ÖNSÖZ
Bir toplumda yaşayan insanların huzur ve refahı için hükümetlerin güvenli ve istikrarlı bir ekonomi politikası takip etmesi şarttır.
Bugün dünya genelinde uygulanmakta olan kapitalist ve sosyalist sistemler, insanlığın sosyal yapısını tamamen bozmuşlardır. Yapısı bozulan ülke ekonomileri çöküntüye uğramıştır. Bu durum kapitalist ve sosyalist sistemlerin beşeri düşüncelerden oluşturulup, batıl temeller üzerine kurulu olmasından ileri gelmektedir. Kapitalist ve sosyalist sistemler, güçlü olanın zayıfın hakkını gasbetmesi ve haksızlık üzerine kurulmuşlardır.
İslâm ekonomisi, faizsiz bir temele dayanan, lüks ve israfa meydan vermeyen, tutumlu olmayı, iktisatlı harcamayı, adil dağılımı sağlayan ve haksızlığa geçit vermeyen, orta bir yolda gitmeyi temel öngören bir sistemdir.
İslâm ekonomisinde bunalım olmaz ve insanların refah seviyesi de yüksek olur. İslâm ekonomisinin uygulandığı bir toplumda insanlar, huzur, refah ve saadet bulur.
Bu kitapta, İslâm ekonomisi, ayet ve hadisler ışığında ve temel kavramlar çerçevesinde özlü bir biçimde anlatılmıştır.
Gayret bizden, Tevfik Allah’tandır.
Konya, 20.11. 2009
EKONOMİ NEDİR?
İktisat kelimesi Arapça “kasd” kelimesinden türetilmiş olup, Kur’an’da “orta ve doğru” anlamında ifade edilmektedir. Ekonomi, Latince bir terimdir ve tutum veya tasarruf olarak tarif edilmektedir.
Ekonomi kavram olarak ise şu şekilde açıklanmaktadır: “Belli bir işi mümkün olduğu kadar az para, emek, mal, zaman harcamak suretiyle, mümkün olan en yüksek sonucu elde etmek anlamında kullanılır.”(1)
Ekonomi konusunda bütün ekonomistler şu tarif üzerinde fikir birliğine varmışlardır:
Ekonomi, insanların ve toplumların, para kullanarak veya para kullanmadan, zaman içinde çeşitli mallar istihsal etmek ve bunları bugün ve gelecekte istihlâk edilmek üzere, toplumdaki kaynakları kullanmak konusundaki tercihlerini inceler.(2)
Ekonomi ilmi, sosyoloji, siyaset ilmi, psikoloji ve antropoloji ilimleri ile iç içedir. Ekonomi ilmi ile ilgili çeşitli ilimler arasında istatistik özel bir yere sahiptir.
İktisadi faaliyetler gerçek hayatta çok önceleri görülmüştür. Fakat çeşitli teori ve modellerin ortaya konulması ile ekonomi ilminde değişik merhaleler kat edilmiştir.
Ekonomi ilminin görevi, bütün ekonomik terim ve kavramlara çare ve çözüm bulmaktır. Bunlar; üretim, tüketim, işsizlik, fiyatlar, para, kâr, ücretler, yatırım v.s... Ekonomi ilmi bu görevlerini yerine getirirken, insan ihtiyaçlarını daha kolay ve pratik metotlarla sağlayıp, dağılımı dengeli ve adil olarak yapmalıdır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu konuda şöyle buyurmaktadır: (3)
“Kim iktisat yaparsa fakir düşmez.”
“İktisadi hareket eden hiçbir toplum fakir düşmez.”
“İktisat yapanı Allah zengin eder. Saçıp savuranı da Allah fakirleştirir.”
“Zenginlikte iktisat ne iyi şeydir! Fakirlikte iktisat ne iyi şeydir! İbadette iktisat ne iyi şeydir.”
EKONOMİK PROBLEM NEDİR?
