak lazım. Bu yayınların zararı faydasından çok ise işte burada sorun vardır.
Avusturyalı bir arkadaşım bana tarihleriyle ilgili bir şey anlattı. Batılılar çocuklarına tarihlerini anlatırken hiç bir zaman atalarımız yenildi, mağlup oldu dahi demezlermiş. Geri çekildi derlermiş. Çocuklarında utandıran bir durum, psikolojik bir eziklik olmasın diye bunu yapıyorlarmış. Biz her zaman kazandık, durumun şartına göre ise geri çekildik diyorlar.
Ancak biz kendi tarihimizi alt üst ediyoruz. Tarihimizi çocuklarımıza yanlış öğretiyoruz. Halbuki bizim tarihimiz kadar şanlı, büyük, temiz ve gurur duyulacak bir başka tarih çok az vardır. Koca tarihimizin birer fertleri olan Fatih Sultan Mehmet'ten, Yavuz Sultan Selimden veya Kanuni Sultan Süleyman’dan koca birer tarih çıkar.
TOPLUMUN EN BÜYÜK SORUNU İSLAMİ BİLGİNİN AZ OLMASI
* Aile bağlarımızda her geçen gün bir yozlaşma olduğu görülüyor. Size göre toplumumuzun en büyük sorunu nedir?
- Toplumumuzun en büyük sorunu İslami bilgilerinin az olması. Dinimiz hakkında yeterli bilgiye sahip değiliz. Bununla yaşantımızda birbirimizi anlama, hoş karşılama, öfkemize hakim olma sorunu yaşıyoruz. İnsanlarımız aslında dışarıda daha sakin ve nazikler ancak aile içi ilişkilerinde dışarıdaki gibi değiller. Aile içinde diyaloglarımız zayıflıyor. Anne-baba-çocuk ilişkilerimiz kabul etsek de etmesek de giderek zayıflıyor. Mesela biz memuruz, iş yerinde müdürümüze, mesai arkadaşımıza gösterdiğimiz anlayışı aile içinde eşimize ve çocuklarımıza gösteremiyorsak burada ciddi bir hata vardır. Aile için bağlarımızın kuvvetlenmesi için İslam ahlâkını anlayarak yaşamımıza uygulamamızla olacaktır. Aile içinde yaşadığımız tüm sorunların sebebi İslam’ı yaşamamaktan kaynaklanmaktadır. Aile içinde yaşanan sorunların çözümü de yine İslam'dadır.
* Toplumumuzda en büyük yozlaşma ve değişim gençlerde görülüyor. Gençliğimizin özellikle internet ortamında bulunduğu yozlaşmaya karşı neler yapılmalı. Dinimiz bu anlamda çözüm olmaz mı?
- Maalesef gençlerimizin içinde bulunduğu durum çok iyi değil. İnsanlar internet vasıtasıyla zararlı içeriklere çok çabuk ve rahat bir şekilde ulaşabiliyor. Dünyada interneti en rahat olarak kullanan ülke biziz. Bu konuda alınması gereken güvenlik tedbirleri alınmalıdır. Burada sansür yapılsın demiyorum. Gençliğimizin korunması için artık ne tür güvenlik tedbiri gerekiyorsa yapılmalıdır. Gençliğimizin içinde bulunduğu yozlaşmadan kurtarmak için internetin zararlı içeriklerinin yanında aile ebeveynlerine ve öğretmenlere çok büyük rol düşmekte. Özellikle gençlerimizin internet ortamında uyuşturucu gibi zararlı alışkanlıkları öğrenerek bu davranışları alışabiliyor. İnternette uyuşturucu ve organ mafyası gibi çok büyük pazarlar var. Bunu hepimiz biliyoruz. Çocuklarımızı bu ortamlardan korumak için aileler bilinçlendirilerek çocuklar uzak tutulmalı. Yine Milli Eğitim gerekli çalışmayı yapmalı. Bunun yanında belki de en önemlisi dinimizi tam anlamıyla çocuklarımıza aşılamalıyız. Dinimizi aileler yaşayarak çocuklara örnek olmalıdır.
ÜLKEDE SUNİ BİR ETNİK VE SİYASAL BÖLÜNME VAR
*Ülkemize etnik, siyasal ve ekonomik alanda bakıldığında da bölünmüş bir sosyal yapı söz konusu. Bu bölünmüşle dinimizin birleştirici yapısı çözüm olmaz mı? Bu konuda neler yapılmalı?
