RÖPORTAJ: İBRAHİM BÜYÜKEKEN
Saadet Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Kaya, İslam dünyasının Gazze konusunda somut adım atamadığını belirterek, “Diplomatik girişimler fiiliyata dönüşmeli. İnsani yardımların Gazze’ye girmesi için Mısır, Türkiye gibi ülkelere büyük görev düşüyor” dedi.
YEREL SEÇİM HAZIRLIKLARI SÜRÜYOR
Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Mustafa Kaya, Merhaba Gazetesi’ne ülke ve dünya gündeminin yanı sıra ekonomide yaşanan son gelişmelerle ilgili açıklamalarda bulundu. Yaklaşan yerel seçimler öncesi aday belirleme çalışmalarının da sürdüğünü dile getiren Kaya, “Gelecek Partisi ile 100’e yakın yerde ortak aday çıkarmayı planlıyoruz. Bu konuda çalışmalarımız sürüyor” dedi.
İSRAİL’E GİDEN GEMİLER DURDURULMADI
Hükümetin Gazze’de yaşananlar konusunda gerekli adımları atamadığını kaydeden Kaya, “Tüm vekillerin Gazze konusunda yüreklerinin parçalandığını biliyoruz. Fakat onlar icracı. Somut atmak gerekiyor. Maalesef; Hükümet İskenderun Limanı’ndan İsrail’e giden gemileri bile durduramadı” dedi.
100’YE YAKIN YERDE ORTAK ADAY
**Saadet Partisi’nin yerel seçim hazırlıkları nasıl gidiyor? Adaylar ne zaman açıklanacak?
-Gelecek Partisi ile 100’e yakın yerde ortak aday çıkarmayı planlıyoruz. Zaten şu anda Meclis’te ortak bir grubumuz var. Saadet-Gelecek Grubu olarak nitelendiriyoruz bu grubu. Bunların kaçında Saadet Partisi çatısı altında, kaçında Gelecek Partisi çatısı altında seçime gireceğiz, bununla ilgili çalışmalar sürüyor. Konya’da da bu konuda çalışmalar sürüyor.
İSVEÇ’İN NATO’YA KABULÜ HATAYDI
**Saadet Partisi olarak İsveç’in NATO üyeliğine “ret” oyu verdiniz. Toplumun büyük bir kesiminde bu takdir topladı. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
-Saadet Partisi olarak İsveç’in NATO’ya üyeliği konusuna birkaç açıdan bakıyoruz. İktidar şu an işi F-16 meselesine getirdi. Sadece F-16 meselesi için İsveç’in NATO üyeliğine evet dendi. Bunun da hala bir garantisi yok. Biz iktidarın F-16 meselesini pazarlık meselesi haline getirmesini doğru bulmuyoruz. Sürecin doğru yürütülmediğini birbiriyle bağlantısız iki konunun pazarlık aracına dönüştürüldüğüne şahit olduk. İkincisi İsveç’in Türkiye’nin taleplerini içeren ne terör örgütlerinin faaliyet alanın sınırlandırılması ne de teröristlerin iadesi noktasında herhangi somut bir adım atmadığını gördük. Türkiye’nin Finlandiya’nın üyeliğinde de imzalanan memorandumdaki maddelerin karşılığını verilmediğine şahit olduk. Üçüncüsü; İslamofobi noktasında İslam’ın kutsallarına saldırılan ve bunu da bir fikir özgürlüğü olarak değerlendiren İsveç’in bu konuda gereken adımları atmadığını gördük. Hatta sonrasında güya kendi açılarında bunu dengelemek için Tevrat’ın da yakılmasına izin verdiler. İslam’ın kutsalı Kur’an-ı Kerim’in yakılmasına kendilerince bir meşruiyet sağlamaya çalıştıklarını gördük. Bunun için de hayır dedik. Dördüncüsü; küresel çapta yaşanan olaylarla ilgili nedenlerden dolayı hayır dedik. Türkiye bu bölgede AB ile ticari ve siyasi ilişkileri var, NATO ile askeri ilişkileri var. Türkiye’nin bu bölgedeki konumu özel.