Ekonomik sahadaki bütün düşünce ve görüşler, insan hayatındaki ekonomik problemin mevcudiyetinde hemfikirdirler. Fakat bu problemin çözümünde ortaya atılan ve uygulamaya konulan sistem ve görüşler büyük bir anlaşmazlık içindedirler.
Kapitalizme göre ekonomik problem şudur: “Tabiatın servet kaynakları, uygarlığa ayak uydurmaya, uygar gelişmeler esnasında meydana gelen ihtiyaç ve arzuları doyurmayı garanti etmeye güç yetirememektedirler.”(4)
Marksizmin bu konudaki görüşleri şu şekildedir: “Her zaman karşılaşılan ekonomik problem, üretim şekilleriyle dağıtım ilişkileri arasındaki çelişki meselesidir.”(5)
İslâm’a göre ekonomik problem ise ne kapitalizmin iddia ettiği gibi tabii servetlerin azlığı meselesi, ne de Marksizmin iddia ettiği gibi üretim şekilleriyle dağıtım ilişkileri arasındaki çelişki meselesidir. İslâm’a göre ekonomik problem, “her şeyden önce bizzat insanın kendi nefsinin problemidir.”(6)
Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur:
“Gökleri ve yeri yaratan, yukarıdan indirdiği su ile size rızk olarak ürünler yetiştiren, emri gereğince denizde yüzmek üzere gemileri, nehirleri, belli yörüngelerde yürüyen ay ve güneşi, geceyle gündüzü sizin buyruğunuza veren Allah’tır.”(7)
“Kendisinden isteyebileceğiniz her şeyi size vermiştir. Allah’ın nimetini sayacak olsanız bitiremezsiniz. Doğrusu insan pek zalim ve çok nankördür.”(8)
Allah (c.c.), insanların yararlanacağı sayısız nimetler yaratmıştır. Bu tükenmez ve sayılması mümkün olmayan nimetlerin kaynakları, insanlara yetecek kadar vardır. Fakat insan zalim ve nankörlüğünden dolayı, verilen nimetlere karşı kanaatsiz davranmakta ve şüpheye düşmektedir. Ayrıca insan büyük bir israf içindedir.
Ekonomik problemin sebepleri; insanın zalim, nankör, kanaatsiz ve israfçı oluşuna dayanmaktadır.
İnsanın zalim oluşu; ekonomik alanda, dağıtımı dengesiz ve adaletsiz yapmasındandır.
İnsanın nankör oluşu; Allah’ın verdiği tabii kaynakları işlemede ve kullanmada ihmalkâr olmasıdır.
İnsanın kanaatsiz oluşu; Allah’ın verdiği nimetlere karşı, büyük bir hırsla sahip olma hissi taşıması ve çok açgözlü olmasıdır.
İnsanın israfçı oluşu ise; kazandığını anormal derecede harcaması ve bereketin gitmesine sebep olmasıdır.
Eğer insan bu olumsuz sebepleri aşarsa, o zaman ekonomik problemle karşı karşıya gelmez ve bunalıma da düşmez.
Dünya ülkelerinde yaşanan ekonomik problemin nedeni, uygulanan ekonomik sistem ve politikalardan kaynaklanmaktadır. Haksızlık getiren kurallarda ısrar etmek, insanları ve toplumları daha çok haksızlıklara götürdüğü gibi, büyük problemleri de beraberinde getirir. Buna açık bir misal olarak, faizi gösterebiliriz.
Kapitalist ekonomik sistemin vazgeçilmez bir unsuru olan faizin getirmekte olduğu olumsuz tesir ve etkileri, içinden çıkılması mümkün olmayan problem ve buhranların doğmasına sebep olmaktadır. Halbuki büyük bir zulüm ve istikrarsızlık getiren faizin terki sağlansa (faiz ortadan kaldırılsa), o zaman insanlar arasında büyük haksızlıklara sebep olan ekonomik problemin çoğunluğunun ortadan kalkacağı görülecektir. Bununla beraber ekonomik probleme sebep olan diğer bütün etkenlerde bertaraf edildiği takdirde, ekonomik problemin varlığından tek zerre bile kalmayacaktır.