- Ben ülkemizdeki özellikle etnik ve siyasal bölünmüşlüğün suni olduğuna inanıyorum. Bu bölünmüşlük yapısı tabi değildir. Ülkemizde aynı Yaratana, kitaba inan ve aynı secdeye dönen insanların farklı telden çalmaları imkansız gibidir. Böyle bir farklılık görünse de bu geçicidir. Dinimizin insanları aynı safta buluşturucu özelliği çok fazladır. Ama birileri ülkenin farklı etnik yapısını farklı şekilde kullanıyor. İnsanlarda bazen yanlış maceralara girebiliyor. Ama su kendi yatağını elbet bulacaktır. İnanıyorum bu millet Müslüman’dır, köklü bir tarihi vardır. Bunlar sözde değerler değildir. Ülkemizde var olan sıkıntılar kısa sürede, sağduyulu bir şekilde davranılmasıyla çözüme kavuşturulacaktır.
* Vermiş olduğunuz bilgilerden dolayı teşekkür ederiz hocam. Son olarak okurlarımıza tavsiyeleriniz nelerdir?
- Öncelikle insanımıza, gençlerimize güveneceğiz, onları baskı altında tutmamalıyız. Dinimizi yaşayarak gençliğimize güzel örnek olmalıyız. Dini unsurları kullandığımızda çocukları ret edeceği değil kabul edeceği şekilde anlatılmalı. Çocuklarımızı iyi denetleyerek, özellikle medyada neler yaptıklarını takip etmeliyiz. Burada aile, okul, diyanet, halk ve devlet birlikte hareket ettiğinde tüm yanlışlıklar kendiliğinden çözüme kavuşacaktır.
‘İslam terbiyesi lazım’
Toplumun içinde bulunduğu ayrılık ve gençliğin yozlaşmasına karşın İslam terbiyesinin çözüm olacağını belirten İlahiyatçı Nihat Hatipoğlu, ülkede var olan etnik ayrışmanın suni olduğunu bildirdi
Hazreti Mevlâna ve toplum sorunları hakkında bilgi veren Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Doç. Dr. Nihat Hatipoğlu, Hazreti Mevlâna'nın insanlara Peygamber Efendimizden (SAV) yoksun anlatıldığını belirterek, "Peygambersiz Mevlâna hiçtir. Zaten kendiside ben Peygamberin ayağının tozuyum diyor. Mevlâna'yı Efendimizden yoksun bırakmak ona haksızlık yapılmış olacaktır" dedi. İlahiyatçı Nihat Hatipoğlu, "Ülkemizde var olduğu söylenen etnik ayrışmalar sunidir. Su yolunu bulacaktır. Bu millet yüzyıllarca beraber yaşadı. Dinimizin birleştirici özelliği ülkemiz insanları tekrar aynı safta buluşturacaktır. Gençliğimizin içinde bulunduğu yozlaşmaya karşı da İslam'ı gençliğimize öğreterek önlem alınabilecektir. Biz dinimizin terbiyesiyle hayatımızı şekillendirdiğimiz zaman toplumumuzda hiç bir sorun kalmayacaktır" diyor...
* Hazreti Mevlâna'nın bu topraklar için önemi nedir? Mevlâna'yı insanlara anlatırken nelere dikkat edilmelidir?
- Hazreti Mevlâna'yı tanıtmak ve anlatmak büyük bir ayrıcalık. Türkiye'nin ve İslam aleminin büyük bir zenginliği. İslam'ın dış aleme anlatılmasında Mevlâna'nın çok büyük rolü vardır. Bu büyük sultanı anlatırken tabii ki ilham aldığı iki temel esası vurgulamalıyız. Mevlâna’nın ilham kaynaklarından birincisi Kur'an-ı Kerim ikincisi ise Peygamber Efendimiz (SAV)'dir. Hazreti Mevlâna'nın her sözünde ayet veya hadis yorumu olduğunu bilmeliyiz. Ama burada en büyük üzüntü birçok yerde Hazreti Mevlâna anlatılıyor. Bu güzel ancak bu anlatımlarda Hazreti Peygamber yok. Peygamberimiz muhabbetinden hiç bir şey yok. İnsanlar televizyon, seminer ve birçok toplantıda Mevlâna'yı anlatırken Peygamber Efendimize yer vermiyor ancak Mevlâna; "Ben yaşadığım müddetçe Kur'an'ın kölesiyim, tutsağıyım, bendesiyim. Ben seçilmiş insan Hazreti Muhammet Mustafa'nın ayağının tozuyum. Kim benden bunun dışında bir söz naklederse, o sözden ve sahibinden bizarım, şikayetçiyim" diyor. Allah'ın Resulü anlatılmadan Mevlâna anlatılmaz. Hazreti Peygambersiz (SAV) Mevlâna olmaz. Bunun farkına varmamız gerekiyor. Mevlâna kendisi bile üstüne basa basa ben Peygamber'in ayağının tozuyum dediği halde onu farklı bir şekilde anlatmamak gerekiyor.