RUSYA İLE DENGE POLİTİKASI TEHLİKEYE GİRDİ
**Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğine onay vermesi Rusya ile ilişkileri nasıl etkiler?
Türkiye’nin hem İslam ülkeleriyle hem Rusya ile özel ilişkileri var. Bu kararla birlikte Türkiye, Rusya’ya karşı yürütülen denge politikasını da tehlikeye atacak. Sadece bir F-16 uçaklarının alımıyla bunu açıklayamazlar. Bunun buna hayır dedik. Ayrıca bir tehdit daha var. O da Karadeniz’de yaşanan gelişmeler. ABD, Montrö Boğazlar Sözleşmesi tartışmaya açmak istiyor. NATO’nun doğuya doğru gelişme stratejisinin temelinde Rusya’yı kuşatma planı da var. Bunları biz tehlikeli adımlar olarak görüyoruz. Bölge gerçeklerine aykırı olduğuna inanıyoruz. Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin Türkiye’nin Karadeniz’deki güvenliğini sağlayan önemli bir anlaşma olduğunun kanaatindeyiz. Bunun ayakta kalması gerektiğine inanıyoruz. Montrö Boğazlar Sözleşmesine göre Amerikan donanması veya herhangi bir ülkenin askeri donanması 21 günden fazla Karadeniz’de bulunamıyor. 21 gün öncesinden Türkiye’ye talepte bulunarak, oraya girebiliyorlar. Bir farklı bir boyut daha var Karadeniz’de. Bulgaristan ve Romanya halihazırda NATO üyesi. Türkiye NATO üyesi. Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO üyesi yapılma girişimleri var. Karadeniz’de kıyısı bulunan 6 ülkenin 5’inin NATO üyesi olması tehlikenin daha da ileri taşınması demek oluyor. Bütün bu gerekçeleri alt alta koyduğumuz zaman F-16 meselesinin bu konuyu açıklayacak kadar yeterli olmadığını ortaya koyuyor. Bir boyut daha var. F-35’ler bizim üreticisi olduğumuz uçaklar. Bunlar hiç gündemde yok. Parası da iade edilmedi. Toplam 1,4 milyar dolar para ödedik bu uçaklar için. Bütün bu fotoğrafı değerlendirdiğimizde buna hayır dememiz gerektiğini dile getirdik. Saadet Partisi adına Meclis’te bu konuda konuşmayı da ben deniz yaptı.
DİPLOMATİK GİRİŞİMLER FİİLİYATA DÖKÜLMELİ
**Güney Afrika Cumhuriyeti tarafından Lahey’de İsrail ile ilgili bir soykırım davası açıldı. Türkiye’nin bu konuda tutumu yeterli oldu mu?
-Türkiye’de iktidarın Gazze ile ilgili atamadığı adımları algıyla değiştiren bir anlayış var. Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi arasındaki farkı gizlemeye çalışan bir algı var. Türkiye’nin Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne taraf olmadığı için gidemedik diye bir algı oluşturuyorlar. Uluslararası Adalet Divanı’na BM’ye kayıtlı tüm üyeler muhataptır ve başvurabilir. Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne ise kayıtlı 122 ülke başvurabilir. Ceza Mahkemesi’nde 97 Roma Statüsüne bağlı olarak 2002’den sonraki gelişmelerle ilgili bireyleri yargılanabiliyor, ülkeleri değil. Uluslararası Adalet Divanı ülkeleri yargılayabiliyor. Bizim iktidardan beklentimiz çok açıktı. Hiçbir şey yapamıyorsanız İskenderun’dan kalkan gemileri durdurun dedik. Bunları durdurun, İsrail’in hareket alanını daralt, hava sahanı kapat. 360 kilometre kare içerisinde 2,5 milyon insan var. Bu insanlar denizden, karadan ve havadan kuşatılmış ve tepelerine bomba yağıyor. Bu bombalar yağarken, resmi açıklamalar yapılıyor. Biz silah göndermedik, silah yapımında kullanılan malzeme gönderdik diyecek kadar insan aklıyla alay eden açıklamalar yapılıyor. Bunu nasıl makul karşılayacağız, nasıl buna evet diyeceğiz. İktidar mensubu arkadaşların da, Türkiye’deki farklı görüşlerdeki arkadaşların da Gazze’deki olanlardan içinin yandığını, acı duyduklarından herhangi bir şüphem yok. Bütün insanlarımız, bütün siyasi partilere gönül veren arkadaşlarımızın yüreklerinin ortadan ikiye bölündüğünü görüyorum ve hissediyorum. Ben muhalefetim sen iktidarsın. Aramızdaki bir fark var. Ben söyleme makamında, sen yapma makamındasın. Ben eleştirme makamındayım, sen soykırımı engelleme makamındasın. Gücün yettiğince diplomatik girişimlerde bulunabilirsin ama bunu fiiliyata dökmek zorundasınız. Sen ticari ve siyasi gerekçeleri yapılan saldırıların önüne getiriyorsun ve anlayış gösterin diyorsunuz.