İKTİSAT VE KANAAT
İnsanların ve toplumların adalet ve eşitlik ilkelerini yerine getirebilmeleri için “iktisat ve kanaat” ölçülerine tam olarak uymaları gerekir.
Milletlerin, bunalımlar ve huzursuzluklar içinde olmalarının sebepleri arasında, iktisatsızlık ve kanaatsizlik vardır. İktisat ve kanaatin olmadığı yerde üretim yetersizliği ve dağıtım dengesizlikleri ortaya çıkmaktadır. Bir ekonomide ne kadar üretim artışı olursa olsun, iktisat ve kanaat olmadığı sürece, dağıtımda denge kurulamaz ve haksızlıklar da ortadan kaldırılamaz. İktisatsızlık ve kanaatsizlik daha başka problemlerin de ortaya çıkmasına sebep olur.
İktisatsızlık yüzünden müstehlikler çoğalır; müstahsiller azalır. Herkes gözünü hükümet kapısına diker. O vakit hayat-ı içtimaiyenin medarı olan “Sanat, Ticaret, Ziraat” tenakus eder. O millet de tedenni edip, sukut eder. Fakir düşer...”(9)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: (10)
“Dünya ve ahirette kurtuluşa erenlerin birisi de –İslâm olmakla beraber- bilinen ölçüde geçimini sağlayan ve ona kanaat edendir.”
“Az olup yetecek kadar olan şey, çok olup seni azdıranlardan iyidir.”
“Zenginliğin hayırlısı, gönül zenginliğidir.”
“Altın ve parayı biriktirmek, sahibi üzerine ateşten bir dağdır.”
Açgözlülük ve israf içinde olanların hali perişan ve sonu da hüsran olur. İktisatsızlık insanları dilenciliğe ve sefalete düşürür. Kanaatsizlik içinde olanlar, başkalarının haklarına göz dikerler. Onun için Allah’ın gösterdiği “Orta Yol”da hareket ederek, iktisatlı davranmalı ve kanaatkâr olunmalıdır. Bu konuda Hz. Ali (r.a.) “Kanaat gösteren aziz, aç gözlülük yapan zelil olur” diye buyurmuştur.
İktisatsız ve kanaatsiz milletlerin, huzur ve saadet bulmaları mümkün değildir. İsraf, taşkınlık ve bozgunculuğun hüküm sürdüğü bir memlekette, sınıf farklılıkları meydana gelerek, anarşinin doğmasına sebep olur. Anarşinin olduğu yerde, ancak bunalım, kan, kin ve gözyaşı vardır.
------------------
DİPNOTLAR:
1) Celâl Yeniçeri, İslâm İktisadının Esasları, Şamil Yayınevi, İstanbul, 1980, Sh: 30
2) P.A. Samuelson, İktisat, Menteş Kitabevi, İstanbul, 1973, Sh: 5
3) Celâl Yeniçeri, A.g.e. Sh: 27-28
4) Muhammed Bakır Es-Sadr, İslâm Ekonomi Doktrini, Hicret Yayınları, İstanbul, 1979, sh:342
5) A.g.e. sh: 342
6) A.g.e. sh: 343
7) İbrahim Sûresi, Ayet: 32-33
8) İbrahim Sûresi, Ayet: 34
9) Bediüzzaman Said Nursi, İktisat Risalesi, Sözler Yayınevi, İstanbul, 1978, sh: 31
10) İsmet Bozdağ, Üçüncü Çözüm, Kervan Kitapçılık, İstanbul, 1983, sh. 336 (Hadis-i Şerifler, Mehmet Arif Bey’in, 1001 Hadis kitabından alınmıştır)
DEVAM EDECEK
Bir toplumda yaşayan insanların huzur ve refahı için hükümetlerin güvenli ve istikrarlı bir ekonomi politikası takip etmesi şarttır.