MEVLÂNA PEYGAMBERDEN YOKSUN ANLATILMAMALI
* Hazreti Mevlâna'nın Peygamber Efendimizden (SAV) yoksun olarak anlatılmasının sebebi nedir? Bu konuda Mevlâna'nın yanlış veya özünden farklı lanse edilmemesi için kime ne görev düşüyor?
- Hazreti Mevlâna sema ayinleriyle sadece folklorik olarak lanse edilmemeli. Tabi insanları buraya getirmek için sema ayini gösterimleri yapılıyor. Burada dikkat edilmesi gereken sema ayininin özüne uygun, kriterlerine dikkat edilerek yapılmasıdır. Dünyanın dört bir yanından insanlar Şeb-i Arus ve başka zamanlarda Konya'ya geliyor. İnsanlar buraya geldiklerinde mutlaka Peygamber Efendimiz'in hayatından, Mevlâna'nın Peygamber Efendimiz hakkındaki sözlerinin anlatıldığı programlar, organizasyonlar yapılmalıdır. Yine belirtiyorum Mevlâna Peygamber Efendimizden yoksun anlatılmamalıdır.
TARİHİMİZİN YANLIŞ ANLATILMASI ÇOK ACI
* Ülkemizin şanlı tarihi de bizlere yayınlanan birçok eserle ve özellikle de televizyon yayınlarıyla yanlış aktarılıyor. Tarihimizin yanlış gösteremeye çalışmaları bir amaç doğrultusunda bilerek mi yapılıyor?
- Tabi bu tür yanlışlıklar maalesef yapılıyor. Bunun yapanların niyeti nedir çok bilemeyiz. Başka niyetleri var mı kesin bilmiyorum ama yanlış yaptıklarından eminim. Televizyonlar reyting amaçlı bunu yapıyorlarsa çok acı. Çünkü bunu gözlerimizle görüyoruz. Mesela bir televizyon kanalında Osmanlı padişahları çok farklı ve kötü anlatılıyor. Orada hayal ürünleri ile yayınlar yapıldı bundan sonra da yapılacaktır. Ancak yayının içerikleri olayın özünden uzaklaştırılarak insanları yanlış bilgilendiriyorsa burada bunu yapanlara sormak lazım. Bu yayınların zararı faydasından çok ise işte burada sorun vardır.
Avusturyalı bir arkadaşım bana tarihleriyle ilgili bir şey anlattı. Batılılar çocuklarına tarihlerini anlatırken hiç bir zaman atalarımız yenildi, mağlup oldu dahi demezlermiş. Geri çekildi derlermiş. Çocuklarında utandıran bir durum, psikolojik bir eziklik olmasın diye bunu yapıyorlarmış. Biz her zaman kazandık, durumun şartına göre ise geri çekildik diyorlar.
Ancak biz kendi tarihimizi alt üst ediyoruz. Tarihimizi çocuklarımıza yanlış öğretiyoruz. Halbuki bizim tarihimiz kadar şanlı, büyük, temiz ve gurur duyulacak bir başka tarih çok az vardır. Koca tarihimizin birer fertleri olan Fatih Sultan Mehmet'ten, Yavuz Sultan Selimden veya Kanuni Sultan Süleyman’dan koca birer tarih çıkar.
TOPLUMUN EN BÜYÜK SORUNU İSLAMİ BİLGİNİN AZ OLMASI
* Aile bağlarımızda her geçen gün bir yozlaşma olduğu görülüyor. Size göre toplumumuzun en büyük sorunu nedir?