İSLAM DÜNYASI BÜYÜK BİR ZİLLET YAŞIYOR
**Gazze’de şu an büyük bir insani dram yaşanıyor. Sadece savaş değil üstüne bir de kıtlık tehlikesi başladı. İnsani yardımlar konusunda İslam dünyası neler yapmalı?
-Mısır’a giden ekibin içerisinde ben de vardım. 3 Kasım’da gitmiştik. Bunu da sadece Mısır’ın, Türkiye’nin ve sınır ülkelerin dışında İslam ülkelerinin içinde bulunduğu zilleti tarif ediyor. Mısır’da Refah Sınır Kapısı’ndan yardımları geçirdiğiniz anda İsrail tarafından yardım tırları vuruluyor. İsrail bu yardım tırını benim onayıma sunacaksın, ben hareket et dersem sınırdan geçireceksin, Refah’tan geçtikten sonra 30 kilometre ileride Kerem Şalom diye bir sınır kapısı var. Oradan geçireceksin ben onay verirsem bu yardımları Gazze’ye sokabilirsiniz diyorlar. Burada Mısır’ın, Türkiye’nin yapabileceği işler var. Son tahlilde İslam ülkelerinin birlikte yapabileceği işler var. Mısır şu anda Gazze’deki meseleyi doğrudan etkileyecek bir ülke. Gazze’deki insanları Sina yarımadasına sürmek istiyorlar. İsrail orada bir şehir kurmak istiyor. Mısır için bu milli güvenlik sorunu haline de dönüşüyor. Mısır’ın hem sınır güvenliği hem de Gazze’deki soykırımı durdurma gibi bir görevi var.
10-11 BİN TL MAAŞ İLE BİR AY NASIL GEÇİRİLİR?
**Ekonomik sorunlar ve hayat pahalılığı her geçen gün derinleşiyor. Emeklilerin yaşadığı sıkıntılar, asgari ücretlilerin geçim sıkıntısı hakkında neler söylemek istersiniz?
-2002 yılında AK Parti iktidara geldiğinde emekli aylıkları asgari ücretin yüzde 27 üzerindeymiş. Bugünün koşullarında 17 bin asgari ücret varsa, 22 bin TL emekli maaşı alınıyordu. Kötü denilen bir dönemde hem de. Bugün ise yüzde 40 altında emekli maaşı alıyorlar. Açlık sınırı 16 bin TL’ye dayandı. 15-20 gün içerisinde üç ayrı zam açıklandı. Planlama bunun neresinde, öngörü bunun neresinde. Açlık sınırının altında maaş olur mu? 16 bin TL’nin açlık sınırının olduğu yerde sen insanlara nasıl 10-11 bin TL ile bir ayı geçir denir mi?
FAİZLE MÜCADELE BÖYLE Mİ OLUR?
**Faiz oranları yüzde 45’e kadar yükseltildi. Faizler yüzde 50’ye doğru ilerliyor. Hükümetin faiz politikası hakkında neler düşünüyorsunuz?
-Bu iktidarın en büyük handikabı uçlarda yaşamaktır. Hiç mi makul bir noktaya gelmiyorsunuz? Ya ifrattasınız ya tefrittesiniz. Faize karşıyken nas diye karşı çıkıyorsun, faizi açıklarken ekonominin gerçekleri diye savunuyorsun. Yani faizle mücadele böyle olur mu? Dünyada faizde ilk 10’unun içerisindeyiz. Rusya’da, Ukrayna’da savaş var. Oralarda bile faizler bizden düşük. Faizle mücadele değil bu yapılanlar, faizle iş yapanlara altın tepside fırsat sunuyorlar. Bu oynaklıkta paradan para kazananlar faydalanıyor. Bütün bu dijital hareketlilik insanların ekmeğini ellerinden almaktır. İnsanlar böyle bir ortamda nasıl geçinecek. Kira fiyatları aldı başını gidiyor. İstanbul’da en düşük kira 20 bin TL. İnsanlar yaşayacak böyle bir ortamda.