Bugün dünya genelinde uygulanmakta olan kapitalist ve sosyalist sistemler, insanlığın sosyal yapısını tamamen bozmuşlardır. Yapısı bozulan ülke ekonomileri çöküntüye uğramıştır. Bu durum kapitalist ve sosyalist sistemlerin beşeri düşüncelerden oluşturulup, batıl temeller üzerine kurulu olmasından ileri gelmektedir. Kapitalist ve sosyalist sistemler, güçlü olanın zayıfın hakkını gasbetmesi ve haksızlık üzerine kurulmuşlardır.
İslâm ekonomisi, faizsiz bir temele dayanan, lüks ve israfa meydan vermeyen, tutumlu olmayı, iktisatlı harcamayı, adil dağılımı sağlayan ve haksızlığa geçit vermeyen, orta bir yolda gitmeyi temel öngören bir sistemdir.
İslâm ekonomisinde bunalım olmaz ve insanların refah seviyesi de yüksek olur. İslâm ekonomisinin uygulandığı bir toplumda insanlar, huzur, refah ve saadet bulur.
Bu kitapta, İslâm ekonomisi, ayet ve hadisler ışığında ve temel kavramlar çerçevesinde özlü bir biçimde anlatılmıştır.
Gayret bizden, Tevfik Allah’tandır.
Konya, 20.11. 2009
EKONOMİ NEDİR?
İktisat kelimesi Arapça “kasd” kelimesinden türetilmiş olup, Kur’an’da “orta ve doğru” anlamında ifade edilmektedir. Ekonomi, Latince bir terimdir ve tutum veya tasarruf olarak tarif edilmektedir.
Ekonomi kavram olarak ise şu şekilde açıklanmaktadır: “Belli bir işi mümkün olduğu kadar az para, emek, mal, zaman harcamak suretiyle, mümkün olan en yüksek sonucu elde etmek anlamında kullanılır.”(1)
Ekonomi konusunda bütün ekonomistler şu tarif üzerinde fikir birliğine varmışlardır:
Ekonomi, insanların ve toplumların, para kullanarak veya para kullanmadan, zaman içinde çeşitli mallar istihsal etmek ve bunları bugün ve gelecekte istihlâk edilmek üzere, toplumdaki kaynakları kullanmak konusundaki tercihlerini inceler.(2)
Ekonomi ilmi, sosyoloji, siyaset ilmi, psikoloji ve antropoloji ilimleri ile iç içedir. Ekonomi ilmi ile ilgili çeşitli ilimler arasında istatistik özel bir yere sahiptir.
İktisadi faaliyetler gerçek hayatta çok önceleri görülmüştür. Fakat çeşitli teori ve modellerin ortaya konulması ile ekonomi ilminde değişik merhaleler kat edilmiştir.
Ekonomi ilminin görevi, bütün ekonomik terim ve kavramlara çare ve çözüm bulmaktır. Bunlar; üretim, tüketim, işsizlik, fiyatlar, para, kâr, ücretler, yatırım v.s... Ekonomi ilmi bu görevlerini yerine getirirken, insan ihtiyaçlarını daha kolay ve pratik metotlarla sağlayıp, dağılımı dengeli ve adil olarak yapmalıdır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu konuda şöyle buyurmaktadır: (3)
“Kim iktisat yaparsa fakir düşmez.”
“İktisadi hareket eden hiçbir toplum fakir düşmez.”
“İktisat yapanı Allah zengin eder. Saçıp savuranı da Allah fakirleştirir.”
“Zenginlikte iktisat ne iyi şeydir! Fakirlikte iktisat ne iyi şeydir! İbadette iktisat ne iyi şeydir.”
EKONOMİK PROBLEM NEDİR?