- Toplumumuzun en büyük sorunu İslami bilgilerinin az olması. Dinimiz hakkında yeterli bilgiye sahip değiliz. Bununla yaşantımızda birbirimizi anlama, hoş karşılama, öfkemize hakim olma sorunu yaşıyoruz. İnsanlarımız aslında dışarıda daha sakin ve nazikler ancak aile içi ilişkilerinde dışarıdaki gibi değiller. Aile içinde diyaloglarımız zayıflıyor. Anne-baba-çocuk ilişkilerimiz kabul etsek de etmesek de giderek zayıflıyor. Mesela biz memuruz, iş yerinde müdürümüze, mesai arkadaşımıza gösterdiğimiz anlayışı aile içinde eşimize ve çocuklarımıza gösteremiyorsak burada ciddi bir hata vardır. Aile için bağlarımızın kuvvetlenmesi için İslam ahlâkını anlayarak yaşamımıza uygulamamızla olacaktır. Aile içinde yaşadığımız tüm sorunların sebebi İslam’ı yaşamamaktan kaynaklanmaktadır. Aile içinde yaşanan sorunların çözümü de yine İslam'dadır.
* Toplumumuzda en büyük yozlaşma ve değişim gençlerde görülüyor. Gençliğimizin özellikle internet ortamında bulunduğu yozlaşmaya karşı neler yapılmalı. Dinimiz bu anlamda çözüm olmaz mı?
- Maalesef gençlerimizin içinde bulunduğu durum çok iyi değil. İnsanlar internet vasıtasıyla zararlı içeriklere çok çabuk ve rahat bir şekilde ulaşabiliyor. Dünyada interneti en rahat olarak kullanan ülke biziz. Bu konuda alınması gereken güvenlik tedbirleri alınmalıdır. Burada sansür yapılsın demiyorum. Gençliğimizin korunması için artık ne tür güvenlik tedbiri gerekiyorsa yapılmalıdır. Gençliğimizin içinde bulunduğu yozlaşmadan kurtarmak için internetin zararlı içeriklerinin yanında aile ebeveynlerine ve öğretmenlere çok büyük rol düşmekte. Özellikle gençlerimizin internet ortamında uyuşturucu gibi zararlı alışkanlıkları öğrenerek bu davranışları alışabiliyor. İnternette uyuşturucu ve organ mafyası gibi çok büyük pazarlar var. Bunu hepimiz biliyoruz. Çocuklarımızı bu ortamlardan korumak için aileler bilinçlendirilerek çocuklar uzak tutulmalı. Yine Milli Eğitim gerekli çalışmayı yapmalı. Bunun yanında belki de en önemlisi dinimizi tam anlamıyla çocuklarımıza aşılamalıyız. Dinimizi aileler yaşayarak çocuklara örnek olmalıdır.
ÜLKEDE SUNİ BİR ETNİK VE SİYASAL BÖLÜNME VAR
*Ülkemize etnik, siyasal ve ekonomik alanda bakıldığında da bölünmüş bir sosyal yapı söz konusu. Bu bölünmüşle dinimizin birleştirici yapısı çözüm olmaz mı? Bu konuda neler yapılmalı?
- Ben ülkemizdeki özellikle etnik ve siyasal bölünmüşlüğün suni olduğuna inanıyorum. Bu bölünmüşlük yapısı tabi değildir. Ülkemizde aynı Yaratana, kitaba inan ve aynı secdeye dönen insanların farklı telden çalmaları imkansız gibidir. Böyle bir farklılık görünse de bu geçicidir. Dinimizin insanları aynı safta buluşturucu özelliği çok fazladır. Ama birileri ülkenin farklı etnik yapısını farklı şekilde kullanıyor. İnsanlarda bazen yanlış maceralara girebiliyor. Ama su kendi yatağını elbet bulacaktır. İnanıyorum bu millet Müslüman’dır, köklü bir tarihi vardır. Bunlar sözde değerler değildir. Ülkemizde var olan sıkıntılar kısa sürede, sağduyulu bir şekilde davranılmasıyla çözüme kavuşturulacaktır.
* Vermiş olduğunuz bilgilerden dolayı teşekkür ederiz hocam. Son olarak okurlarımıza tavsiyeleriniz nelerdir?
- Öncelikle insanımıza, gençlerimize güveneceğiz, onları baskı altında tutmamalıyız. Dinimizi yaşayarak gençliğimize güzel örnek olmalıyız. Dini unsurları kullandığımızda çocukları ret edeceği değil kabul edeceği şekilde anlatılmalı. Çocuklarımızı iyi denetleyerek, özellikle medyada neler yaptıklarını takip etmeliyiz. Burada aile, okul, diyanet, halk ve devlet birlikte hareket ettiğinde tüm yanlışlıklar kendiliğinden çözüme kavuşacaktır.