Ekonomik sahadaki bütün düşünce ve görüşler, insan hayatındaki ekonomik problemin mevcudiyetinde hemfikirdirler. Fakat bu problemin çözümünde ortaya atılan ve uygulamaya konulan sistem ve görüşler büyük bir anlaşmazlık içindedirler.
Kapitalizme göre ekonomik problem şudur: “Tabiatın servet kaynakları, uygarlığa ayak uydurmaya, uygar gelişmeler esnasında meydana gelen ihtiyaç ve arzuları doyurmayı garanti etmeye güç yetirememektedirler.”(4)
Marksizmin bu konudaki görüşleri şu şekildedir: “Her zaman karşılaşılan ekonomik problem, üretim şekilleriyle dağıtım ilişkileri arasındaki çelişki meselesidir.”(5)
İslâm’a göre ekonomik problem ise ne kapitalizmin iddia ettiği gibi tabii servetlerin azlığı meselesi, ne de Marksizmin iddia ettiği gibi üretim şekilleriyle dağıtım ilişkileri arasındaki çelişki meselesidir. İslâm’a göre ekonomik problem, “her şeyden önce bizzat insanın kendi nefsinin problemidir.”(6)
Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur:
“Gökleri ve yeri yaratan, yukarıdan indirdiği su ile size rızk olarak ürünler yetiştiren, emri gereğince denizde yüzmek üzere gemileri, nehirleri, belli yörüngelerde yürüyen ay ve güneşi, geceyle gündüzü sizin buyruğunuza veren Allah’tır.”(7)
“Kendisinden isteyebileceğiniz her şeyi size vermiştir. Allah’ın nimetini sayacak olsanız bitiremezsiniz. Doğrusu insan pek zalim ve çok nankördür.”(8)
Allah (c.c.), insanların yararlanacağı sayısız nimetler yaratmıştır. Bu tükenmez ve sayılması mümkün olmayan nimetlerin kaynakları, insanlara yetecek kadar vardır. Fakat insan zalim ve nankörlüğünden dolayı, verilen nimetlere karşı kanaatsiz davranmakta ve şüpheye düşmektedir. Ayrıca insan büyük bir israf içindedir.
Ekonomik problemin sebepleri; insanın zalim, nankör, kanaatsiz ve israfçı oluşuna dayanmaktadır.
İnsanın zalim oluşu; ekonomik alanda, dağıtımı dengesiz ve adaletsiz yapmasındandır.
İnsanın nankör oluşu; Allah’ın verdiği tabii kaynakları işlemede ve kullanmada ihmalkâr olmasıdır.
İnsanın kanaatsiz oluşu; Allah’ın verdiği nimetlere karşı, büyük bir hırsla sahip olma hissi taşıması ve çok açgözlü olmasıdır.
İnsanın israfçı oluşu ise; kazandığını anormal derecede harcaması ve bereketin gitmesine sebep olmasıdır.
Eğer insan bu olumsuz sebepleri aşarsa, o zaman ekonomik problemle karşı karşıya gelmez ve bunalıma da düşmez.
Dünya ülkelerinde yaşanan ekonomik problemin nedeni, uygulanan ekonomik sistem ve politikalardan kaynaklanmaktadır. Haksızlık getiren kurallarda ısrar etmek, insanları ve toplumları daha çok haksızlıklara götürdüğü gibi, büyük problemleri de beraberinde getirir. Buna açık bir misal olarak, faizi gösterebiliriz.
Kapitalist ekonomik sistemin vazgeçilmez bir unsuru olan faizin getirmekte olduğu olumsuz tesir ve etkileri, içinden çıkılması mümkün olmayan problem ve buhranların doğmasına sebep olmaktadır. Halbuki büyük bir zulüm ve istikrarsızlık getiren faizin terki sağlansa (faiz ortadan kaldırılsa), o zaman insanlar arasında büyük haksızlıklara sebep olan ekonomik problemin çoğunluğunun ortadan kalkacağı görülecektir. Bununla beraber ekonomik probleme sebep olan diğer bütün etkenlerde bertaraf edildiği takdirde, ekonomik problemin varlığından tek zerre bile kalmayacaktır.
İKTİSAT VE KANAAT
İnsanların ve toplumların adalet ve eşitlik ilkelerini yerine getirebilmeleri için “iktisat ve kanaat” ölçülerine tam olarak uymaları gerekir.
Milletlerin, bunalımlar ve huzursuzluklar içinde olmalarının sebepleri arasında, iktisatsızlık ve kanaatsizlik vardır. İktisat ve kanaatin olmadığı yerde üretim yetersizliği ve dağıtım dengesizlikleri ortaya çıkmaktadır. Bir ekonomide ne kadar üretim artışı olursa olsun, iktisat ve kanaat olmadığı sürece, dağıtımda denge kurulamaz ve haksızlıklar da ortadan kaldırılamaz. İktisatsızlık ve kanaatsizlik daha başka problemlerin de ortaya çıkmasına sebep olur.
İktisatsızlık yüzünden müstehlikler çoğalır; müstahsiller azalır. Herkes gözünü hükümet kapısına diker. O vakit hayat-ı içtimaiyenin medarı olan “Sanat, Ticaret, Ziraat” tenakus eder. O millet de tedenni edip, sukut eder. Fakir düşer...”(9)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: (10)
“Dünya ve ahirette kurtuluşa erenlerin birisi de –İslâm olmakla beraber- bilinen ölçüde geçimini sağlayan ve ona kanaat edendir.”
“Az olup yetecek kadar olan şey, çok olup seni azdıranlardan iyidir.”
“Zenginliğin hayırlısı, gönül zenginliğidir.”
“Altın ve parayı biriktirmek, sahibi üzerine ateşten bir dağdır.”
Açgözlülük ve israf içinde olanların hali perişan ve sonu da hüsran olur. İktisatsızlık insanları dilenciliğe ve sefalete düşürür. Kanaatsizlik içinde olanlar, başkalarının haklarına göz dikerler. Onun için Allah’ın gösterdiği “Orta Yol”da hareket ederek, iktisatlı davranmalı ve kanaatkâr olunmalıdır. Bu konuda Hz. Ali (r.a.) “Kanaat gösteren aziz, aç gözlülük yapan zelil olur” diye buyurmuştur.
İktisatsız ve kanaatsiz milletlerin, huzur ve saadet bulmaları mümkün değildir. İsraf, taşkınlık ve bozgunculuğun hüküm sürdüğü bir memlekette, sınıf farklılıkları meydana gelerek, anarşinin doğmasına sebep olur. Anarşinin olduğu yerde, ancak bunalım, kan, kin ve gözyaşı vardır.
------------------
DİPNOTLAR:
1) Celâl Yeniçeri, İslâm İktisadının Esasları, Şamil Yayınevi, İstanbul, 1980, Sh: 30
2) P.A. Samuelson, İktisat, Menteş Kitabevi, İstanbul, 1973, Sh: 5
3) Celâl Yeniçeri, A.g.e. Sh: 27-28
4) Muhammed Bakır Es-Sadr, İslâm Ekonomi Doktrini, Hicret Yayınları, İstanbul, 1979, sh:342
5) A.g.e. sh: 342
6) A.g.e. sh: 343
7) İbrahim Sûresi, Ayet: 32-33
8) İbrahim Sûresi, Ayet: 34
9) Bediüzzaman Said Nursi, İktisat Risalesi, Sözler Yayınevi, İstanbul, 1978, sh: 31
10) İsmet Bozdağ, Üçüncü Çözüm, Kervan Kitapçılık, İstanbul, 1983, sh. 336 (Hadis-i Şerifler, Mehmet Arif Bey’in, 1001 Hadis kitabından alınmıştır)
DEVAM EDECEK